pai'nin anlatımından;
"Peki, Harry Potter serisinde en gıcık olduğun kişi?"
"Hmm..." Düşünmeye başladım. Bir yandan da meyveli yoğurdumu yiyordum. "Dolores Umbridge." Gaza gelmiş bir şekilde Minho'ya döndüm ve "Evet, kesinlikle o!" dedim.
Verdiğim tepkiye gülerek karşılık verdi. "Benim de o," dedi.
Bakışlarımı ondan çekip bizi izleyen ve dediklerimizden bir şey anlamaya çalışan Melanie'ye çevirdim. Ona sabah okula Minho ile geldiğimi anlatmıştım. Gözleri büyümüştü ve bir şey diyecekmiş gibi ağzı aralanmıştı. Onu hızla durdurmuş ve diğer bombayı patlatmıştım. Bana istek attığını söylediğimde sınıfta olmamızı umursamadan çığlık atmıştı. Üzerine bir de "Shipledim shipledim shipledim!" diye bağırmıştı. Sonra da öğle yemeğinde beni zorla Minho'nun sınıfına götürmüştü. Şu an ise anlayacağınız gibi birlikte öğle yemeği yiyorduk.
İçimden büyük bir ortak noktamız olduğuna şükrettim. Bu yüzden bir şeyler hakkında konuşabiliyorduk. Tam ortam sessizleştiği için HP hakkında bir soru daha soracaktım ki Melanie araya girdi.
"Minho, neden Jeju Adası'ndan buraya taşındınız?"
Ona bu kadar meraklı olduğu için ters ters baktım. Ama o beni umursamadı. Minho gergin bir şekilde alnını kaşıdı. Sanki bu soru onu rahatsız etmiş gibiydi.
Ellerimi iki yana salladım. "Eğer özelse anlatmana gerek yok," dedim ve dudağımı ısırdım. Şu Melanie'nin çenesi de bir durmuyordu ki...
"Çok özel değil ama şu an anlatmak için hazır değilim," diyip tebessüm etti. Melanie'ye ters ters baktım. Omuz silkip ramenini yemeye devam etti. Minho da yemeğine dikkatini vermişti ama üzüldüğü belliydi. Kafasını dağıtmak için bir şeyler yapmam gerektiğini biliyordum. Aklıma bir şeyler geliyordu ama emin olamıyordum.
'Ona minmin'i bilip bilmediğini sorsam?' diye sordum iç sesime. 'Aptal kız, o nereden bilecek minmin'i? Hem de erkek, senin gibi ergen şeyleri mi okuyordur sence??' diye agresif bir şekilde yanıtladı. 'Asıl aptal olan sensin. minmin de erkek, farkında mısın?!' diye karşılık verdim. Birkaç saniye sustu. Sonra da 'minmin farklı," dedi. Hak verdim.
Yine de tatmin olmamıştım. Montumun cebinden telefonumu çıkardım. Masanın altında ikisine de çaktırmadan minmin'in hesabına girdim. Göstermeden önce bir daha tereddüt etmiştim. Nasıl olsa minmin benim için önemliydi. Ama minmin'i başkalarının da okumasını, onu desteklemesini isterdim. Bu yüzden bencillik yapmamaya karar verdim.
Telefonumu kaldırdım ve Minho'ya doğru tuttum. "Bu yazarı biliyor musun? Çok güzel Harry Potter kurguları yazıyor," dedim ve gülümsedim.
Minho başını kaldırıp telefon ekranına baktı. Baktığı an da ağzı şaşkınlıkla aralandı. Ne diyeceğini bilemez bir şekilde bakışlarını bana çevirdi. Bu kadar şaşırmasını beklemediğim için ben de garipsemiştim. Telefonumu önünden çekip masanın üzerine koydum.
"Hayır, tanımıyorum ama bakarım," diyip gözlerini kaçırdı. Sanki bir şeyler saklıyormuş gibi tepki vermişti. Ondan sonra da zil çalmıştı. Bir şey demeden oturduğumuz masadan kalktık. Çöplerimizi çöp kutusuna atıp okulun içine girdik. Sessizce sınıflarımıza doğru yürüdük.
Sınıflarımızın önüne gelince çekingen bir şekilde "İyi dersler," dedim. O da aynı şekilde karşılık verdi. Melanie ile sınıfa girdik.
"Az önce ne yaşandı öyle?"
Omuz silktim. "Bilmiyorum ki. Sanki bir şey saklıyormuş gibi değil miydi?"
Melanie başıyla onay verdi. Bir şey demeden sırama oturdum. Sırada arkama yaslanıp düşünmeye başladım. Onunla ilgili şüphelerim daha da artmıştı. Verdiği tepki çok garipti. Yine de bir yandan sıkıcı hayatıma heyecan geldiği için memnundum. Bu yüzden kendi kendime sırıttım ve Melanie'ye döndüm.
"Hadi bu esrarengiz olayı çözelim Watson!"
Bana ters ters baktı. Sonra da her zamanki uyku moduna geçti. Ben de hiçbir şey olmamış gibi çantamdan defterlerimi çıkarıp dersi dinlemeye başladım.
oy vermeyi unutmayın <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the fanfiction; minho
Fanfictionpai, bir gün favori yazarı ile metroda karşılaşır. 120819 ✿