Gerçekten Eva'ya aşık olacak mıydım. Aklımda sadece bu soru yankılanıyordu. Sanırım onu buraya getirmem için düzenlenen bir oyundu bu fakat yine de aklıma takılmıştı. Yarın büyük gündü ve bir yıl sonra onu görecektim. Kahinin bana gösterdikleri yüzünden kalbim hala deliler gibi atıyordu.
JACK'TEN
Çalan alarm sesi ile uyandım. Elimi yüzümü yıkayıp kahvaltımı ettikten sonra üzerimi giyindim ve evden çıktım. Beni bekleyen arabayı görünce arabaya doğru yönelttim adımlarımı ve arabaya bindim.
"Jack oraya gittiğimiz zaman her ne olursa olsun hiç kimsenin seni kışkırtmasına izin verme ve sakin davran, biliyorsun onlara ihtiyacımız var. Savaş kapıda." dedi Brandon. Sonunda birisi bu sessizliği bozmuştu.
Kafamı sallamak ile yetindim sadece. Uykusuzdum kahinin gösterdiklerinden dolayı geç saatlere kadar uyuyamamıştım. İki ihtimal vardı, ya Eva'ya ihtiyacımız olduğu için kurulan bir oyundu. Yada hem Eva'ya ihtiyacımız olduğu için hem de gerçekten aşık olacağım insan o olduğu içindi. Gerçi ilk seçenek daha inanılırdı. Yolumuz uzundu. Uyumazsam düşünmekten kafayı yiyecektim. Gözlerimi kapattım ve uykunun tatlı kollarına ruhumu teslim ettim.
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum fakat gördüğüm rüyanın etkisi ile şok olmuş bir şekilde yerimden sıçradım. Rüyamda sadece Eva'yı görmüştüm. Bu kahin zırvalıklarını fazla takmıştım kafama. Ben bunları düşünürken geldiğimizi fark etmemiştim. Brandon'un geldik uyarısı ile kapımı açtım ve aşağı indim. Görevliler bize yöneticilerin yanına kadar eşlik etti. Anlaşmalar imzalandı. Bugün burada kalmamız istendi. Bu iyi olmuştu benim için çünkü Eva'yı görememiştim henüz. Yemek için bizi yönlendirdikleri yere geldiğimizde devasa büyüklükte bir yemek odası ile karşılaştım. Masadakilere göz gezdirdim. Eva'yı arıyordu gözlerim ve bulmuştu.
Bu kadar hızlı büyümesine hayretle bakmıştım. Dokuz yaşındaki kız şuan en az onüç ondört yaşında karşımda duruyordu. Kafasını çevirdiğinde göz göze geldik. Gülümsemesi soldu ve kafasını yere eğdi. Yanına doğru ilerledim ve
"Eva seninle konuşmam gereken bir konu var biraz zamanını bana ayırabilir misin ?" Tek kelime bile etmeden masadan kalktı ve yürümeye başladı bende peşinden gittim.
"Benimle konuşmak istediğin konu ne?"
"Eva sana ihtiyacımız var bildiğin üzere müttefiğiz artık fakat savaş sırasında yanımızda olman gerekiyor."
"İstemiyorum, artık ben buraya aitim. Beni bulup yanınızda götürmenizi çok bekledim. Şimdi ise artık çok geç."
"Eva, seni götüren kişi kardeşindi. Eğer başkası olsa inan seni çoktan almış olurduk. Bizimle gelmelisin. Kalkanımız çok zayıf, karşı taraf ise fazla güçlü. Sana ihtiyacımız var, hem bildiğin üzere sözleşme iki yıllık. Seni götürme hakkına sahibim."
"Bu hakkı keşke bir yıl öncede hatırlasaydın. Bu konuyu düşüneceğim." Dedi ve yemek odasına doğru hızlı adımlar gitti. Arkasından sadece bakakalmıştım. Sadece görüntüsü büyümemiş, fazla olgunlaşmıştı. Yemek yemeye içeri geçtim. Bir yandan yemeğimi yiyor diğer yandan Eva'ya bakıyordum. Çok sık göz göze geliyorduk.
