minho'nun anlatımından;
Sinemanın önünde gergin bir şekilde Pai'yi bekliyordum. Bugün ona favori yazarı minmin'in ben olduğumu açıklamaya karar vermiştim. Vereceği tepkiden korkuyordum açıkçası. Çünkü ilk başından beri kendimi anonim tutmamın sebebi kendime olan güvensizliğimdi. Han bunu çok saçma bulurdu. Yetenekli olduğumu, dış görünüşümünde gayet iyi olduğunu söylerdi. Ona hiçbir zaman tam olarak ne hissettiğimi açıklayamamıştım. Çünkü kendim de bilmiyordum.
Her zaman az biraz depresiftim. Babamın hastalığı ortaya çıkınca daha da depresifleşmiştim. Kendime olan sevgim, yaşama isteğim de yavaş yavaş solmuştu. Bu hisleri ise bir kelimede topluyordum: güvensizlik.
Etrafıma bakınmaya devam ettim. Şu an bir şeylerin değiştiğini hissediyorum. Bu duygu heyecan vericiydi. Pai kendisinin favori yazarı olduğumu söyleyip bana kendi kitabımı önerdiğinde aslında çok mutlu olmuştum. Gururum okşanmıştı. Sosyal medyada her gün birçok beğeni yorumu alsam da gerçek hayatta ilk defa böyle bir şey yaşamıştım. Bu durum kendime olan güvenimi biraz kazanmama sebep olmuştu. Bu yüzden Pai'ye gerçekleri söyleyebilecek gücü bulmuştum zaten.
"Çok beklettim mi? Kusura bakma."
Ayakkabılarıma bakmayı bıraktım ve başımı kaldırdım. Pai bana mahcup olmuş bir şekilde bakıyordu.
"Yok, sorun değil," diye mırıldandım. Sesimin bu kadar çekingen çıkması hoşuma gitmemişti. Boğazımı temizledim ve birkaç adım atıp ona yaklaştım. "Melanie gelmedi mi?"
"Hayır, son anda bir işi çıktı."
Pai gözünün önüne düşen bir saç tutamını kulağının arkasına ittirdi. O zaman ne kadar farklı ve güzel göründüğünü fark ettim. Her gün okul formasıyla gördüğüm kızı başka kıyafetler içinde görmek garip gelmişti bir an. Üzerine bej rengi bir kazak giymişti. Açık kahverengi, uzun pantalonunun içine kazağını düzgün bir şekilde tıkıştırmıştı. Ayağında düz, beyaz spor ayakkabıları vardı. Kısa saçları da her zamankinden daha düz duruyordu. Kulağına kalp şeklinde, demir küpeler takmıştı. Yüzünde doğal gözüken, hafif bir makyaj vardı. Ve ona ilk defa hayranlıkla bakıyordum.
O da şaşırmış olmalı ki önce bana bakakaldı. Sonra da bakışlarını vizyondaki filmleri gösteren tabelaya çevirdi. "Bilet alalım mı o zaman?"
Kendime gelmeye çalıştım. Neler oluyordu bana bugün? İyice dengesizleşmiştim. Jeju Adası'nda kalan ve şu an büyükannemle yaşayan kedim beni bu halde görse sahiplikten reddederdi.
"Ben zaten aldım." Cebimden sinemanın fişini çıkardım ve Pai'ye gösterdim. Başını salladı ve girişe doğru yürümeye başladık. Bu sırada havadan sudan bahsettik. Neyse ki heyecanım gittikçe azalıyordu. Ama o garip histen kurtulamıyordum. Onu da umursamamaya karar verdim.
Film boyunca ona karakterleri ve önceden neler olduğunu açıkladım. Beni sakince dinledi ve birlikte filmi izledik. Sinemadan sonra yemek yiyeceğimiz için mısır falan almamıştık. Açıkçası biraz da aynı paketten yemeye çalışırken garip anlar yaşamamak için istememiştim. Çünkü bugün ona karşı değişik duygular besliyordum. Ve bu duygular beni çok şaşırtıyordu. Belki de sadece minmin olduğumu itiraf edeceğim için heyecan yapmıştım ve kafam karışmıştı. Evet, sadece kafam karışmıştı.
Film bitince yemek kısmına gelmiştik. O, artık sağlıklı beslenmeye çalıştığı için tavuklu salata almıştı. Ben ise favori yiyeceğim olan pizzayı seçmiştim. Elimde tepsiyle onun yemeğini almasını bekledim, sonra da cam kenarında bir masaya yerleştik. Karşısındaki sandalyeye oturdum. Pizzamı elime alıp yemeye başladım. Ona ne zaman söylemeliydim?
"Filmi beğendin mi?"
Tavuk salatasının kapağını açtı ve çatalını batırdı. "Evet ama önceki olayları bilseydim daha çok beğenirdim sanırım."
Başımı salladım ve sessizce yemeğimi yemeye başladım. Bir süre sonra içimi kaplayan bu rahatsız edici heyecana sinir olmaya başladım. Yediğim üçüncü dilimi tabağın üzerine bıraktım. Ellerimi peçeteye sildim ve Pai'ye baktım. Aynı zamanda o da bana baktı ama utanıp bakışlarını çekti.
"Sana bir şey demem lazım."
Pai tekrardan bakışlarını bana yöneltti. Şaşırmış olmalı ki kaşlarını kaldırdı ve "Evet, dinliyorum," dedi.
Boğazımı temizledim. Bunu nasıl söylemeliydim? Gelmeden önce aklımda bir sürü şey kurgulamıştım. Ama onların yerine elimi ceketimin cebine soktum ve telefonumu çıkardım. O merakla beni izlerken telefonumun ekranını açtım ve hikayelerimi yayınladığım uygulamaya girdim. Hesabımın olduğu kısma girip biraz tereddütlü bir şekilde ekranı ona doğru çevirdim. Şaşkınlıkla ekrana bakakaldı.
"N-Nasıl yani? Sen o musun?" dediğinde başımı salladım ve hafifçe gülümsedim.
"Evet, ben minmin'im." Duraksadım ve bakışlarımı telefon ekranına çevirdim. Hesabıma ve takipçi sayıma bakarak ona istediklerimi söylemeye başladım. "Bu platformda olduğum sürede kendimi hiç açığa çıkarmadım, sen de biliyorsundur. Kendimce sebeplerim vardı tabii ama şu an onlar önemsiz geliyor. Çünkü sen bana kendi kitabımı önerdikten ve beğendiğini söyledikten sonra bir şeyler değişti. Uzun zamandır ihtiyaç duyduğum umudu ve gücü bana verdin." Başımı kaldırdım. Gözlerinden süzülen yaşları görünce ağzım şaşkınlıkla aralandı. Ama sonra bana hafifçe gülümsedi. O zaman bu gözyaşlarının mutluluk dolu olduğunu anladım. Çok duygulanmıştım.
"Şu an en büyük hayalim gerçekleşti, biliyor musun?" dedi ve oturduğu sandalyeden kalktı. Ağlamaya devam ederek yanıma yaklaştı. Bana doğru eğilip kollarını boynuma doladığında şaşkınlıkla tepki veremedim. Ama sonra kendime geldim ve ben de ellerimi onun beline koydum. Başını omzuma gömüp ağlamaya devam etti. Bir yandan da sürekli teşekkür ediyordu.
O farkında değildi ama ben de onunla birlikte ağlıyordum.
duygulandım aga
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the fanfiction; minho
Fanfictionpai, bir gün favori yazarı ile metroda karşılaşır. 120819 ✿