3

2.3K 287 154
                                    

"Buraya gel seni minik böcek!"

Tipik bir okul gününde, en yakın arkadaşı Melanie yine hiçbir suçu olmayan böceklerle kavga ediyordu. Böceklerden hiç hoşlanmıyordu ve gördüğü an da yok ediyordu. Pai'ye göre bu caniceydi ve böceklerin hiçbir suçu yoktu ama huylu huyundan vazgeçmiyordu işte.

"Asıl sen buraya gel Melanie. Çıkışta Mc Donalds'a gidecek miyiz? Ona göre anneme haber vereceğim."

Melanie böcek avına ara verdi ve Pai'nin sırasına gelip, masasının üzerine oturdu. Pai göz devirdi ama bir şey demedi. Onun her şeyine alışmıştı çünkü.

"Bence gidelim, annem bugün eve geç gelecekmiş. Yani benlik bir sıkıntı yok."

Pai başıyla onay verdi ve "Metroya binip gideriz, değil mi? Otobüsten daha rahat," dedi.

"Evet bebiş."

Pai ona gülümsedi. Zil çaldığı için Melanie kendi sırasına geçti, o da elinde olmadan düşüncelere daldı. Aklına dün metroda gördüğü çocuk ve  minmin gelmişti.

"Gerçekten hayal mi gördüm ki," diye mırıldandı ve başını iki yana salladı.

Çok mu kafayı takmıştı bu yazara, o da emin değildi. Ama emin olduğu tek bir şey vardı, o da minmin'in ona iyi geldiğiydi.

Ruhen ve bedenen yorgun hissettiği zamanlar onun kelimeleriyle şarj oluyordu. Aklına babası ve erkek kardeşi geldiği zamanlar kafası dağılsın diye onun kitaplarına sarılıyordu. Harry Potter hayran kurguları yazan bu yazar onun yaralarına merhem oluyor ve mutlu olmak için sebep veriyordu.

Kendini yeniden hayal gördüğüne inandırdı ama içten içe onunla tekrar karşılaşma ihtimaline karşı heyecanlanmadan edemedi.

*

Melanie, Pai'nin koluna girmişti ve bir yandan da telefonundan magazin haberlerine bakıyordu. Binecekleri metro önlerinde durdu ve kapılar açıldı. İnsanların dışarı çıkmalarını beklediler, sonra Pai'nin Melanie'yi dürtmesiyle içeri girdiler. Oturacak yer yoktu, bu yüzden kapının kenarına geçtiler. Pai, yanında duran demire iki eliyle sımsıkı tutundu. Hızlı giden taşıtlarda dengesini sağlama konusunda pek iyi değildi ve rezil olmak istemiyordu. Melanie ise ayakta öylece durup telefona bakmaya devam etti. Görünen o ki, onun böyle bir korkusu yoktu.

Kapılar kapandı ve metro hareket etmeye başladı. Pai etrafına bakındı. Dün eve giderken siyah maskeli çocuğu bir sonraki durakta, aynı bu saatlerde görmüştü. Bu yüzden sessizce metronun durmasını bekledi. Bu sırada Melanie ona dönüp Billie Eilish'in yeni şarkısı hakkında övgü cümleleri yağdırmıştı. O ise sadece gülümsemiş ve etrafına bakmaya devam etmişti.

Sonunda metro durakta durdu. Pai, gözlerini kocaman açtı ve içeri giren insanlara bakındı. Ama yoktu, onu görememişti. Kapılar kapanana kadar gözünü binenlerden ayırmadı. Tam pes edip başını başka tarafa çeviriyordu ki içeri biri girdi. Son anda yetişmiş ve kapanan kapıların arasından kendini atmıştı. Açık kahverengi, düz saçları olan ve 1.70 boylarında bir erkekti bu kişi. Pai, onun neden gözüne tanıdık geldiğine anlam veremedi. Ki onun düşünmesine de gerek kalmadan Melanie sessiz bir çığlık atıp, yanına yaklaştı.

"Bu o çocuk," dediğinde Pai anlamayıp kaşlarını çattı. Melanie "Okula yeni gelen çocuk," diye ekledi ve gözlerinden kalpler çıkarak ona bakmaya başladı.

Pai, boş bulduğu koltuğa oturan ve soluklanmaya çalışan gence baktı. Görmek istediği kişi o değildi ama içinden bir ses yeni gelenin önemli bir kişi olduğunu söylüyordu.


öhm öhm, nasıl gidiyor sizce? oy vermeyi unutmayın 💞


the fanfiction; minhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin