Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
***
Gözlerimden akan yaşı ıslak elimin tersiyle sildikten sonra avucumun içine aldığım sıcak suyu yavaşça omuzumdan aşağı döktüm. Canımın daha çok acımasıyla ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamadım ve hissettiğim acıyla gözlerimi sıkıca yumdum. ''Tanrım!'' Sessiz olmaya çalışarak kollarımı sıvazladım ve neredeyse kaynamış olan suyun tenimi haşlamasına izin verdim. Gözyaşlarım durmadan akmaya devam ederken kendimi içinde pişirmek üzere olduğum küvette boğmak istiyordum.
İçerisinin buhar içinde kalmasından dolayı zor nefes alsam da omuzlarıma üflemeye devam ettim. Soğuk his yaralarımın daha çok acımasına neden olduğunda acıyla inledim ve küvetin köşesini ellerimi acıtacak şekilde sıktım. ''Buna dayanamayacağım.'' Küvetin köşesindeki küçük şişeyi almak için uzandığımda gözlerim bir anda karardı ve parmaklarımın dokunduğu şişe yere düşerek parçalandı. ''Kahretsin!'' Hekimlerin acımı dindireceğini söyleyerek verdikleri karışımın kokusu her yere yayıldığında bayılmak üzere olduğumdan sırtımı küvete yasladım.
''Sakin ol Minseok, sakin ol.'' Kendimi rahatlatmaya çalışarak vücudumu iyice suya sokmaya başladığımda kaynak suya değen yaralar vücudum kızgın bıçaklarla deşiliyormuş gibi hissettiriyordu. Daha fazla kendimi tutamayarak çığlık atmaya başladığımda sesim başımı suya soktuğumda boğuklaştı. Suyun altında kalmanın acımı dindireceğini sanmıştım ama her şey daha kötü oldu. Saniyeler sonra can havliyle başımı çıkarttığımda içinde bulunduğum halin beni ne kadar güçsüz düşürdüğünü fark ettim.
Sanki biri beni boğazlıyormuş gibi nefes almam güçleşmeye başladığında bana denilenleri uygulayarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Boğazımdaki görünmez eller baskısını artırmaya başladığında ellerimi boynuma sardım ve öksürmeye başladım. Gözlerimin önünde siyah noktacıklar uçmaya ve şakaklarım zonklamaya başladığında buharların arasında bir karaltı görür gibi oldum. Giderek yaklaşmaya başlayan karaltı beni dehşete düşürmeye başladığında gözyaşlarım boynumdaki ellerime kadar indi.
Dün akşam hekimlerin söylediklerini hatırlayarak gözlerimi sıkıca yumdum ve gördüğüm hiçbir şeyin gerçek olmadığını içimden tekrarlamaya başladım. Ne boğazımı sıkan bir el, ne de bakmaya ödümün koptuğu bir karaltı buradaydı. Her şey güçsüz düşen zihnimin bana bir oyunuydu.
''Sakin ol.'' Yavaş yavaş nefes almaya başladığımı hissettiğimde sanki bir daha böyle bir şansım olmayacakmış gibi derin nefesler almaya başladım. ''Sorun yok, aç gözlerini.'' kesik kesik çıkan sesimle kendimi cesaretlendirmeye çalışsam da sadece boğazımdaki ellerimi çözebildim. Dün gece gördüğüm şeyi yeniden görmekten o kadar korkuyordum ki birilerinin gelip beni buradan almasını bekleyecek hale gelmiştim. ''Ne kadar korkarsan o kadar görürsün.'' Dişlerimi sıkıp yüzüme su çarptım ve gözlerimi yavaşça araladım. Görüş açıma küvetten yükselen buhar girdiğinde tereddütle başımı kaldırmaya başladım. Gözbebeklerimin titremeye başladığına ve dışarıdan ıslak bir yavru kedi gibi göründüğüme emindim.