11. BÖLÜM

58 3 2
                                    

Kan ter içinde yatağımdan sıçrayarak uyandım. Çok korkunç bir kâbus gördüm. Yatağımın yanındaki sehpada duran suyumdan bir yudum içtim. Sonra lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım. Aynada kendime baktım. Allah'ım sanki savaştan çıktım. Duş alsam hiçte fena olmazdı. Saate baktığımda daha saat tam 6'ydı. Güneşte yavaş yavaş beliriyordu gökyüzünde. Ders 8'de başlıyor ki gayetde yetişirim diye düşünüp küveti doldurup güzel bir duş aldım.

Bornozumu giyip telefonumdan saate baktığımda saat 7 olmuştu. Bayağı saat kalmıştım banyoda. Zaten evde banyoya girip en geç çıkan bendim. Ben farketmesemde evdekiler öyle der. Her neyse artık kurulanıp üstümü giyeyim yoksa geç kalıcam. Saçıma havluyu geçirip aşağı kahvaltı sofrasına indim. Annem yeni hazırlıyordu daha. Bende üste çıkıp Demir'i ve ablamı uyandıracağımı söyledim anneme. İlk Demir'e gittim. Kapıyı tıklattım... ses gelmeyince de içeri girdim. Yatakta yüzüstü yatmış uyuyordu. "Heyy ! Demirişkoo." diye bağırdım onu sinir etmek için. Uyanmayınca yatağına çıkıp yatağında zıplamaya başladım. "Of Açelya of." diyerekten yatakta doğruldu. Bende yanağına öpücük kondurup ablamın odasına fırladım. Kapıyı tıklattım "Geell." deyince içeri daldım. "Heey n'apıyorsun burda dostum." dedim saçma sapan hareketler yaparak. "Açelya. Ablacım sen iyi misin ?" dedi ablam bana kahkahalarının arasından. Buna bende çok gülmüştüm. "Hadi aşağı in kahvaltı yapıcaz." deyip onun da yanağına bir öpücük kondurdum.

Bu sefer annemi de zorla bizimle sofraya oturtmuştuk. Çünkü hep biz kahvaltı yaparken o mutfakta yemek yapıyordu. Hep birlikte mükemmel bir kahvaltının ardından sohbetlerimize başladık. "Sohbetinize doyum olmaz ama ben geç kalıcam. Öptüümm." deyip odama çıktım. Lavaboda dişlerimi fırçalayıp odama geçtim. Dolabımı açıp kampa gidecebileceğim kıyafetleri seçip giyindim. Çünkü okul çıkışı eve gitmeden direkt gidecektik kamp yerine. (Açelya'nın kombini👇👇👇👇👇👇👇👇👇)

 (Açelya'nın kombini👇👇👇👇👇👇👇👇👇)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

👆👆👆👆👆👆👆👆👆👆👆👆👆👆👆👆

Eyeliner, rimel, hafif pembe allık ve hafif bir pembe rujla makyajımı tamamladım. Saçlarımın uçlarına maşa yapıp dalgalı olmasını sağladım. Parfüm sıkıp şarj aletimi ve parfümümü çantama attım. Neyse ki şarj aletinden iki tane vardı biri kablolu diğeri kablosuzdu. Yani prize ihtiyaç duyulmadan şarj ediyordu. Deri ceketimi ve kamp çantamı alıp aşağı indim. Batuya mesaj attım beni alması için.

Batu gelince kapıya koştum. Kapıyı çekip arabaya ilerlerken aklıma gelen şeyle durdum. "Batuu. Dur. Evde bir şey unuttum." Batu bir an korktu. Öyle bir Batu demiştim ki zaten ben bile korktum. Koşarak kapıyı çaldım hızlı hızlı. "Ne oldu kızım. Kapıyı mı kırmaya çalışıyordun." dedi kapıyı açan annem hayretle. "Annee. Lütfen odamdan pandamı getirir misin lütfen onu almayı unuttumm." dedim masumca. "Hay Allah'ım. Kızım sen hiç büyümiycek misin. Bende önemli bir şey unuttun sandım." dedi annem biraz sinirlenerek. Onu beklerken gözlerimi Batuya çevirdim. Kahkaha atıyordu. "Neye gülüyorsun sen ?" dedim şaşkınlıkla. Kahkaha atmaktan zar zor konuştu "Bir panda için cingar çıkarttın." dedi. "Bor pondo oçon congor çokortton." "Taş Kafa işte ne olacak." dedim biraz sinirle. Annem pandayı verince onu öpüp arabaya doğru yürüdüm. "Şimdi de taş kafa mı olduk." dedi Batu bana bakarak. "Hıhı." dedim başımı olumlu anlamında sallayarak. Pandamı da kucağıma oturtup okula doğru yol aldık.

ERDEM KOLEJİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin