Alçay sadece Alan'ın kızları görüp görmediğini öğrenme peşindeydi. Kendi canı umurunda değildi.
"Bırak beni." dedi ve Alan'ın elinden kurtulmaya çalıştı, imkansız görünüyordu. Çırpınmayı bıraktı.
"Beyler, beyler." diyerek araya girdi ve Alan'ın elinden almaya çalıştı Alçay'ı. "Bunu yapmanız suç. Alan, bırak adamı."
Bayard araya girince Alan Alçay'ı bıraktı ve ayağı ile göğsüne tekme attı. Üç adım ardına düştü Alçay. Sırtı çarpmanın etkisiyle anında ağrımıştı. Toparlanarak ayağa kalktı.
"Hilal'i benden almak neymiş göreceksin sen." Alçay'ın üzerine yürümeye devam ediyordu. Kılıcının başlığından tuttu elleri, geri adım atmayı bıraktı Alçay. Dimdik durdu Alan'ın karşısında. Masallarda anlatılan, devlerin karşısında dimdik duran o köylü kahraman gibiydi.
Bayard yine araya girerek Alan'ı tuttu. "Hayır," dedi, "Yanlış bir şey yapma."
"Ben yakında evleneceğim." dedi Alçay. "Hilal zaten gitti. Bul onu bulabilirsen."
"Ne, senin ağzından çıkanı kulağın duyar mı? Ne demek gitti, nereye gitti? Sahip çıkamadın mı?!" Gür sesi ile ortalığı inletti. Bayard'ı da gerisinde bırakıp Alçay'a okkalı bir tokat attı.
O sırada az ötedeki çalılıklardan bir kadın çıktı. "Yeter!" diye bağırdı ve koşarak yanlarına geldi. Alçay'ı düştüğü yerden kaldırmak için ona elini uzattı.
"Cesur, ne işin var senin burada, gitmeni söylemiştim."
En çok Bayard şaşırmış kalmıştı. Büyü sonunda bozulmuştu. Ne yapacağını bilemez hâlde Alan'ın kolundan tuttu. "Sen git hadi, toplantını kaçırma. Ben ilgilenirim."
"Onlar buraya niçin geldi Bayard, senin Alçay ile ne işin var? Ayrıca bu kız nereden çıktı?" Kıza yaklaştı.
Kızı bir anda kendine çekip koklamaya başladı. Saçlarına baktı, gözlerinin içine baktı. Cesur çok korksa da tek kelime etmiyordu. Eğer anlaşılırsa kötü şeyler olacağını iyi biliyordu.
" Sen, canlı mısın? Bir dakika bir dakika, bu kız canlı mı?" Kızı bırakıp Alçay'a döndü ve ondan bir açıklama bekledi. "Bu kız kim, nereden geldi, nasıl geldi?"
"Bunların hiçbiri seni ilgilendirmez." dedi Alçay ve Cesur'un yanına geçti. Cesur hiç kıpırdamadan Aslan'a bakıyordu. Nefesini tutuyor, olabildiğince geç veriyordu.
"Benim evleneceğim kadından çek ellerini. Git Hilal'in peşine düş sen." dedi Alçay. Alan kızı bırakmadı, gözlerinin içine tekrar baktı.
"Konuşsana bir daha," dedi kıza. "Bir şeyler söyle. Sesin çok tanıdık geliyor."
O sırada koşarak Yaren geldi bu kez. Alçay eli ile alnına vurup sızlandı ve sinirle "Ben size gidin dememiş miydim?" dedi.
Bu kez Yaren sadece peşinde iki tane at ile gelmişti. Eğer yaptığı gibi yine askerleri çağırmış olsa bir şeyler başarabilirdi.
"Gerçekten, askerleri çağıracaktım ama yolda kayboldum. Evinin iğrenç bir konumu var, beğenmedim."
Alan bu kez Yaren'e döndü ve keyifle gülümsedi. "Oo, kimleri görüyorum."
"Beni öldüren rezil herif." Gözlerini kıstı Yaren.
Daha sonra Alan sinirle Cesur'u da Alçay'ın üzerine itti. "Hilal nerede, Hilal nerede?! O kızın canlı olduğunu biri fark ederse başına neler gelir, var mı haberiniz, yok. Bre aptal, bırak yanımda kalsın dedim. Çok lazımmış gibi aldın götürdün, iki gün sahip çıkamadın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eski Fransa: Kule
FantasyÖlü adamlar tarafından geçmişe götürülen üç arkadaş, kendilerini hayallerinde bile olmadıkları bir yerde bulurlar: Eski Fransa. Aralarından biri Eski Fransa'nın kralı, diğeri sıradan bir köylü, üçüncüsü ise prenses olarak gözlerini açarlar. Bulunduk...