7 | Together, Forever

2.2K 162 98
                                    

Namjoon patates kızartmasına uzanırken ofladı. "Yani sonuç olarak sekreteri ona mesajımı iletmedi sanırım. Bir daha ses çıkmadı."

Jimin sırtını patpatladı. "Böyle insanlara ulaşmak hep çok zor olur Joon Hyung. Biliyorsun. Ama eminim mesajını alırsa seninle konuşmak ister. Korkudan ölebilir."

Yoongi bira bardağını dudaklarına doğru yaklaştırırken onu başıyla onayladı. Bardaktaki buzlar tıkırdarken, konuştu. "Korumak istediği çok şey var. Bunun içini kızını bile kurban etmiş baksana. Küçücük çocuğu tek başına bırakmış. Tanrıya şükür, çocuk gideceği yeri iyi biliyormuş."

Masada bir gülüşme koptu. Eskiden beri iş çıkışı takıldıkları barda yine takılıyorlardı. Namjoon, Jimin ve Yoongi'nin ortasında oturuyordu. Masanın o tarafında son durumlar konuşulurken, diğer tarafta bir cümbüş vardı. Masanın diğer tarafında, gelmeden ofisinde bir şişe viskiyi içip zaten sarhoş olmuş Taehyung, Jungkook'a sırnaşıyordu. Durup durup yanağına parmağını batırıyor, öpücük atıyor, Jungkook ise onun ataklarından kaçınmaya çalışıyordu.
Seokjin ise onların yanında ama onlarla ilgilenmekten itinayla kaçınarak, masanın başında oturan Hoseok'la konuşuyordu. Konu Jun'un geçenlerde geçirdiği bir gripti. Seokjin getirmesini, ağır griplerden sonra bir check-up yaptırıp eko çektirmesinin çok önemli olduğunu söylüyordu. Kısaca bir aradalardı, ama herkes yine kendi derdindeydi. Ama yine de bir arada olmaktan kıvanç duyuyorlardı.

Namjoon sevgiyle arkadaşlarının yüzüne baktı. Seokjin'in hepsine abilik etmekle yükümlü olduğunun farkında olan sevecen yüzü, onları korumak için her şeyi yapacağının bir kanıtıydı.

Masanın başında oturan Hoseok ise güzel kalbinin tüm hatlarıyla yansıdığı güler yüzünde, insanları mutlu edecek bir aura barındırıyordu.

Jimin herkesi çok sevdiğinin göstergesi olan sevimli gülümsemesiyle Hoseok ve Seokjin'i dinliyordu.

Yoongi Hye Rim'le mesajlaşıyordu ki Namjoon ona tıslamış ve hemen masaya dönmesini istemişti. Yoongi ellerini kaldırarak, "Sadece Shou'nun uyuyup uyumadığını sordum." diye cevaplamıştı. Yine de umursamaz ve kimilerine göre suratsız denilecek derecede ifadesiz yüzünün altında burada olmaktan çok memnun olduğunu biliyordu Namjoon.

En küçükleri ise belki en mutlularıydı. Gözleri heyecanla parlıyor ve Taehyung'un sarılışından kurtulabildiği anlarda muhabbete dahil oluyordu.

Taehyung ise... Taehyung'du işte. Sarhoş, mutlu ve bir de masadaki herkesi yüreğinin en derininden seven Taehyung. Namjoon uzanıp sevgiyle Taehyung'un saçlarını karıştırdı. Çocuk kafasını Jungkook'un omzundan kaldırıp yarı açık gözleriyle Namjoon'a baktı ve kocaman gülümsedi. Namjoon burada olmayı seviyordu. Onlarla olmayı seviyordu.

Saat ilerledikçe masadan kahkahalar daha sık yükselmeye başlamıştı. Kandaki alkol oranının artmasıyla herkes işinin ve günlük hayatının stresini atmaya başlamıştı. Seokjin ve Hoseok artık sağlıktan konuşmayı bırakmıştı.

Namjoon ise kısa süreliğine Jang Hee Yeon'u aklından silmişti. Yoongi'yle eski anılardan bahsedip gülüşüyorlardı. Namjoon birasına uzandı. O sırada onun uzandığını gören Hoseok heyecanla konuştu. "Şerefe zamanı!"

Jimin küçük bir gülümsemeyle sordu. "Neye içiyoruz?"

"Bu gidişle baba olmayan kimse kalmayacak. Çocuklarımıza ve bu yedilinin baba olmasına içelim! Şerefe!"

Bir kahkaha tufanı koparken altılının bira bardağı ve bir şarap kadehi hoş bir şıngırtıyla buluştu.

"Çok korkuyorum." Alçak sesle ve hafif peltek bir şekilde söylenen bu cümle altı çift gözün Taehyung'a dönmesine sebep oldu.
"Neyden korkuyorsun Tae-ah?"

Oh!Baby Series: My Little Bird ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin