Namjoon saatin sabah beşi gösterdiğini gördüğünde masasından kalktı. Sandalyesine astığı ceketini yavaş hareketlerle tekrar giydi.
Karşı masasında oturan sevimli yüzlü genç çocuk gülümseyerek sordu. "Takım lideri Kim, çıkıyor musunuz?"
Namjoon başıyla onayladı. "Çıkıyorum Daehyub. Diğer konsiyerjler ve seninle bugün için Genel Müdür Yang ilgilenecek. Bir şey olursa ona git."
Dün gece otelin üst katında ufak bir yangın çıkmış, zarar gören konukların zararlarını karşılayabilmek için tüm konsiyerjler fazladan mesai yapmıştı. Namjoon ekibinin hiç o kadar çalıştığını hatırlamıyordu. Konsiyerjliğin zor tarafı da buydu işte. Yangın çıktığında itfaiye, hırsızlık olduğunda polis, biri yaralandığında doktor, biri kurallara uymadığında öğretmen oluyordun.
Dün ekibinden insanların yangın söndürme tüpüyle alevlere atlaması, şokla odalarında kısılan insanları kahramanca kurtarması, kimisinin anında bir bankacı gibi hasarı tespit edip ödenek miktarını ayırması ilk değildi. Her gün oldukları binlerce şeyden biriydi. Neyse ki can kaybı yoktu. Ama Namjoon bitmişti. İzin almıştı, tek istediği biraz uykuydu.
Odadaki konsiyerjin de kendisiyle geldiğini görünce duraksadı. "Sen nereye?"
Daehyub eliyle Namjoon'u gösterdi. "Hiç araba kullanabilecek gibi görünmüyorsunuz Takım Liderim. Sizi bırakayım."
______________________________
Daha uyuyalı belki beş dakika bile olmamış gibi geliyordu Namjoon'a. Ama kapının çaldığını duyabiliyordu.
Sanki küçük bir şeyle hafif hafif kapıya vuruyorlar gibiydi. Ama sürekli oluşu Namjoon'u uyandırabilmişti.
Namjoon gözlerini ovuşturarak çalan kapıyı açtığında, gördüğü iki yaşlarındaki kız çocuğuyla uykusu tamamen dağıldı.
Önce şaşkınlığını atmayı bekledi, sonra kapının önüne çıkarak etrafa bakındı. Kimseyi görmeyince sokağa doğru bağırdı.
"Bu hanginizin? Hepinizden bıktım! Jungkook? Senin bu, biliyorum ben!"Ama sokaktan kimse fırlayıp "Şaka!" ya da "Evet bebek benim, bir süre onu sana bırakıyorum çünkü sen bizim grubumuzun nöbetçi babasısın." demedi. Zaten biri bunu deseydi Namjoon artık yere çöküp sinirden ağlardı.
Uykunun hala dağılmadığı beyninde bu anlamsız düşünceler gezerken, başını eğip çocuğa tekrar baktı.
Küçük kız poposunun üstüne oturmuş kocaman gözleriyle Namjoon'a bakıyordu.
Bir süre böyle bakıştılar. Sonra kız kafasını yana eğdi ve gülümsedi. "Ap-pa!"
Namjoon bunu duyunca panikle geriledi ve kapıyı hızla kapatarak telefona sarıldı.
"Alo! Hoseok benim evde bebek var!"______________________________
"Hayır, imkanı yok."
Namjoon Hoseok'a ters bir bakış attı. Hoseok ısrar etti. "Yalan mı? Bu çocuk senin çocuğun değil. Sen kimseyle tek gecelik ilişki yaşayacak bir adam değilsin. Namjoon, şimdi düşünüyorum da, gerçekten mükemmel bir adamsın."
Namjoon kafasını ellerine gömdü. "Çocuk benim değil zaten ondan eminiz. Ama kimin olduğu muamma. Ve neden benim kapımda olduğu da."
"Eh, bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceksin. Namjoon, onu sosyal hizmetlere veremezsin."
Namjoon ters bir bakış attı. "Sana vereyim istersen, empati yapmış olursun?"
Hoseok gülümseyerek kucağındaki Jun'un saçını öptü. "İstemez teşekkürler."
Sonra kendi kendine bir kahkaha atarak söylendi. "Görünüşe bakılırsa çocuğu bırakan her kimse o da senin nöbetçi baba olduğunun farkında!"
