Halil ve eşi Didem bizi çok güzel bir akşam yemeğiyle ağırlamışlardı. Akşam yemeğinde sırasıyla birbirleriyle nasıl tanıştıklarını anlatmışlar ve ne yapıp edip sonunda da Kıvançla bizim nasıl tanıştığımızı sormuşlardı. Anlaşılan bu arkadaş grubunun şu sıralar gündeminde ben vardım.
Kıvanç tatlısından bir çatal alırken nasıl tanıştığımızı anlatmaya başladı.
''Ben o gün nöbetteydim. Hatta vardiyam yeni başlamıştı.'' Dedikten sonra tatlısından bir çatal daha aldı hızlıca yuttuktan sonra devam etti. ''Sonra elimde bir dosya buldum. Dosyadaki bilgiler beni Jülide'ye götürdü.'' Omuzlarını silkip tabağında kalmış son tatlı parçasını da afiyetle yerken Kıvanç hariç tüm bakışlar bana dönmüştü. Bakışları beni rahatsız etmese de biraz çekinmiştim açıkçası. Bu bakışlardan kurtulmamı sağlayan Burak'ın sesi oldu.
''Kıvanç tarafını az da olsa dinledik sayılır. Jülide bir de senin tarafından dinlesek?'' Eh en azından bakışların neden bana döndüğü kesinleşmiş oldu.
''Normalde bir yayınevinde çevirmen olarak çalışıyorum ancak üniversiteden tanıdığım bir abim var. Selim abi. Kendisinin tur şirketi var bazen benden rehberlik için yardım istiyor. Birçok dilde uzman olmasam bile iyi derecede anlayıp konuşabildiğim için.'' Kısa bir nefes almamın ardından devam etmeden önce Kıvanca göz ucuyla bakmayı ihmal etmedim. Kendisi de bilmediği detayları aklına not etmek ister gibi beni dinliyordu.
''O gün bir Alman kafileye rehberlik yapıyordum. Sonra gezimizde bir aksilik yaşandı. Bir turist kolunu incitirken ben de ayağımı incittim. Birlikte hastaneye gelince doktorum Kıvanç çıktı.'' Kıvanç boğazını temizlerken ben ise kendimi biraz daha rahat hissediyordum. Hatta üzerimdeki gerginliğin silinip gitmesi için bir bardak suya uzandım.
''Daha sonrasında Jülide tekrar hastaneye geldi. Tanıştığımız gün kimliğini hastanede unuttuğu için onu almaya gelmişti. Ben arada benim cazibeme dayanamadığı için tekrardan hastaneye geldiğini düşünüyorum.'' Kıvanç bu cümleyi bitirir bitirmez içtiğim su boğazımda kaldı ve ben de minik öksürük krizine girdim. Kıvanç az önceki rahat tavrının aksine endişeli bir halde ayaklanırken Büşra hemen yanıma gelip sırtıma birkaç kez hafifçe vurdu. İçtiğim suyun beni tıkamasıyla nefes alışverişim sekteye uğramıştı. Kısa süren ama bana uzun gelen bu süreç sonunda kendimi toparlayabildiğimde Büşra, '' Jülide iyi misin?'' diye ancak sorabilmişti. Kafamı sallayıp koluna teşekkür ettiğimi belirtircesine dokunup ona minnet dolu bir bakış attım. Büşra yerine otururken tamamıyla kendime gelebildiğimde ben de Kıvancı cevaplamayı unutmadım. Kıvanç da benim rahatlamış olduğumu görünce az önce kalkmış olduğu yerine yeniden oturmuştu.
''Caziben olduğu doğru ancak seni hastanede bir daha görebileceğimi düşünmedim. Ve önüme birden çıktığın ve kimliğimi bulmamda yardımcı olduğun için sevinmiştim sadece.''
Kıvanç biraz önce öğrendiği bilgileri kafasında oturtmaya çalışırken düşünceli görünüyordu. Aniden masada bir hareketlilik oluştu. Didem tabakları toparlamaya başladığı için Büşra ona katılıp bardakları tepsiye almıştı. Ben de Didem'in yanına gidip tabakları ondan devraldığımda Halil, Burak ve Kıvanç da ayaklanıp ufak tefek şeyleri mutfağa taşımış sonrasında salona geçiş yapmışlardı. Yemek masasının toparlanması, bu süreçte demlenen çay ve mutfakta yapılan minik sohbetlerde bulunmuştuk. Örneğin Büşra ve Didem'in de yaklaşık 1 senedir daha da yakın arkadaş olduklarını öğrenmiştim. Didem'in çayları kupalara doldurmasıyla hepimiz hızlıca salona geçmiştik. Salona geldiğimizde görünen manzara tam anlamıyla şöyleydi:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Lisanı
RomanceHey sen! Merhaba ben Jülide. Jülide Aksoy. Çevirmenim. Çevirdiğim kitaplarda ve dizilerdeki aşklara özenirken bir gün kendimi romantik komedi tadında bir aşkta bulduğumu anlatacağım. Başlayalım mı?