Pai, çalan öğle teneffüsü ziliyle birlikte sınıfından çıktı. Zihninde sabah Minho'nun kendisine anlattıkları dönüp duruyordu. Minho'ya ve babasına çok üzülmüştü ama bir yandan da o güvenip kendisine açıldığı için mutlu olmuştu. Kısacası kafası karışıktı.
Bugün Melanie hasta olduğu için okula gelmemişti. Bu yüzden tek başına sınıfından çıktı ve karşı sınıfa doğru yürümeye başladı. Minho'nun sınıfının yanında, kapının kenarında Seungmin ve işe yaramaz arkadaşları duruyordu. Kendisinden hiç haz etmediği Seungmin, Pai'ye bakmaya başladı. Pai bunu fark etti ama odak noktasını başka yere çekti. Tam sınıfa giriyordu ki Seungmin ağzını açtı ve Pai'nin tepesini attıracak şu sözleri söyledi:
"Sevgilini almaya mı geliyorsun aşk kuşu?"
Pai, her yerinden ateşler saçan bir ejderha gibi ona döndü. Çok sinirlenmişti. Hem insanların her yan yana gördüğü kız ve erkeği sevgili sanmasına, hem de onun saçma sapan tavrına sinir olmuştu. Ağzını açıp hak ettiğini ona verecekti ki biri kolundan tuttu. Şaşkınlıkla arkasını dönüp kolunu tutan kişiye baktı. Minho fazlasıyla sakin bir şekilde kendisine bakıyordu.
"Hadi, gidelim buradan."
Minho, itiraz etmesine izin vermeden kolundan çekerek onu sürüklemeye başladı.
"Hey, ona ağzının payını verecektim! Neden hiçbir şey dememe izin vermedin? Aptal gibi kaldım orada."
Minho bir hışımla arkasını döndü. Pai'nin kolunu bırakmadı, aksine diğer kolunu da tuttu. Ona doğru eğilip göz teması kurdu. Pai az kalsın korkusundan titreyecekti, çünkü bir an gözlerinde Seungmin ile kavga ettiğinde gördüğünü yakalamıştı. Yani kararlı ve kendinden emin, aynı zamanda da sinirli ifadeyi.
"Aptal olan sen değilsin, o! Ona cevap verseydin bile hiçbir şey değişmeyecekti. Çünkü arsızın teki. Sadece kendini yorup daha da sinirlenecektin."
Pai yutkundu ve başını salladı. Minho'nun yüz ifadesi yumuşadı. Sıkı sıkı tuttuğu kollarını bıraktı. Arkasını döndü ve yavaşça kantine doğru yürümeye başladı. Pai ise olduğu yerde kalakaldı. Onunla birlikte gitmesi gerektiğini ise Minho arkasına dönüp "Gelmiyor musun Mudblood?" dediğinde fark etmişti.
Hızlı adımlarla aradaki mesafeyi kapattı. Onun yanında durdu ve kollarını göğsünde kavuşturdu. Ejderha modunu Minho'ya karşı kullanmaya karar vermişti.
"Ben bunu hakaret olarak değil, iltifat olarak kabul ederim. Çünkü Hermione de bir Bulanık ama kendisi Hogwart'sın en iyi öğrencilerinden."
Minho güldü. Sonra da gıcık yüz ifadesini takındı. "Peki... Ama ben Hagrid'den sonra en sevdiği karakteri Malfoy olan biri olarak sana bunu hakaret olarak söylemiştim."
Pai kendisine sinirli sinirli baktı. Tam cevap veriyordu ki onun yerine karnı konuştu. Resmen guruldamak yerine kükremişti. Minho kıkırdadı, Pai'nin de bütün havası gitti. Utanıp yanakları kızarırken önüne döndü ve hızlı hızlı yürümeye başladı. Bir yandan da sabah iyi kahvaltı yapmadığı için kendine kızıyordu. Minho da gülmeye devam ederek arkasından gitti.
***
Minho aynı günün okul çıkışında, Pai'nin sınıfının önünde bekliyordu. Bir süre sonra Pai düşmesin diye sıkı sıkı tuttuğu test kitaplarıyla sınıfından çıktı. Bir şey demeden test kitaplarını Minho'ya doğru uzattı. Minho şaşırdı ama uzattığı kitapları aldı.
"Ağaç oldum seni beklerken, neredeydin? Ayrıca bunlar ne?"
"Kitapları dolabımdan çıkarıyordum. Bunları eve taşımam lazım, çünkü artık biyoloji çalışma zamanı geldi," dedi ve kolunu ovuşturarak çıkışa doğru yürümeye başladı.
Minho arkasından bakakaldı. Birkaç saniye sonra kendine geldi ve kitapların ağırlığına içinden yakınarak Pai'ye yetişti.
"Bunları ben taşıyorum ama farkında mısın?"
Pai ona doğru döndü ve gülümsedi. "Evet, tabii ki. Yanımda güçlü bir beyefendi dururken ben niye taşıyayım?"
Kendisine güçlü denmesi Minho'nun hoşuna gitmişti, bu yüzden sesini çıkarmadan taşımaya devam etmişti. Ama yolun yarısında dayanamayıp birkaç kitabı Pai'ye vermişti. Sonra da metroya doğru yürümeye devam etmişlerdi.
"Bu kadar kitabı dolabında mı saklıyorsan evde ne ile çalışıyorsun?"
Pai iç geçirdi. "Evde bunun iki katı var ve bazen yetmiyor bile."
Minho onaylamadığını belli eder şekilde başını salladı. Metroyu beklerken de taşıdığı kitapları karıştırmaya başladı. Yarısı çözülmüş bir kitaba bakarken arada bir kağıt olduğunu fark etmişti. Pai kendisine bakıyor mu diye göz ucuyla baktı. Tamamen kendi dünyasındaydı. Bu yüzden kağıdı çevirip neler yazdığına baktı. Okudukça gözleri büyüdü. Bu kağıtta kendisinin minmin olma ihtimalleri yazıyordu. Okumayı bitirince kaskatı kesilmiş bir şekilde kağıdı yerine koydu. Neyse ki Pai onun bu kağıda baktığını fark etmemişti, bir açıklama yapacak durumda değildi. Kendine gelmeye çalıştı. Kalbi hızlı hızlı atıyordu.
Uzun zamandır minmin olduğunu gizli tutuyordu. Önemli bir nedeni yoktu. Kendine güvensizliğinden ve etrafındaki insanların öğrenmesinden çekindiği için anonim kalmaya karar vermişti. İlk defa böyle bir şey yaşıyordu. İlk defa yeni tanıştığı biri önce hikayelerini çok sevdiğini söylemişti. Sonra da onun sosyal medyadaki minmin olduğundan şüphelenmeye başlamıştı. Yutkundu ve duvara sırtını yaslamış, gözlerini dinlendiren Pai'ye baktı. Ona gerçeği, yani öğrenmek istediği şeyi söylemeli miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the fanfiction; minho
Fanfictionpai, bir gün favori yazarı ile metroda karşılaşır. 120819 ✿