21.BÖLÜM :

362 32 5
                                    

 

Selam bugün ki 2.bölümümüz eğer oy ve yorumlar iyi olursa yarın bölüm atabilirim iyi okumalar ❤

Yaprak'ın ağzından ;

Gözlerime vuran güneş ışığı ile uyandım. Hemen telefonumu alıp saate baktım , hızlı bir şekilde yatağımdan kalkıp önce banyoya girdim kısa sıcak bir duş aldım. Duştan çıktıktan sonra hemen saçlarımı kurutup dolabımın önüne geldim.

Eylül ayının ortalarındaydık. Maalesef yaz ayı her geçen gün etkisini kaybediyordu. Dolabımdan siyah dizimin biraz üzerinde askılı düz bir elbise ve beyaz bir gömlek çıkarttıp elbiseyi üzerime geçirdim ve üzerine gömleği giyip bağladım.
Hemen saçlarımı düzleştirip hafif bir makyaj yaptım. Telefonumu ve çantamı alıp Oğuz'un odasına doğru ilerledim.

Odaya girer girmez yere düşmem bir oldu. Klasik dağınık Oğuzdu işte. Sinirle yerden kalktım önce düşmeme sebep olan yastığı yerden kaldırıp yatakta ters bir şekilde yatan Oğuza fırlattım. Ne mi oldu ? Hemen söylüyorum Oğuz yastıkla beraber yere düştü.

Oğuz sinirle gözlerini ovuştururken "Kızım ne yapıyorsun ya beni beni Oğuz Ünal'ı ne hakla bu şekilde uyandırırsın ?" dedi ve yataktan hızla kalktı onun bu haline gülerek " noldu çakma kuzen zoruna mı gitti ?" dedim.

Oğuz banyoya giderken bir anda durdu ve sinirle bana baktı " Yaprak , çakma kuzen deyip durma ben senin kuzeninim hatta kardeşinim " dedi ve banyoya girdi.

Oğuz "çakma kuzen " lafına çok sinirlenirdi. Oğuz, amcamın öz oğlu değildi. Amcamın eşi Merve teyze'nin amcamdan önce bir evliliği daha olmuş başta eski eşiyle çok mutlularmış evliliklerinden kısa bir süre sonra Oğuz dünyaya gelmiş. Oğuz'un babası hiçbir zaman Oğuz'u istememiş ve onları terk edip gitmiş. Oğuz babası gittiğinde 4-5 yaşlarındaydı. O zaman Merve teyze ve oğuz babannemlerin karşı apartmanında oturuyorlardı. Oğuz ile de orada tanışmıştık zaten.

Ben bunları düşünürken Oğuz banyodan çıktı ve "hadi gidelim şu okula "dedi. Evet amcamlar temelli İstanbul'a yerleştiği için Oğuz'u da benim okuluma yazdırmışlardı. Oğuz elini omzuma attı "hadi Yaprağım geç kalacağız "dedi. Gülümsedim ve Oğuz'un yanağına bir öpücük kondurdum.

Hemen aşağı indik. Spor ayakabılarımızı giyip arabaya doğru ilerledik. Ben sürücü koltuğuna geçerken Oğuzda yanıma oturdu. Arabayı çalıştırıp okula doğru sürdüm.

Barış'ın ağzından ;

Beni uykumdan ayıran şey Barkın'ın bağırış sesleriydi. Bu velet tüm gece ağlamıştı ve hala ağlamaya devam ediyordu. Yavaşça gözlerimi ovaladım ve bana bakan anneme ve annemin kucağında ağlayan Barkın'a baktım. Annem gülerek "civcivim günaydın hadi kalk artık bak okula geç kalacaksın "dedi.

Sinirle anneme baktım "annem şu civcivim yerine barış desen ? "dedim. Annem gülerek "tamam civcivim hadi biz iniyoruz sende hemen gel kahvaltı yapmadan göndermem "dedi ve gitti.

Hemen hazırlanıp aşağı indim. Babama ve anneme günaydın deyip masaya oturdum. Tabağımı kahvaltılıklarla doldurup yemeye başladım. Aklıma gelen şeyle babama döndüm " Baba , Sarp'ı başka bir sınıfa aldırırmısın ? " dedim sakince.

Babam derin bir nefes alıp " oğlum ne şu Sarpla aranızda bitmek bilmeyen şey ? Şirkette işlerim yoğun biliyorsun bu konuyu okul müdürünüz Tarık'a söylerim bir bakar o " dedi. Annem bakışlarını Barkın'dan çekip bana baktı " oğlum bak kavga etme " dedi endişeyle . Bu konuda kimseye söz veremezdim o yüzden sustum.

Masadaki titreyen telefonuma baktım Ali arıyordu. Annemlerle vedalaşıp evden çıktım ve Ali'nin telefonu açtım " Efendim kardeşim ? "dedim. Ali hızlı bir şekilde " Barış kardeşim söyleyeceğim ama sakin ol tamam mı ? "dedi. Kaşlarımı çattım " söyle şunu Ali " dedim. Ali derin bir nefes alarak " kardeşim Yaprak'ın yanında bir çocuk var okula beraber geldiler çocuk Yaprak'a baya yakın sarılıyor , öpüyor falan" dedi.

İstemsizce elim yumruk oldu sinirle arabaya bindim " Kapat Ali kapat geliyorum. Kimse benim sevdiğim kıza yakın olamaz "dedim ve telefonu kapattım. Arabayı çalıştırıp okula doğru sürmeye başladım.

Aklıma gelen şeyle aniden fren yapıp durdum. Yaprak bir ara sevdiği biri olduğunu söylemişti. O pezevenk yoksa Yaprak'ın sevdiği çocuk muydu ?

Sinirle arabayı otoparka park edip sınıfa doğru ilerlemeye başladım.
Ders zili çoktan çalmıştı sınıf kapısını hızlı bir şekilde açtım ve direk Yaprağın sırasına baktım.

Yaprak kafasını sıraya koymuş uyuyordu. Yanındaki pezevenkte Yaprağın saçlarıyla oynuyordu. Sinirle bana bakanları takmayarak yerime geçtim. Gökhan Sinan'ın yanına geçmiş benim yanıma da Ali oturmuştu.

Ali bana dönüp "sakin ol kardeşim belki düşündüğümüz gibi değildir " dedi. Sinirle Ali'ye baktım " herşey ortada işte gerçekten de sevdiği varmış " dedim.

İlk dersi gözümü bile kırpmadan Yaprak ve o yanındakini izledim. Yaprak bizim tarafı eliyle göstermiş ve yanındakini buraya doğru getiriyordu.

Yaprak yanımıza geldiklerinde gülerek " Nasılsınız be ya ? Bakın size kimi getirdim bu Oğuz benim canımın en içi "dedi gülerek.

Ben hariç diğerleri Oğuz denen o çocukla selamlaşmıştı. Sıra bana geldiğinde Oğuz elini uzattı ve " şu meşhur Barış Ozansoy sensin demek ?" dedi. Sinirle güldüm ve birşey demeden sınıftan çıktım.

Otoparka geldim ve arabama bindim tam gidecekken Ali geldi ve yanıma oturdu " Barış bilmiyorum şu anda ne hissediyorsun ama ben seni yalnız bırakmam kardeşim "dedi. Birşey demeden arabayı sürmeye başladım.

Kaç saattir bu barda olduğumuzu bilmiyordum. Yaptığım tek şey susmak ve içkimi yudumlamaktı. Ne Ali konuşuyordu ne de ben. Ben ilk defa bu kadar değişik hissediyordum.
Ben seviyordum. Herşeyden çok seviyordum Yaprağı.

Elimdeki kadehi hızla içip ayağı kalktım ve arkamdan bağıran Ali'ye aldırış etmeden mekandan çıktım. Artık ne olacaksa olsundu.

Yaprak'ın ağzından ;

Eve geleli neredeyse 2-3 saat olmuştu ve hava kararmaya başlamıştı. Oğuz odasında oyun oynarken bende bahçedeki salıncağa oturmuş elimdeki kahvemi yudumlarken Barış'ı düşünüyordum , tüm gün olduğu gibi.

Bizimkilere ne olduğunu sormuştum ama onlarda bilmediklerini söylemişlerdi. Kaç kere aramıştım ama telefonu kapalıydı.

Onu çok merak ediyordum ve aklıma birsürü kötü şey geliyordu. Barışı kendimden çok seviyordum ona birşey olursa yaşayamadım. Ben bunları düşünürken dış kapı hararetli bir şekilde çalmaya başladı kaşlarımı çatıp kapıya bakmaya gidecekken Oğuz "ben bakarım " diye bağırdı.

Çok geçmeden bağırış sesleri geldi hemen eve doğru ilerledim. Gördüğüm şeyle ağzım açık kaldı. Barış sinirli bir şekilde Oğuz'u yumrukluyordu.

Hemen aralarına girdim ve " Sen ne yaptığını sanıyorsun Barış ? " diye bağırdım. Barış sinirle güldü, ben ne olduğunu anlamadan beni sırtına aldı ve çıkışa doğru ilerledi. Barış arabaya doğru ilerlerken " ya barış ne yapıyorsun indir beni çabuk " dedim.

Tabiki Barış beni dinlememiş ve arabaya bindirmişti. Arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı. Tüm yol boyu bağırıp çağırmıştım ama Barış bir tepki vermeyince kafamı cama yaslayıp yolu izlemeye başlamıştım. Odundu bu Cedric !

Çok geçmeden Barış arabayı durdurdu ve indi benim tarafıma geçip kapıyı açtı ve beni de indirdi. Sahile gelmiştik. Önce bir üzerimi süzdü ve kaşlarını çattı. Üzerimde geçenlerde karakola geldiğimde üzerimde olan pijamam vardı. Barış homurdanarak üzerindeki ceketi çıkardı ve bana giydirdi daha sonra elimden tutup denizin ortasındaki iskeleye getirdi.

Ben susmayı bırakıp " Barış sen ne yapıyorsun ya Oğuza vurmak ne bütün bunlar yetmezmiş gibi birde beni zorla buraya getirdin. " dedim.
Barış sinirle bağırmaya başladı " Ya ne yapsaydım sevdiğim kızı başka bir biri sevecek ve bende öylece otursamıydım . Seviyorum kızım ben seni deli gibi seviyorum aşığım ben sana. "dedi. Ben şaşkınlıkla Barış'ın söylediklerini anlamaya çalışıyordum ne yani Barış da beni mi seviyordu. Aniden sağanak bir yağmur başladı ikimizde ıslanıyorduk ama bu zerre umrumuzda değildi.

Gülerek Barışa baktım " Bende seni seviyorum. Aşığım sana Barış Ozansoy.."

--------------------------

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum sizleri seviyorum sağlıkla kalın ♥

OZANSOY KOLEJİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin