2 | Who Are You?

4.2K 194 121
                                    

"Pırasa yediremiyorum!"

Namjoon bunun neden bir sorun olduğunu anlamaya çalışarak kafasını kaşıdı ve kıza bir öneride bulundu. "O zaman yedirme?"

"Pırasanın ne kadar faydalı olduğu hakkında bir fikriniz yok galiba?"

Namjoon gözlerini kıstı. "Bence pırasadan alacağı yararı başka şeylerle de kapatabilirsin."

Kız sabır diler gibi gözlerini kapattı. "Peki Bay Kim. Ben çıkıyorum. Bir şey söyleyecek olursanız numaramı yazıp buzdolabına yapıştırdım."

Namjoon gülümsedi. "Teşekkürler."

Genç kız da gülümseyip evden çıktı. Namjoon daha önceden Shou'nun odası olmuş odayı Minseo için düzenlemişti. Bir beşik, gardrop ve oyun halısı almıştı. Gardrobun içini güzel kıyafetlerle donatmıştı. Enteresan bir şekilde heyecanlanarak yapmıştı bunları. Ama göz ardı etmemesi gereken bir gerçek vardı.

Namjoon polise ilan vermişti. Eğer Minseo'nun gerçek ailesi bulunursa o evden gidecekti. O yüzden Minseo ile kalıcı bir şeyler düşünmemek için uğraşsa da yapamıyordu Namjoon. Kendini kaptırıyordu.

Başını iki yana sallayarak kapıyı açıp içeri girdi. Kız beşiğinde uyuyordu. Namjoon garip bir hisle dolup taşıyordu. Hiç kanından, canından olmayan bir insan yavaş yavaş hayatına sızıyordu. Minseo'yu keşfetmek çok keyifliydi.

Bugün bakıcısı onun pırasa yemediğinden bahsederken gerçekten üzgün görünüyordu ama bu Namjoon için bir heyecan kaynağıydı. 'Not al: Minseo pırasa sevmiyor.' Bugün onunla ilgili bir şey daha öğrenmişti.

Beşiğin başında duran telsizlerden birini açık hale getirip, diğerini yanına alarak mutfağa ilerledi.

Yemek yiyecek hali yoktu, sadece kahve içmek için su ısıtırken buzdolabının üstüne yapıştırılmış kağıt dikkatini çekti.

Bir ajandadan koparılmış olan kağıtta düzgün bir yazıyla yazılmış olan Park Sooyoung ismi, altında ise rakamlar yazılıydı.
Namjoon cebinden telefonunu çıkarıp numarayı kaydetti.

Parmaklarını klavyede gezdirerek bir mesaj yazdı. Mesajı gönderdikten sonra kızın profil resmine tıkladı. Kocaman, güzel bir gülüşü vardı kızın. Başını iki yana sallayarak resmi kapattı.
Gönderdiği mesaja tekrar göz attı. 'Pazartesi günü için öğle yemeğinde havuç püresini deneyelim. Bir şeye alerjisi görünmüyor."

Sonra içeriden gelen sesle gözlerini devirdi.
"Ju. Ju. Ju. JUUU!"

____________________________

Namjoon rüzgarın estiğini hissedince battaniyeyi biraz daha çekti. Verandadaki sallanan sandalyede oturuyordu. Minseo da göğsünde uyuyakalmıştı. Artık Namjoon'un kokusuna alışmıştı. O yüzden Namjoon'un yanında ya da kokusunda sakinleşiyordu.

Namjoon battaniyeyi kızın omuzlarını kapatacak kadar çektikten sonra gülümsedi. İlginç bir havası vardı bu işin. Ekibiyle olan akşam yemeklerini reddetmesinin bir sebebi vardı. Evde onunla oyun oynamak için bekleyen biri vardı. Hala birbirlerine çok alıştıkları söylenemezdi. Minseo Namjoon olmadan da gayet mutluydu, onsuz da uyuyordu. Namjoon da gün içinde kızı çok özlemiyor veya eve gelince özlemle beşiğine koşmuyordu. Ama alışıyorlardı. Aralarında sessiz kabule dayalı bir anlaşma var gibiydi. İkisi de birbirlerinin hayatında olduğunu kabullenip ona göre davranıyorlardı.

Namjoon yavaşça doğrulmaya çalıştı. Zorlukla sandalyeden kalkıp kapıyı zorladı. Kapının kapanmasıyla üfleyip cebinde anahtarı arandı. Bin zorlukla kapıyı açıp içeri süzüldü. Beli ağrımaya başlamıştı bile. İki yaşındaki çocuk ağır bile değildi ama Namjoon alışık olmadığı için beşiğe gidene kadar çok zorlanmıştı.

Oh!Baby Series: My Little Bird ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin