"Peki, kendinizi bir 10 sene sonra nasıl görüyorsunuz?" diye sordu Beyza, patatesli cipsini ağzına atarken. 10 sene sonra, 28 olacaktık. Belki hala birlikte, belki de birlikte olmayı düşünemeyecek kadar ayrı.
"Valla ben üstü açık kırmızı bir arabayla Rusya'ya gitmeyi planlıyorum. Gelsin sarışınlar!" diye seslendi Bekir.
"Salak," dedim gözlerimi devirip. "Gerçekten çok klişe bir hayal," dedi Beyza. "Peki sen Beyza? Sen kendini, 10 sene sonra nasıl görüyorsun?" diye sordu Alya. Beyza birkaç dakika durup tebessüm ettikten sonra konuşmaya başladı.
"Kendi ayakları üzerinde durabilen, hiç evlilik yapmamış bekar bir kadın ve çok dizayn sahibi olan bir tarih öğretmeni olarak görüyorum kendimi," dedi. Alya, Bekir'e bakarak sırıttı. Aynı şekilde bende sırıtıyordum. "Siz ne sırıtıyorsunuz?" diyerek aramıza girdi Beyza. "Hiç," dedim. "Birilerinin hayalleri suya düştü de, ona gülüyorum ben." diye gülerek söyledi Alya. Haklıydı, Bekir'in hayalleri suya düşmüştü. Neredeydi o 3 çocuk yapacağım diyen Türk erkeği? Sesin gelmiyor kardeşim.
"Oğlum yapmayın lan," dedi Furkan. Hepimiz sırıtmaya başladık. "Ee hadi, Furkan ve Barış sıra sizde." diyince Alya, Furkan'a başlaması için bakış attım. O da kaşlarıyla işaret edince ben başlamak zorunda kaldım.
"Ben, kendimi 10 sene sonra eşine sadık, çocuğuna ilgili, işinde başarılı, ailesine hayırlı bir evlat olarak görüyorum."
"Ooo!"
"En azından ben hayallerimi istediğim şekilde kurabiliyorum Ama sizler beyler, birinizin işi gücü kızlar olmuş. Diğerinin ise hali belli zaten. Gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz? Bu kadar mı alaya alıyorsunuz hayatı?"
"Annesi de bu adamı doğururken çok edebiyat kitabı okumuş galiba," dedi Bekir ve sulu şakasına ancak kendisi güldü. Gözlerimi devirdiğimde Alya'nın bana baktığını gördüm. Gözlerimi kaçırdım.
"Peki sen Alya?" dedim bu sefer. Alya ile ben şu ana kadar hiç konuşmamıştık. Herkes susup Alya'ya bakıyordu.
"Ben,,"
"Kimsesiz ve hasta çocuklara istediği oyuncakları alacağım. Belki bunları yapmam için çok para biriktirmem gerekecek, ama yapacağım. Ben şimdi de, 10 sene sonra da herkese yardımcı olacağım. Herkesi seveceğim. Sevgiye muhtaç olanı da, sevilmeyi hak edeni de. Hayat çok kısa arkadaşlar, her bir vakit çok değerli. Saniyelerimizin bile değerli olduğu bu dünyada neden boş işler yapalım ki? En önemlisi sarılmayı unutmayın. Sarılmak, bir insana güç verir. Her daim sarılın, çünkü ölüm var."
"Alya başkan yine döktürdü,"
"Ben anneme sarılamadım. Ben, annemin sadece tabutuna sarılabildim. Eğer anneniz hala hayattaysa, ona sarılın. O kızsa da, bağırsa da sarılın."
Gözlerinden akan yaşı elinin tersiyle sildiğinde hepimiz ona pür dikkat bakıyorduk. Bu kadar duygusal bir insan değildi, ama söz konusu annesi olunca kimse tutamazdı onu.
"Ben çayları getireyim," diyerek kalktı oturduğu yerden. Fazla mı üzmüştük onu?
"Oğlum ben bu kıza çok üzülüyorum lan,"
Beyza da arkasından gittiğinde gözlerimin dolmasına engel olamadım. "Ben dışarı çıkıyorum beyler, gelirim birazdan."
Furkan anlamış olacak ki omzuma dokunup, "tamam kardeşim," demişti.
Dışarı hava almaya çıktığımda gökyüzüne baktım. Hafiften parlayan bir güneş, canlı renkte gözüken bulutlar, bir yerden bir yere göç eden kuşlar ve sokakta oynayan çocukların sesi. Her şey bu kadar güzelken, Alya bu kadar güzelken, neden içi böyleydi? Neden onca çiçeğin arasından Alya'nın yaprağı koparılıyordu? Cevap şu; bütün çiçekler benzerdi, ama Alya'nın yaprakları dikensizdi.
İçeriye doğru geçtiğimde duygusal anların yerini kahkahalar almıştı. İyiydik böyle. En çokta ben iyiydim. Alya'yı mutlu görebiliyordum, var mıydı daha ötesi?
"Başkan çal da söyleyelim, haydi."
Gitar çalıyordum 13 yaşımdan beri. Küçükken çok ailevi sıkıntılar yaşadığım için kendimi gitara adamıştım ve şimdi de istediğim düzeyde çalabiliyordum. Seviyordum.
Elime gitarı aldıktan sonra Alya'ya baktım. Öyle hayran bakıyordu ki, seviyordum. Bakışını, merak edişini, bir şeyler öğrenmek isteyişini. Farklıydı.
*
03:12
O gece fazlasıyla eğlenmiştik. Doyasıya şarkı söyledikten sonra çeşitli oyunlar oynadık. Sonra da hepimiz bir kenara sızmışız zaten. Alya bir ara kaldırmıştı beni, bende uykusuzluğun etkisiyle bir şeyler saçmalamıştım. Sonra ikimizde hunharca gülmüştük zaten. Bizim kahkaha seslerimizle de bizimkiler uyanınca bana 'sessiz ol' işareti yapmıştı. Sonra da elindeki ince battaniyeyi bana doğru uzatınca gülümsemiştim.
Güzel bir geceydi. Sonu da güzeldi, başı da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜNDE
Teen Fiction"gökyüzü nerede?" "gök senin yüzünde." • kaldırılıp tekrar yayınlanmıştır.