Ay amanın ay ne gezdim ya. İki gün üst üste pikniğe mi gidilir? Bizim aile gezmekten usanmıyor. Heh bir de hasta oldum arkadaşlar tam oldu. Bir saattir hapşırıyorum..
Bu arada bugün almış olduğum haber sayesinde sınır aşılmadan bölüm atacağımı söylemiştim sizlere...
Sözümün arkasında duracağım ve size güzel bir bölüm atacağım.
O haber şöyle; doğup büyüdüğüm yere sağlık memuru olarak atandım. Sonunda Allâh emeklerimin karşılığını verdi bana çok şükür Rabbime. Darısı tüm atama bekleyen arkadaşlarıma inşallah. ♥️
Evet şimdi kitabımıza geçelim. Diğer bölüm ne oldu öyle ya Helin ne dedi öyle şaştım kaldım?! O kızdan bende hoşlanmadım sizde. Bakalım bu bölüm Hazal'cığımızı neler bekliyor çok merak ediyorum bende.
O zaman daha fazla sizi bekletmek istemiyorum.
Sınır: 45 oy 120 yorum.
Keyifli okumalar diliyorum canlarım. Bol yorum yapmayı unutmayın olur mu? Sizleri seviyorum. 💜
🥀
______8.BÖLÜM: "TEHDİT"
Birine çamur atmadan önce düşün ve sakın unutma; ilk önce senin ellerin kirlenecek.
Lev Nikolayeviç Tolstoy
Helin alaycı bakışlarıyla, bana sarfettiği cümlelerle karşımda dikilirken duyduklarım beynimde bir şok etkisi yaratmıştı. Bu hayatta bir ben mi bu kadar şansızdım anlamış değildim? Hayır yani dünyada milyonlarca insan var neden bunlar benim başıma gelirdi ki? Neden böyle meraklı, her şeye burnunu sokan, alaycı ve de sinir bozucu bir kız kardeşe sahiptim ki? Halbuki bizde diğer kardeşler gibi iki yakın arkadaş olabilirdik değil mi?
Ama yok illa beni bulur böyleleri. Kırmızı Burun denen o aklı bir karış havada olan sapık herif, yok aptal bir eski sevgili, her şeye burnunu sokan bir kız kardeş... Bir yolda yürürken kafama tuğla düşmediği kalmıştı sanırım.
Millet Starbucks'da çekildiği selfieleri sosyal medya hesabına yüklerken, bense Kırmızı Burun denen o şahısın beni düşürdüğü durumu toparlamaya çalışıyordum. Toparladıkça da batırıyordum...
"Ne saçmalıyorsun sen Helin?!" Helin'in şahit olduğu olayı bilmiyormuş gibi yapıp daha fazla üstüme gelmemesi için uğraşıyordum.
Ama siz daha bizim küçük cadıyı tanımadınız değil mi? Yakın bir zamanda tanırsınız Helin'i, 18 senedir nasıl bir manyakla aynı odayı paylaştığımıda anlamış olursunuz böylelikle.
"Bilmiyormuş gibi yapma ya abla. Bir de bir defa da değil, iki defa öpüştünüz Maşallah!"
"Saçma sapan konuşma da yürü hadi. Söylediğin şeyleri kulağın duysun. Saat geç oldu eve döneceğiz, hem senin ne işin var burada? Neyse bu konuyu eve geçince konuşacağız, yürü Helin!"
"Tamam hadi öyle olsun bakalım." derken gözlerini devirip benden koz alırmışcasına kalçalarını sallayarak salona doğru yöneldi. Bende zaman kazandığım için bir nebzede olsun rahata kavuşuyordum. Ne de olsa eve gidene kadar Helin'e diyecek bir şeyler bulurdum.
Babam bizi salonda görür görmez yanımıza gelip; "Helin kızım senin ne işin var burada? Ben sana bu saatlerde dışarı çıkmayı yasaklamadım mı? Kim getirdi seni buraya? Hı?! Yürüyün eve gidiyoruz hemen!" babam çattığı kaşlarıyla, ev sahiplerine sesini duyurmamak için sessiz bir tonda Helin'e kızarken, bende çantamda Melisa için almış olduğum hediyeyi çıkartıyordum. Bunu ona takdim etmeden bu geceyi sonlandıramazdım.
