"İzlediği filmlerden etkilenmiş olmalı. Oraya gittiğimizde derdini anlarız."
"Bence gerçekten bir sorun var."
Birbirimizin suratına baktık.
"Ölü adamların kendisini kaçıracağını söyledi. Duymadın mı?"
Yaren böyle söyleyince bir kez daha cevap vermedim ama içim rahat etmiyordu. Hilal'in söyledikleri beni ürkütmüştü ve Yaren yanımda olmasa asla tek başıma onun yanına gidemezdim.
Radyoyu açtım. Seni Her Gördüğümde çalıyordu. Yaren de bu şarkıyı çok sevdiği için "Kalsın." dedi. Omuz silkip etrafa bakındım. Hilal'in sokağına girmiştik, buraları avuç içimiz gibi bilirdik. Küçükken akşamları toplanır, birlikte buralarda gezerdik. Büyüdük, taşındık, okuduk. Hilal ise bu mahalleyi terk etmemişti.
Tek şansımız birbirimizle irtibatı kesmemek olmuştu.Yaren hiç zorlanmadan arabayı garaja park etti. Emniyet kemerini çıkarıp arabadan indim.
"Yaren, şeridin tam ortasına park etmişsin. İnsanların park yerini işgal ediyorsun." derken Yaren çoktan benden uzaklaşmaya başladı.
"Numaram camın önünde duruyor, ters bir durum olursa ararlar. Lütfen yürür müsün artık?" Sinirliydi, hayır hayır gergindi. Belli ki o da Hilal'in anlattıklarından etkilenmişti.
Kapının önüne geçtiğimizde Yaren durunca ben de duraksadım. "Alçay'ın arabası değil mi bu?"
"Evet. Yine yan park etmiş salak."
"Bizden önce gelmiş. Şaşırdım." Konuşmayı sonlandırdı ve yürümeye devam etti. Hızlı adımlarla peşinden ilerledim.
Kapının önünde durdum. "Hilal'in kapı numarası neydi?" diye sordum.
"Kapı açık, gel hadi."
Suratımı asıp Yaren'in arkasından yürümeye devam ettim.
Kapıyı bize Alçay açmıştı. Hiç mutlu görünmüyordu.
"İyi ki geldiniz, kafam çok karışık. Hilal sanki bana hikaye anlatıyor, hiçbir şey anlamıyorum." dedi ve samimi olmayan bir gülüş attı ortaya.
"Çekil de girelim Alçay." Yaren'in mizacı böyleydi, ama yine de onu da sıkıntılı görüyordum.
Ayakkabılarımı yana koyup içeri girdim ve ardımdaki kapıyı kapattım.
Hilal oturma odasında oturuyordu. Bizi görünce kalktı ve önce Yaren'e, daha sonra bana sarıldı. Bana sarılırken Alçay da ikimize birden sarıldı. Biz üçümüz öylece sarılmış dururken Yaren baş köşeye oturdu ve "Koklaşmanız bittiyse, şu şey konuyu konuşalım artık." dedi.
Hilal kollarını bizden ayırdı. "Ney konuyu?"
Alçay da bana daha sıkı sarılarak "Tatlış konu?" dedi gülümseyerek.
Gözlerimi istemsiz devirdim ve Alçay'ı iterek Yaren'in dizinin dibine çöktüm.
"Her neyse işte." dedi Yaren. "Telefonda ne demek istediğini pek anlamadım Hilal."
Hilal derin bir nefes aldı. "Pekala, başlıyorum."
Hemen bizim karşımıza oturunca Alçay da gelip benim yanıma oturmuştu. Etraf korkunç görünüyordu, o yüzden yanıma oturduğunda biraz rahatlamıştım. Kafamı omuzuna koyup gözlerimi Hilal'e diktim.
"Haftaya vermem gereken çok önemli bir sınav var. Onu vermek için İstanbul'a gitmem gerekiyor. Ailem de beni bekliyor. Yani ne yapıp ne edip haftaya orada olmam gerekiyor." Hilal'in sözünü kesip konuşmaya başladım: "Bilet alacak paran mı yok? Eğer öyleyse, bize direkt iban yollayabilirdin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eski Fransa: Kule
FantasyÖlü adamlar tarafından geçmişe götürülen üç arkadaş, kendilerini hayallerinde bile olmadıkları bir yerde bulurlar: Eski Fransa. Aralarından biri Eski Fransa'nın kralı, diğeri sıradan bir köylü, üçüncüsü ise prenses olarak gözlerini açarlar. Bulunduk...