(6 ay sonra)
Elimdeki siyah ölüm kutusuna baktım. Tek bir kurşun, tüm bedenimi dağıtmaya yeterdi. Son mesajımı, Ceyda'ya attım. Numarasını bir yerlerden bulmuştum. Bin kurşun yemeyi o gözlerini görmeye yeğlerdim. Soğuk, ifadesiz renkli gözlerini. Belki dinleseydi ben bu yere gelmeyebilirdim belki de o otobüse binmeseydim böyle olmayabilirdi. Anlatmak için kendimi çok çabalamıştım ama iş işten geçmiş, başka birisiyle yaşamaya başlamıştı. Unutmaya çalıştım, başkalarına yöneldim ama her seferinde karşımda o masum bakışları gözlerimin önüne geldi. Siyah odama baktım. Beyazdan griye değil de acımasız siyaha geçiş yapmıştım. Sert geçişler, sert çöküşler gibiydi. Psikoloğum her şeyin bana bağlı olduğunu söylemişti lakin oradan çıktıktan sonra tüm çıplak yalnızlık tüm bedenimi esir alıyor, bir bebek gibi savunmasız kalıyordum. Şekilli cümlelerim yoktu belki ama benim de bir kalbim vardı , ve ardından merminin sesi tüm odamda yankılandı. "Pars!" Özür dilerim güzelim, artık her şey için çok geç. Gözlerim kararmaya başlarken yanıma koşarak gelen bir siluet hissettim. Elleri çenemde benim için yalvaran minik bir kuş. Özür dilerim minik kuşum babanın işi çıktı uçuyor.
Ceyda'dan
"Pars özür dilerim lütfen gitme ambulansı çağırdım yolda geliyor lütfen. Abim bana beni aldattığını ve uyuşturucu kullandığını söylemişti ama öyle değilmiş lütfen gitme pars. Bak ben şu an mutlu değilim. Mutsuz olmamı sevmezdin değil mi?" ellerimdeki yüzüne baktım, dağınık saçlarına gezdirdim parmaklarımı. Ambulansın sesi göz yaşlarıma çkarışırken ben bitmiştim. Bir insan aynı anda iki kişiyi sever miydi? Evet, severdi. En azından ben sevmiştim.
Saatler sonra
"13.12.22"
"Ölüm saati 17.35"
"Maalesef kurtaramadık"
Ceyda'nın acı feryatları tüm odada haykırması gerekiyordu. Velhasıl hiçbir şey diyemedi, demedi. Kafasındakiler karmakarışık ve çığlık çığlığaydı. Binanın 8. Katındayken elindeki mektuba baktı. Ne bir göz yaşı aktı gözünden ne de bir haykırış. Onun suçuydu. Kendisi hasta etmiyordu egesini kendisi iyileştiriyordu. Onu öldüren oydu. Mektubu "minik kuşum kendine iyi bak baban uçuyor " diye bitirmişti. Lakin tarih yıllar öncesine aitti. Gittiği tarih, ve son bir not daha eklenmişti. Otobüste gördüğü tarih..
kalbi, yoktu. Yaşıyor muydu?tartışılırdı. Mavi saçlarına götürdü elini. Bu saçlarını severdi, değil mi? Birlikte yaşamışlardı o anıları. Peki nasıl kokuyordu? Hatırlayabilir miydi? Ayağa kalktı, uçmak isteyen bir kuş gibi pencerenin yanına gitti. İzledi uzunca bir süre. Herkes iyi miydi? Onu merak eden olmamıştır değil mi? O binaya çıkıp düşünecekti. Belki de bir daha inmeyebilirdi. Ayakları otobüse, daha sonra ise o binaya gitti. En üst düğmeye bastı asansörde. Yavaş yavaş çıkan asansör açıldı ve gri duvarların yanından geçti . Kapıyı araladı, terasa oturdu. Aşağıya baktı, ve bir daha inmedi. Saatler geçti, güneş battı, gece oldu. Katiller geçti sokaklardan, hırsızlar ve fahişeler. Saatler geçti, güneş doğdu lakin Ceyda'nın gözleri hala siyahtı. Aşağıya dikkatlice baktı ve karşısında Ege'yi gördü...
Bir saniye
Ege kollarında ölmemiş miydi?
Ellerini uzattı Ege,
Soğuk ellerini iyice soğutan ellerini..
Ama kalbinin ısıttığı ellerini..
ayağa kalktı..
Koşarak sarılmak için adım atacakken durdu..
"Nereye götüreceksin beni?"
Gülümsedi,
Soğuktu gülümseyişi
"Cehennemin dibindeki hayatımızı cennete dönüştürmeye."
Pek de samimi gelmedi Ceyda'ya..
Çünkü Ege böyle davranmazdı..
"Ciddi misin?"
"Ben hayal değilim Ceyda, sadece bedenim öldü ve burası da cennet. Senin olduğun her yer cennet...Anlıyor musun beni?"
Ayaktayken dokunmak için elini yanağına uzattı.
Soğuktu.
Ölüm soğuğu.
"Üşümüşsün.." diye mırıldandı.
Sarılmak için kollarını uzattı.
Lakin bir hatası vardı.
Ölülere sarılamazdı
Ve düştü
Bu masal da
Son buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hacker || Texting
Short Story(Tamamlandı)05**:Gülme, çok güzel gülüyorsun. 05**: Şaşırma, seni dikizlemiyorum. 05**: Kameradan diyorum, ne güzel çıkıyorsun. Engellendi.