Oylarınızı ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum.🧸
Keyifle okuyun👼🏻
Zamanın alıp götürdüğü şeyler olduğu gibi bize getirdiği şeyler de vardır. Yitip giden her şey için ağıtlar yakarken biz; gelen küçük mucizelerin alevlerine üfleriz bazen. Bazen sönerler. Bazen de yanmaya devam ederler sanki başkaldırır gibi. Fark edemediğimiz için kızgındırlar ama aynı zamanda fark etmemiz için yine umutla yanmaya devam ederler. Titrek alev, aydınlatmaya yetmese de güçlenir en sonunda. Onu farketmişizdir çünkü. Ellerimiz siper olurken ona; o zayıf alev güçlenmiştir. Artık mucize avuçlarının içindedir. Ona ne olacağına sadece sen karar verirsin. Ya hayatına dahil edersin ya da onun yitip gitmesini izlersin.
Benim mucizem, kendi ağıtlarımdan hiçbir şeyi duyamadığım o anda çıkmıştı karşıma. Yaşadığım her zorluğa bir anlam; bir sebep aramayı çoktan bırkamıştım zaten. Çünkü öğrenmiştim. Yaşayarak öğrenmiştim. Ağıtlarım yankılanmalıydı yüreğimin en sessiz odasında. Sebebi neydi? Hiçbir şey. Bir sebebi yoktu işte. Acı çekmeliydim. Çektim de. Ama en sonunda sönmek üzere olan mucizemi fark etmiştim. Alevlerini güçlendiren benim siper ettiğim parmaklarım olması gerekirken sönen alevin ben olduğumu; beni siper eden ellerin de o olduğunu anlamıştım.
Çünkü bazı anlar vardı ki mucize sandığın kişinin aslında mucizesisindir. Gözyaşlarını sildiğin parmaklarısındır. Bir anda hayatını değiştiren sihirli bir lambasındır..
Bana da, hayatı bir anda değiştiren mucize rastlamıştı. Hastane odasında açtığım gözlerimi bir daha açmamak istemiştim o gece. Çünkü her gözümü açtığımda kabusuma uyanıyordum.
Gömülüydüm. Boğazıma kadar kumla kaplıydım.
Toprağın altındaydım.
Güzel annemin olduğu yerdeydim.
Gözlerim karanlığa açıktı orada.
Neden?
Çünkü kötülük en az insanlar kadar canlıydı.
Yaşıyordu.
Hastanede kaç gün kaldığımı bilmiyordum. Uyandıktan sonra tanıdık gelen duvarlardan anlamıştım nerede olduğumu. Babamın odasındaki duvarlarlara benziyordu duvarlar. Öyleydi de. Kendimi yeni doğmuş bir bebek kadar savunmasız hissediyordum. Çoğu şeyi hatırlamıyordum. Sadece bana her gün ölmeyi dileyecek kadar acı veren anılar vardı zihnimde. Annem yoktu yanıbaşımda. Babam da yoktu. Hastane odasında o gün yeniden doğmuş bir bebekten farksızdım. İlki kadar şanslı değildim sadece. Hiç kimsesizdim bu sefer.
O gece sabaha kadar bir uyuyup bir uyanmıştım. Kabus görüyordum çünkü. Hep aynı kabus..Sonra parlak sabaha açtığımda gözlerimi, bir şey oldu. Babam yanıbaşımdaki sandalyedeydi. Yanıma koyduğum elim ellerinin içinde; kafası ellerine yaslıydı. Yine rüyadayım sandım. Gerçek olmadığına eminken içime dolan huzurla tekrar uyumuştum. Sonra tekrar açtığımda gözlerimi babam yine başucumdaydı. Bana bakıyordu. Bu sefer emindim gerçekliğinden.
Konuşmak için ağzımı açmıştım ki onsuz geçen bir yılın özlemiyle sıkı sıkı sarılmıştı bana. Birkaç dakikanın sonunda tek söylediği şey " Özür dilerim." olmuştu. Onu affetmemiştim. Çünkü ona hiçbir zaman kızgın olmamıştım.
![](https://img.wattpad.com/cover/193489258-288-k674152.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
portakallı kek •texting
Short Storyportakallıkek: Ben bayılıyorum aslında keke bakma öyle dediğime portakallıkek: Portakallı olacak ama portakallıkek: Bir de turuncu saçları olmalı tabii portakallıkek: Güneşte parladığında saçları; güneş bile onu kıskanıp karartmak isteyecek etrafı p...