Ve bu fikrine karşılık kafasına bir yastık yedi.______________________________
"İşte böyle. Bu hikayeyi bir kez daha anlatırsam çıldıracağım."
Seokjin konuşmadan kafasını salladı. Bebeğin küçük sırtında gezdirdiği steteskoptan gelen sesleri dikkatle dinliyordu. Sabahtan beri hastanedelerdi. Genel bir sağlık taraması yapılmıştı.
Seokjin bebeği hemşireye verdikten sonra masasına oturdu. Önündeki dosyayı açıp göz gezdirdi. "Dediğin doğru, tam olarak üç yaşında. Herhangi bir sağlık problemi yok. Sistemde de gözükmüyor zaten. Kan grubu B."
Sonra bilgisayarda bir kaç tık sonrasında kızın bilgilerine ulaştı. "İsmi Jang Minseo. Anne adı Jang Ha Yoon ama başka bir bilgi yok burada. Annesi nerede, napıyor hiçbir bilgi yok. Yalnızca Minseo'nun Gwangju'da doğduğunu görebiliyorum."Namjoon dikkatle Seokjin'in dinlerken bir yandan da isimleri iyice düşünüyordu ama hiçbir çağrışım yoktu.
Seokjin dosyayı kapatıp öne eğildi. "Ee napacaksın?"
Namjoon ellerini iki yana doğru açtı. "Keşke bilsem! Keşke!"
"Sosyal hizmetlere verebilirsin. Annesine ulaşabilirler. Ulaşamazlarsa maalesef, evlatlık gitmek zorunda."
"Seokjin, o çok küçük... Sosyal hizmetlerde ona olacaklardan endişe ediyorum."
"Anne babasının olup olmadığı henüz tespit edilmemiş bir çocuğu nüfusuna alamazsın."
"Nüfusuma almayacağım. Polise gider ilan. veririm. O sürede yanımda kalır. Annesi bulunursa çocuğu o alır. Bulunmazsa da bir haber gelir. Ona göre duruma bakarız. Ben de onu nüfusuma almaya henüz hazır değilim zaten."
Seokjin başını salladı. "İyi bakalım. Dediğin gibi yap. Ne olacak görelim. Neresinden bakarsan bak. Bu gerçekten enteresan bir durum."
______________________________
Namjoon kucağında uyuyakalmış bebeği koltuğa bırakıp etrafına yastıklardan bariyer kurdu.
Polise uğramış, ilan vermişti. Sonra da kızın bilgilerini öğrenmek için bir kaç yere uğramıştı ama elinde koca bir hiç vardı.
Çocuk onun kapısına bırakılmış mıydı, yoksa emekleyerek mi gelmişti burası da bilinmeyen bir noktaydı. Namjoon biri tarafından seçildi mi yoksa tesadüf müydü bunu çok merak ediyordu.Bunları düşünürken içeriden getirdiği pikeyi açıp bebeğin üstüne örttü, daha sonra işaret parmağıyla hafifçe burnuna dokundu.
"Merhaba Jang Minseo. Benim adım Kim Namjoon. Ama bunun bir önemi yok çünkü sen bana büyük ihtimalle Juju diyeceksin."Evet arkadaşlar sonunda yaptım! Yeoyeon Production gururla sunar *alkışlar* 🎬
Oh!Baby Series'in ikinci kitabı biteli bir süre oldu. Sizden son bölümde bir sonraki kitap için öneri istemiştim. Herkesin önerisini enine boyuna düşündüm ve artık Namjoon'u bu azaptan kurtarmak istedim ahajajsjs
Aslında kitapla ilgili söylemek istediğim çok şey var ama spoi niteliğinde bir şey söylemek istemediğim için susuyor ve gidiyoruuum. 🍬
Oh!Baby Series'in üçüncü kitabını da çok sevin. Ben sizi seviyoruuum🧚🏻♀️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh!Baby Series: My Little Bird ✔
FanfictionNamjoon gözlerini ovuşturarak çalan kapıyı açtığında, gördüğü üç yaşlarındaki kız çocuğuyla uykusu tamamen dağıldı. Önce şaşkınlığını atmayı bekledi, sonra kapının önüne çıkarak etrafa bakındı. Kimseyi görmeyince sokağa doğru bağırdı. "Bu hanginiz...