Sanırım kahinin dedikleri doğruydu. Düşündükçe her şey daha anlaşılır oluyordu. Ona üç gün gibi kısa bir sürede bağlanmıştım. Hatta iyi bile davranmıştım. Onu burada bırakmayı kabul etmiş fakat hiç aklımdan çıkartamamıştım. Şimdi ise hayran hayran gözlerine bakıyordum.
Saçma geliyordu yinede. Ona böyle bakmamalıydım. O hala bir çocuktu neticesinde. Mantıklı düşünsem de mantıklı davranmadığımı fark etmiştim. Hala arsızca yüzüne bakıyordum. Yemeğini bitirişini ve masadan kalkışını izledim. Hemen arkasından kalktım ve peşinden gittim. Önüne geçtim ve yürümesine müsaade etmedim.
Yanımdan geçeceği zaman ise kolumu duvara dayadım ve izin vermedim. Kolumun altından geçmeye çalıştığındaysa hızlı bir hamle ile diğer kolumu da duvara dayadım, onu kollarımın arasına hapis ettim.
"Jack bırak beni, sana düşüneceğimi söyledim"dedi ve gözlerini devirdi.
"Benimle gelmeni istiyorum tek sebep bu değil."
"Ne ya peki ?"
"Sadece kahin ile görüştüm. Bana bazı şeyler zırvaladı. Bunların gerçekliğini bilmem lazım. Umarım isteyerek bizimle gelirsin. Aksi takdirde seni zorla götürmek zorunda kalacağım. İyi geceler ufaklık" dedim ve alnına küçük bir öpücük kondurup yolundan çekildim. Gülümseyerek yürüdüğümü fark ettim. Daha demin yaptığım şeyi şimdi idrak edebilmiştim. Kafamı salladım, kendime gelmeye çalıştım ve bana gösterilen odama çıkıp bir an önce uyumayı istedim.
Odama geldiğim zaman sadece yatağa yattığımı hatırlıyordum, gerisi yoktu. Kapımın tıklatılması ile yataktan fırladım. Kapıyı açtığımda Brandon ile karşılaşmıştım.
"Günaydın Jack. Uzatmadan konuya gireceğim. Eva'yı ikna edebildin mi ?"
"Günaydın. Evet kesinlikle bizim ile gelecek"
"Tamam o zaman kapıda bekliyorum hazırlan kahvaltıya iniyoruz" dedi ve kapımı çekip kapattı. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Ütümü giyindim. Saçlarım berbat bir haldeydi. Biraz ıslatarak şekil verdim ve Brandon'un yanına gittim. Havadan sudan bahsederek kahvaltı yapmaya indik ve sessiz bir şekilde kahvaltımızı yaptık. Brandon'a biraz işim olduğunu söyleyip Eva'yı aramaya başladım.
Brandon'a bizimle geleceğini söylemiştim. Onu ikna etmeliydim. Buradaki insanlara sorarak Eva'nın kaldığı yeri öğrendim. Kapısını çaldım ve beklemeye başladım. Tam arkamı dönmüş gidecekken Eva kapıyı açtı.
"Günaydın jack."
"Günaydın Eva, beni içeri davet etmeyecek misin?" dedim ve gülümsedim.
"Açıkçası öyle bir niyetim yoktu neyse gel içeri" dedi ve kapıdan çekildi."
"Birde kahve olsa fena olmazdı" dedim yüzsüz bir şekilde ve sevimli olmaya çalışarak yüzüne gülümsedim. Hiç bana bakmadan salondan çıktı. Geldiğinde elinde kahveler vardı.
"Geleceğim ama kahinin ne dediğini bana da söyleyeceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEK
Teen Fiction"Daha çok küçüktü. Onu izlediğimden habersizdi. Kahin hiç yanılmazdı fakat bu sefer yanılmış olmalıydı. Benim gelecekte bu kıza aşık olmam imkansız. Her ne kadar hızlı büyüyor olsa bile bu kız benden çok küçük." Diye isyan ediyordu gelecekte her bir...