Benim küçük prensesim salonda olmadığı için odasına çıkmak üzere babamdan iki dakikada gidip geleceğimi söyleyip zar zor izin aldım. Aldığım izinle Melisa'nın pembe odasının kapısını araladım.
Benim minik kelebeğim mışıl mışıl uyuyordu. O kadar temiz, o kadar masumdu ki şuan hayatın tüm karanlığına rağmen beyaz kalmayı başaran bir elmas gibiydi.
Onu böyle oturup saatlerce izleyebilirdim. Ona baktıkça içim huzur doluyordu. Ona baktıkça bugünün kötü anılarını silip atıyordum.
Babamı fazla bekletmemek için hediye paketinde ki Melisa için almış olduğum ucunda kelebek figürü olan kolyeyi çıkardım. Bu ona çok yakışacaktı çünkü o benim minik kelebeğimdi.
Kolyeyi minik boynuna takıp saçlarına bir buse kondurdum. Güzel saçlarını elimle okşayıp mis kokusunu içime çektim. Artık çıkmam gerektiğini düşünüp minik kelebeğime "İyi geceler, tatlı uykular kelebeğim." deyip odasından çıktım.
Yüzümde tatlı gülümsemeyle aşağı inerken beni gören Helin tek kaşını havaya kaldırdı. Ne diye böyle bakıyordu bu kız? Sabrım tükenmek üzereydi ama belli etmemeye çalışıyor bu anın büyüsünü bozmamayı yeğliyordum.
Eve gitmek üzere Oktay Bey'in, babama işe gelip gitmesi için verdiği arabaya bindik üçümüzde. Babam sessizdi. Hiç konuşmadan yola odaklanıyordu. Babam ne zaman sinirli olsa hiç konuşmaz, tek bir kelime çıkmazdı dudaklarından.
Helin'in yüzünden babam benimle de tek kelime etmiyordu. Bu kızın bu saatte burada ne işi vardı?! Üstelik babamın, okuldan bir züppeyle kendisini yakalayıp geç saatlerde dışarı çıkmasını yasaklamasına rağmen bu rahat tavırlarından vazgeçmiyordu. Ne zaman akıllanacaktı bu kız? Sanırım hiçbir zaman...
Helin'e sinirim git gide arttığında eve gitmeyi beklemeyecek kadar sabırsızdım şuan. Şuan şurada tüm sinirimi çıkartmak istiyordum bu kızdan. Bu yüzden bu saatte burada ne işi olduğunu sormak adına elime telefonumu alıp mesaj attım ona.
Hazal: Sen ne arıyordun bu saatte burada?! Babam sana yasaklamadı mı dışarı çıkmayı?! Ne zaman akıllanacaksın sen?! (00:36)
Helin: Sen karışma abla! Senin kızmaya hakkın yok bir kere. Babam biliyor mu elin adamlarıyla öpüştüğünü?! İstersen ben söyleyebilirim he ne dersin?! (00:37)
Attığı mesaj iyice sinirlerimi tepeme çıkarmıştı. Ona dirseğimle vurup yeni bir mesaj attım.
Hazal: Sana inanmaz, hem onun gözünde bu kadar güvenilmez biri olduktan sonra kendini ona nasıl inandıracaksın cidden çok merak ediyorum! Ve benimle düzgün konuş bir kere daha uyarmayacağım! (00:38)
Helin: Ay güleyim bari. İnanmayacak öyle mi? O zaman şuna iyi bak abla!
Attığı son mesajdan sonra telefonunun galerisine girip son çekilen bir fotoğrafı bana uzattı. Gördüğüm fotoğraf karşısında beynimden vurulmuşa dönmüştüm.
Fotoğrafta; Giray'ın dudaklarını dudaklarıma değdirdiği bir kare vardı...
_______
_______
Ne oldu bu bölümde böyle ya? Bu Hazal cidden çok şansız bir kız değil mi sizcede?
Ama Helin çok gıcık, saçını başını yolalım hadi. 😂
Buraya kitabı okumasını istediğiniz arkadaşınızı etiketleyebilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI BURUN
Novela JuvenilÇocuk bakıcısı olan Hazal Çetinkaya, maddi açıdan iyi bir ailede büyümüş dört yaşındaki Melisa Alsancak'a bakıcılık yapmaktadır. Melisa'nın yeni yaşını kutlamak için düzenledikleri partide her şey harika giderken, gizemli kişiden aldığı iltifat içer...