V/11.BÖLÜM

4.5K 307 170
                                    

#BÖLÜM ŞARKISI: Ersin Üner-Nokta 

Keyifli okumalaar...

VUSLAT-11

Duygularımın gazabına uğrayan ruhumun arafta kalmışlığı beni her seferinde çaresiz bırakmakta gecikmiyordu. Bir kapan vardı. Üstüne basmamak için direnmediğim anlarda benden uzak olan ancak direndiğim anda ayaklarımı esir alan. Ve yine direndiğim anda ayaklarımı kıstıran kapanın görünmez varlığını hissediyordum. Ayaklarım durmuştu, canımın acıyacağını bile bile olduğum yerde ayaklarıma saplanmış kapanla durmuştum. Biliyordum, bedendeki acılar, ruhumdaki acılara bedel değildi. Zaten bedenim yanmıyordu ki, arafta kalan ve ayaklarıma vurulmuş kapanları hisseden ruhum yanıyordu. Cayır cayır...

Olduğum yerde bekledim, gözlerimin önünde bana şiddetli bir kızgınlıkla bakan ela gözlerden bakışlarımı ayırmadım. Bu... Bu Demir'in sonunda ki hazımsızlığıyla yükselişiydi. Gitmemi istemiyordu, gitmemden ziyade hala elimin içinde olduğu büyük avuçlara sahip kişiyle oluşabilecek bir yakınlıktan korkuyordu. Bunu gayet açıkça iki gün önce babamın ekmek almaya gittiği bir arada ellerine zarar vermesiyle beraber göstermişti. İstemiyordu, ne ondan gitmemi istiyordu, ne de Korel'le gitmemi. Onu anlıyordum. Hem de öylesine anlıyordum ki...

İki yıl boyunca en küçük haber vermesine bile muhtaç olduğum dönemle anlıyordum. Bir kez bile aramamış olmasıyla beraber habersiz gittiğinde ki şoku atlatamamış olduğum zamanları yad ederek anlıyordum. Çevremdekilerin çocukluk olarak nitelendirdiği, lakin benim için oldukça büyük olan ona olan sevgimi hiçe saymasını düşündükçe anlıyordum. Anlamak kolaydı, ancak yaşananların o buruk izlerini atlatmak bir hayli zordu.

Demir'i anlıyordum, ancak onun bana yaşattığı kırıklıkları unutamıyordum.

Sertçe yutkunarak, önüme döndüm. Elimi hala tutmakta olan Korel'e göz ucuyla baktığımda, onunda kaşlarını çatmış bir vaziyette bana baktığını fark ettim. Kara gözleri kısılmış, kemikli yüzü ise içeriye çekilmiş bir şekildeydi. O da gerilmişti, bu yüzünden belli oluyordu. Arkamda bana gelmem için bağırmış bir Demir, karşımda ise elim hala avucunun içinde olan Korel vardı. Derin bir nefes alarak gözlerimi ondan kaçırdım ve elimi onun elinden çekerek ona bakmamaya çalışarak arkama bana hala aynı öfkeyle bakan Demir'e baktım. Hırsla gerilmiş yüzü bir arkamdaki Korel'e daha sonra uzunca bana bakıyor, cümlesi için benden bir hareket bekliyordu.

Boğazımı temizledim ve kaşlarımı çatarak ciddi bir ifadeyle ona baktım.

"Ne oldu Demir?" diye konuştum. Sesim düz ve her an oluşabilecek bir duygudan yoksun çıkıyordu.

Başını sağa sola sallayan Demir, çenesini iyice gererek bana doğru parmağını işaret ederek yanımdaki Barış'ı ve arkamdaki Korel'i işaret etti.

"Bunlarla mı gideceksin?" diye adeta bağırdığında, öbür elini de hazımsızlıkla yumruk yapmıştı.

"İçeride bunu söylediğimi hatırlıyorum Demir." dedim sakin kalmaya çalışarak.

"Gidemezsin Mısra!"

Kaşlarımı derince çattım ve kollarımı göğsümde birleştirdim. "Neden?" diye sordum.

"Çünkü sen daha bu şerefsizlerin kim olduğunu bile bilmiyorsun!" diye kükredi. Bunu beklemediğim anda sıçradığımda, ağzımdan titrek bir nefes aldım. Aynı anda arkamdaki Korel'in kısık ama bütün herkes tarafından net duyulacak sesini de işittim.

"Düzgün konuş!"

Kalbim ortamın gerilen bir ipin iyice kopacak duruma gelmesi gibi kasvetli havasıyla çoktan çarpıntılarını hızlandırdığında Demir'in ısrarla kavga çıkartma çabası beni bir hayli tedirgin ediyordu. Üstelik Korel'in de sabrının taştığını fakat hala sabrını korumaya çalıştığı sesi de bu olaya tuzla biber oluyordu. Aynı zamanda şaşkındım da, çünkü normal şartlarda Korel, Demir'in konuşmasına benzer bir şey söyleseydi, şu saniyeler içerisindeki bir kavga kaçınılmaz olurdu. Çeşitli dövüş dallarında ilgilenmiş olan Demir kendine bu konuda fazla güvenen birisiydi, eş değer olarak güvencesini de boş çıkarmayacak kadar saldırgan bir tipti. Fakat Korel kendisinden bile beklenilmeyecek bir sakinlikle temkinli hareket ediyor gibiydi.

VUSLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin