Tahmin ettiğimden daha uzun bir bölüm oldu.
Keyifli okumalar🐇💕
(Bu arada küfürler için özür dilerim. Rahatsız olduysanız çok çok özür dilerim)
"Ozan siktir git! Duydun mu? Siktir git!"
Ozan' ı görmememi sağlayan, onun geriye doğru savrulmasını sağlayan kolların sahibi olan geniş omuzlar kadrajıma girdiğinde bir adım geriye çekilmiştim.
Ozan' ı görmesem de o sinir bozucu gülümsemesinin yüzünde olduğunu hissedebiliyordum. O böyle biriydi çünkü. Sinir bozucu. İstersen ona küfür et, istersen yüzüne kocaman bir yumruk at yine de karşısındaki kişiyi sinir eden o gülümsemesini yerleştirirdi yüzüne. Merve ile ne zaman sevgili olacak kadar yakın oldukları hakkında hiçbir fikrim yoktu ama bildiğim bir şey vardı ki Ozan Merve' nin sağ koluydu. Mesela çantama koyulan cüzdanlar vardı. Hırsız olduğumu, okuldan gitmem gerektiğini falan savunmuştu Tülin Hoca. Onları çantama koyan kişinin Merve ve Ozan olduğunu Zeynep daha sonrasında anlatmıştı bana. Çok kez özür dilese de onunla bir daha hiç konuşmamıştım. Bu arada Tülin Hoca demişken.. Evet, doğru tahmin! Ozan o Tülin Hoca' nın biricik oğluydu. Ayrıca şu ayrıntıyı da gözden kaçırmamak gerekirdi: Tülin Hoca, Merve' nin annesinin bir numaralı dostuydu.
"Vay, vay, vay! Evrim! Kolun nasıl oldu? Duyduğuma göre o gün güzel bir dayak yemişsin."
Kaşlarımı çatıp Evrim' in yanına geçtim. Koluyla ilgili anlattığı şeyin şaka olduğuna inanmıştım.
"Ozan! Siktir git! Anlıyorsun değil mi beni?"
Ozan yüksek bir kahkaha atıp sanki Evrim' i hiç duymamış gibi bana doğru bir adım attı.
"Ne diyordum ya ben sana? Hah! Merve olmasaydı şu an kollarımdaydın Rima."
Beni sinir etmek için kurduğu cümlesini bitirir bitirmez -daha ben ne dediğini idrak bile edememişken- Evrim, Ozan' ın suratına yumruğunu geçirmişti. O kadar öfkeli gözüküyordu ki korkuyla bir adım geriye çekildim. Ne kadar kuvvetli göründüğünü o an yeniden fark etmiştim. Geniş omuzları ve güçlü kolları vardı.
"Sen tam bir oros-!"
Ozan mırıldanarak -o sırada kanayan dudak kenarını siliyordu- doğruldu. Evrim' e bakıyordu öfkeyle. Ama Evrim onun tam aksine gülümsüyordu. Sıra ondaydı.
"Bir daha söyle! Hadi!"
Evrim' in ısrarına karşılık Ozan ağzını açıp bir şey söyleyecekken vazgeçti ve yine o gülümsemeyi yerleştirdi yüzüne. Ben Evrim' e bir şey yapmasını beklerken o bana doğru yaklaşıp kulağıma "Seninle bundan sonra daha sık görüşeceğiz! Bekle beni" deyip gitti. Gitmeden önce de -bana öyle gelmiş olabilir- Evrim' e kaşlarının altından sinsice bakmıştı.
"Ne dedi?"
Öfkeyle bana dönen Evrim' e baktım. Gerçekten de sinirli gözüküyordu. Ozan' ın o bakışı Evrim' i sinirlendirmişti.
Sorduğu soruya cevap vermek istemediğim için kısa bir an susmuştum. Daha sonra da "Seni ilgilendirmez." diyip yanından geçip gidiyordum ki kolumdan tutup elimdeki kutuya doğru hamle yaptı.
"O mu verdi bunu?"
Elimdeki kutuyu ondan uzaklaştırdığım sırada; ona hiç bakmadan "Neden soruyorsun?" diye sordum. 10 dakika kadar takım arkadaşı olduk diye ona güveneceğimi düşünmüş olamazdı. Ben bu okulda kimseye güvenmiyordum. (Bir kişi hariçti tabii ama o da beni yalnız bırakmış; güvenimi sarsmıştı.)
![](https://img.wattpad.com/cover/193489258-288-k674152.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
portakallı kek •texting
Short Storyportakallıkek: Ben bayılıyorum aslında keke bakma öyle dediğime portakallıkek: Portakallı olacak ama portakallıkek: Bir de turuncu saçları olmalı tabii portakallıkek: Güneşte parladığında saçları; güneş bile onu kıskanıp karartmak isteyecek etrafı p...