**
Şatoya döndüğümüzde akşam yemeğini kaçırmış olduğumuzu gördük. Ama Alçay mutfağa girip aşçılara şirinlik yaptıktan sonra onları yeniden akşam yemeği hazırlamaya ikna etmişti. Onlar da kabul edince sevinç içinde sırıtıp mutfaktan çıktı. Ben ise mutfakta kalıp onlara yardım etmek istedim ama ilk dakikadan tabak kırıp yemeği döktüğüm için beni işin içine katmadılar.
Somurtmuş bir köşede çörek yiyordum. Bir yandan da beni fark etmeyen aşçıların Alçay hakkındaki yorumlarını dinleyip kendi kendime eğleniyordum. Alçay bir krala göre çok nazik ve küçükmüş, bir anda gelmesi de oldukça şaşırtmış. Yine de herkes ona minnettarmış, sebepsizce.
Mutfağa tekrar Alçay'ın girdiğini görünce yerimden kalkmaya hazırlandım fakat Alçay'ın yanında Violetta olduğunu görünce istifimi bozmadım.
Alçay beni fark eder etmez zaten hemen yanıma geldi ve sandalye çekip masanın kenarına oturdu. "Çöreklerin hepsini yediğini söyleme bana sakın!" dedi ve gözlerini kapatıp derince bir nefes aldı.
"İllegal bir suç işlemişim gibi davranma. Hem son üç tane kalmıştı, ben de mutfaktakileri izlerken dalmış yemişim. Ayrıca çok acıkmıştım ne yapayım?!" diye çemkirdim. Bazen onun bu davranışlarına anlam veremiyor, kızıyordum.
"Ben sana kendi ellerimle açarım istersen Alçay. Yani şey, kralım." Violetta elini saçlarına götürüp yalandan güldü. Bu kızı samimiyetsiz buluyordum ve hepimiz ona babası ve Yaren hatrına sabrediyorduk.
Alçay gözlerini açtı. Hemen Violetta'ya dönüp "Sahiden mi?"
İyice somurttum ve kalktım. "Ben doydum." dedikten sonra Alçay'a samimi, içten bir el hareketi çektim. Violetta şok olup ayıplar gözlerle baksa da devam ettim. "Al sana çörek."
Yaren'in odasına çıktım ama onu orada bulamadım. Ondan ümidi kesip kendi odama yöneldim. Fazla harekete alışkın olmadığım için çabuk yoruluyordum. Gözlerimi ovuşturarak kendimi yatağıma attım.
** Yaren'den
Masayı ve tabakları bahçeye taşıdık. Yemekten sonra burada çay keyfi yapacaktık çünkü birkaç gecenin aksine bu akşam hava gayet güzeldi ve gece de bu güzelliğini koruyacak gibi görünüyordu.
Alçay yemek yerken gerizekalı kardeşim Violetta sürekli onunla konuşmaya çalışıyor, zavallı babam ise utançtan yerin dibine giriyordu.
"Ev işini hallettiniz mi?" diye sordum. Daha fazla susarsam zehrimi içime kusacaktım sanırım.
"Bugün halledemedim, bağışla beni Bartlett." dedi Alçay mahçup biçimde. "Söz veriyorum, birazdan askerlerimi merkeze göndererek ev için uygun bir yer baktıracağım."
Babam ise teşekkür edip acele olmadığını söyledi ve odasına çekilmek için izin istedi. Belli ki kardeşimin yaptıklarını daha fazla görmek istemiyordu.
"Violetta, midemi bulandırıyorsun. İyi ki gerçekten kardeşim değilsin yoksa kahrımdan ölürdüm."
Ben ona kısık gözlerimle bakarken yanımıza birkaç adam geldi. Telaşlı görünüyorlardı.
Hep heyecanlı bir hayatım olsun istediğim için kendime lanet ettim. O sakin, sıradan, sıkıcı hayatımı çok özlemiştim."Efendim, eyalet askerleri geldi. Sorun şu ki yalnızca Alan eyaletinin askerleri değil, farklı eyaletlerden askerler de teşrif ediyorlar. Ne yapacağız?"
"Onların ne işi var ya?" Alçay gayet rahat görünüyordu. Bu hayret verici bir rahatlıktı, sanki az sonra oturduğu yerde uyuyacak gibi bir hâli vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eski Fransa: Kule
FantasyÖlü adamlar tarafından geçmişe götürülen üç arkadaş, kendilerini hayallerinde bile olmadıkları bir yerde bulurlar: Eski Fransa. Aralarından biri Eski Fransa'nın kralı, diğeri sıradan bir köylü, üçüncüsü ise prenses olarak gözlerini açarlar. Bulunduk...