14

349 27 29
                                    

Lin Pesto - Haykıracak Nefesim

Lin Pesto - Haykıracak Nefesim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Bul beni, nefesin kesilinceye kadar uğraş!

Aynı sözler tekrar zihninin duvarlarına çarpıyordu. Ciğerleri sanki patlayacakmış gibi şişmişlerde kalbini sıkıştırıyorlardı. Bir şey olmuştu. O lanet ses gitmesi gereken yeri haykırmaya devam ederken kendini belki senelerdir uğramadığı bu salonun önünde buldu.

Muhafızların her şey yolundaymış gibi duran görüntülerine sadece bir anlığına değen gözleri kimseyi yakmıyordu. İçindeki korku yönünü karıştırmasına neden olacak kadar büyüktü.

Ara bul beni, çıkarıp kurtar. O kısır döngü bitirir beni artık.

Gürültülü nefes alışverişleri ve sertçe yere vuran topuklarının çıkardığı sesten başka bir şey yoktu. Avuç içlerini acıtacak kadar sert bir şekilde kapıyı açmadan önce arkasından telaşla koşturanlara hekimleri çağırmaları için öyle bir bağırdı ki neler olduğundan bir haber olan saray halkı bunu bir kükremeye benzetti.

Ayaklarının ucundaki ince, renkli fırçaları fark edince omuzları düştü. Oradaydı. Salonun ortasında hareketsiz bir şekilde öylece yatıyordu. Beyaz saçları yerleri süpüren adamı görünce bir anda o yıkılmaz sandıkları adamın adımları sendeledi. Artık düşünmediği kadar uzun seneler önce yaşadığı şeyin aynısının başına gelmiş olduğu fikri dizlerinin üzerine düşmesini sağladı.

Yüzü saçlarıyla yarışır gibi solmuş olan eşinin boynunu dikkatlice tutup başını dizlerinin üzerine yatırdı. ''Bir daha olmaz Minseok. Duyuyor musun beni? Bir daha olmaz!'' Bakışları Minseok kötü bir şekilde kırılmış olan sol bileğine değdiğinde sıkıca sıktı gözlerini.

''Bu sefer nerede arayacağım seni, ha?!'' O kadar sinirliydi ki onu Minseok'tan uzaklaştırdıklarını fark etmedi. Bir rüyadaymış gibi olan biteni köşeden izlemeye başladı. Bir sürü kişi Minseok'u kontrol etmeye başladı. Kimse durmuyordu. Sürekli bir şey yapmaları iyi bir şeydi sanırım.

Birbirlerine bağırarak bir şeyler söyleyen insanların dediklerinden hiçbir şey anlamıyordu. Onu kendine getiren şey birisinin koluna dokunup dehşet içindeki bir ifadeyle ona bir şeyler sormasıydı. Sapsarı olmuş yüzünden iyi olmadığı anlaşılan krallarının durumunu öğrenmek isteyen kadın korkuyla Jongdae'ye baktı.

''Ne olmuş ona?'' Boğazı ağrıyormuş gibi çıkan kısık sesi kadının arkasındaki adama bakmasını sağladı. Küçük bir çocuğun annesinin bayıldığını görmesi gibi kadının koluna tutundu. ''E-eşiniz yaşıyor.'' Öyle bir baktı ki, onu tanımayanlar Minseok'un yaşamasına sinirlenmiş olduğunu düşünürdü.

Hekimlerden biri Minseok'un hemen odasına çıkarılması için onu kucağına alacağı sırada bir ses tarafından durduruldu. ''Sakın alayım deme onu!'' Mantıksız düşünüyordu ama şu anda ne yapsa mantıksız olurdu zaten. İşaret parmağını beyaz gömlekli adama tehditkarca doğrulttu ve gözünü ondan ayırmadan Minseok'a ilerledi. ''Efendim, iyi durumda değilsiniz.'' Minseok'u bir bebeği kucağına alırmış gibi dikkatle kaldırdığında dudaklarının arasından korkunç bir kıkırtı kaçtı.

ineffable Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin