Aklımdakileri hemen yazıp sizinle paylaşmak istediğim için bekleyemedim. Bir bölüm daha geliyor bugün🙆🏻♀️
Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.
Keyifli okumalar🍼🧡
Babamın odasına girmeden önce yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdim. Yanında ağlamamayı başarmıştım son gelişimde. Bu sefer de ağlamamalıydım. Derin bir nefes alıp odasının kapısını tıklattım.
"Baba."
Kapıyı aralayıp kafamı eğdim. Gülümsememi görmese de indirmedim suratımdan. Babam yine her zamanki yerinde oturmuş, karşıdaki duvara bakıyordu. Bu odada tek başına kaldığı için mutluydum. Diğer odasındaki adamı hiç sevmemiştim. Babama çok kötü bakıyormuş gibi hissediyordum. Biliyorum, o da hastaydı.
Gözlerini kırpmadan karşıya bakan babamın yanıbaşındaki sandalyeyi ona doğru çevirip oturdum. Duvardaki klimanın kumandasını gözlerimle ararken üzerimdeki ceketi çıkarıp yatağın üzerine yerleştirdim. Dışarısı ne kadar soğuksa burası da o kadar sıcaktı. Terletecek kadar hem de.
Diğer tarafındaki kumandayı almak için kalktım ve ayak ucundan dolanıp komidinin üzerindeki kumandayı aldım. Derecesini düşürürken klimanun; tekrar sandalyeye dönüp oturdum.
"Baba neler oldu biliyor musun?"
Cevap vermemişti. Ama yine de konuşmaya devam ettim her zamanki gibi.
"Okulda bir arkadaşım vardı ya. Baya iyi birisiydi hani. Bana bu doğum günümde hediye vermişti demiştim. Bak bu verdiği hediyelerden sadece biri."
Çantamın kenarındaki küçük kediyi tutup salladım. Gözlerini duvardan çekmeyeceğini bilsem de göstermiştim yine de. Onun bu halinden nefret ediyordum. Annem bizi terk ettiğinden beri böyleydi. Beni bir de o terk etmişti beni; hem de yaşarken. Yalnız başıma bırakmıştı beni. Konuşmuyordu. Başlarda öfkeliydi. En çok da kendine. Annemin yaşadığı şeyleri anlayamadığı için kendine kızmıştı hep. Kendini suçlamıştı. Başta yakıp dökmüştü her yeri. Kendini de dağıtmıştı. Bambaşka biri olmuştu. Sonra da sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi kapattı kendini yaşananlara. Tepkisizdi uzun zamandır. Doktorlar başta böyle durumlarda bu şekilde davranmasının normal olabileceğini söylese de artık bilerek konuşmadığını düşünüyorlardı. Başka ihtimal yoktu çünkü. Önceden her hissettiği duyguyu yüzünden anlayabiliyorken şimdi gözünü ayırmadığı o duvardan bir farkı yoktu.
"Baba."
Gözlerim dolsa da gülümsemeye devam ettim.
"Sana anlatmadım ama ben disipline gittim. Hırsızlık yapmakla suçladılar ama ne oldu biliyor musun? O kurtardı beni. Bahsettiğim arkadaşım vardı ya. O işte. Herkese kanıtladı benim yapmadığımı."
Durduramadığım gözyaşımın bıraktığı izi yanaklarımdan silip babamın önüne yerleştirdiği ellerini tuttum.
"Baba. Çok korkmuştum. Hırsız dediler bana. Annem öldüğü ve sen de burda bu hatanede olduğun için yapabileceğimi söylediler. Aptal Tülin Hoca var ya o söyledi işte her şeyi."
"Ama ne biliyor musun baba? O bana en başından beri inandı. Bana inandı."
Hala duvara dönükken kafası yanaklarını kirleten sakallarına dokundum. Sıkıca parmaklarımla sıktım sonra da yanaklarını. Yumuşacıktı yanakları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
portakallı kek •texting
Short Storyportakallıkek: Ben bayılıyorum aslında keke bakma öyle dediğime portakallıkek: Portakallı olacak ama portakallıkek: Bir de turuncu saçları olmalı tabii portakallıkek: Güneşte parladığında saçları; güneş bile onu kıskanıp karartmak isteyecek etrafı p...