13 | Family

1.8K 125 57
                                    

Namjoon yarısına bile gelmeyen rafa eğilerek parlak rugan, şeker pembesi ayakkabıları çıkarıp yere bıraktı. "Peki ya bu?"

"Hayıy. Hayıy. Appa ben bunları giymek istemiyorum. Simli istiyorum ben simli!"

Namjoon mırıldandı. "Maşallah prensesim, çeneniz de bir açıldı, pir açıldı!"

Kafasını kapıdan uzatan Sooyoung "Bir sorun mu var?" diye sordu.

"Evet var! Hangi ayakkabıyı giyeceğimi bilmiyorum. Bu Appa da hiç yardımcı olmuyor!"

Sooyoung içeri girip Minseo'nun kıyafetine bir göz attı. "Tatlım. Elbisendeki pembe simler bu pembe ayakkabıya uyuyor. Bunu giymeye ne dersin?"

Minseo bir an düşündükten sonra minik ellerini çırptı. "Olur!"

Namjoon fal taşı gibi açılan gözleriyle Sooyoung'a baktı. "Sihir falan mı yaptın sen?"

"Sadece modadan anlıyorum hayatım."

Daha sonra Minseo'ya elini uzattı ve odadan çıktılar. Namjoon'a da onları takip etmek düştüğü için arkalarından ilerledi.

Hoseok'un onları evlerine davet etmesi üzerine Namjoon teklifi kabul etmişti. Hem Elkie ve Sooyoung'un tanışması Sooyoung'un şüphelerini de giderirdi. Ama Hoseok'a yarı yarıya aşık olan Minseo hanımın ne giyeceği sorununu düşünmeyen babası bu sorunu çözen sevgilisine minnettardı.

Hoseok'un dışarıdan bile 'ben zenginim' diye bağıran rezidansının tanıma sisteminden başarıyla geçen Namjoon'un her gelişinde canlanan anıları tekrar bir bir gözünün önünden geçmeye başlamıştı. Hoseok'un panik içinde telefon açışı ve evinde bebek olduğunu söyleyişi, Namjoon'un hem gecenin bir yarısında hem de sabahın köründe yataktan fırlayıp yarı yarıya giyinmiş halde buraya gelişi, Hoseok'a durumu izah edişi, Jun'un yanına bırakılmış olan notu tekrar tekrar okuyuşları... Bunları hatırlayıp tekrar yaşamış gibi olurken çoktan asansör Hoseok'un katına varmıştı bile. Hoş bir çınlamayla açılan kapı onları koyu kahve kadifeden duvar kaplamalarıyla baş başa bıraktı.

"1920'lerde bir casino salonunda mıyız, yoksa arkadaşının evinde mi?"

"Velet dua etsin ki babadan zengin. Yoksa bu yaşam tarzına servet dayanmaz!"

Kapının önüne gidip zili çaldıklarına kapı hızla açıldı ve gülümseyen Hoseok onları içeri buyur etti. Hoseok'u gördüğü anda boynuna atlayan Minseo'yu kucaklayan adam bir yandan misafirlerini içeri almaya çalışıyor, bir yandan da Minseo'yu sıkıca tutuyordu.

Çok özlemiş olduğu küçük kıza sarılırken Namjoon'a "Minseo'yu bize bırak, Jun'la beraber büyütürüz biz onu." diyerek kıkırdadı.

Namjoon ise gözlerini devirerek "Önce beni çiğnemen gerekir yakışıklı!" diye cevap verirken artık yürümeye başlamış olan Jun merdivenin altından çıkıp geldi.

Namjoon'a doğru koşarken Namjoon da Jun'a kollarını açıp çocuğu kucakladı. O kadar özlemişti ki Jun'u. Jun ve Minseo'yu birbirinden ayıramıyordu. İkisini de kendi çocuğuymuş gibi çok seviyordu. Çocuğu gıdıklarken Hoseok yemeklere bakmak için mutfağa gitti. Merdivenin başından neşeli bir çığlık duyulunca Namjoon o tarafa baktı. "Gelmişsiniz!" diyen Elkie hızla merdivenlerden inip teklifsiz bir tavırla önce Sooyoung'a sarıldı. Sooyoung donup kalsa da kadının içten tavrı sayesinde Elkie'ye sarıldı.

Elkie daha sonra "Geçen tam tanışamamıştık. Bugün daha iyi tanışmış oluruz." dedikten sonra Namjoon'a sarıldı.

"Peki benim güzel kızım nerede?"

Oh!Baby Series: My Little Bird ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin