BÖLÜM 1

306 17 8
                                    


"Hadi, geç kalıyoruz!" diye bağırdı babam yaşlılıktan dolayı çatallanmış sesiyle. Dağınık odanın bir yerlerinde peluş tavşanını arayan küçük kardeşim George'u elinden tutarak çekiştirdim. Sırf o saçma oyuncağını bulamadı diye seçmelere geç kalırsak onu asla affetmeyecektim.

"Geliyoruz!" Merdivenlerden aşağıya bağırdığımda George elini elimden kurtarmaya çalışarak karşı koyuyordu. Elbisemin eteklerinin kırışmamasına özen göstererek önünde diz çöküp dediklerimi iyice anlaması için kollarını hafifçe sıktım. "Bana bak, kendine hakim olmayacak mısın sen? Ablanın bu fırsatı kaçırmasını mı istiyorsun? Yıllardır bunun için eğitildim ben!" Sıktığım dişlerimin arasından tıslarken babam sert adımlarla ahşap basamaklardan yukarı tırmanmaya başlamıştı.

"Neden geciktiğiniz umurumda değil ama derhal çıkmazsak hepimizin emekleri boşa gidecek! Saatlerce sırada bekleyeceğiz zaten!" George'u tutuşumdan kurtarıp kucağına aldı ve hızlı adımlarla aşağı inmeye başladı. "Hadi Beatrice, bütün gün seni bekleyemeyiz. Bütün iyi pozisyonlar kapılacak!" Ayağa kalkıp eteğimi silkeledim ve 18 yaşıma kadar annemin ablam ve bana öğrettiği eğitimleri göz önünde bulundurarak, ne kadar telaş içinde olsam da bir leydi gibi süzülerek merdivenlerden inmeye başladım.

Tahta kapıyı aralayıp gün ışığına çıktığımda, babam William'ın, eteklerimiz çamur olmasın diye sırf bugüne özel yerleştirdiği tahta plakaların üzerinde yürümeye başladım. Ellerimle eteklerimi tutmuş hafifçe havaya kaldırmıştım ve minik topuklu ayakkabılarım tahtanın üzerinde tok sesler çıkarırken ömrüm boyunca bu sesin hayalini kurduğumu fark etmiştim. Ayaklarımda kaliteli ayakkabılarla çamurdan başka herhangi bir şeyin üzerinde yürümek. Tahta bile bu kadar tatmin ediyordu beni, sarayın taş zemininde hızlı adımlarımla Kraliçe'ye bir bardak su götürdüğümü hayal etmekse tatminden çok uzak; sanki bir rüyanın gerçekleşmesi gibiydi.

Kalbim hızlanırken bir anda ortalık karıştı. George babamın kucağından atlayıp, annem Margery'nin kabarık eteklerini savurdu ve etrafından dolaşıp çamurun içinden eve doğru koşmaya başladı. Benden 3 yaş küçük olan Walter, George'u yakalamaya çalıştı fakat başarılı olamadı. Sonunda benden bir yaş büyük olan ablam Emma ,George'u bedeninden yakaladığında, George tekmelerini havada savurmaya başladı. George'un ayakkabısından fırlayan çamurun suratıma son hızla geldiğini annem, "Ah, hayır!" diye ciyaklamadan önce görmüştüm zaten. Arkamı dönmeye fırsat bulamadan koca bir öbek çamur normalde komik bulacağım bir sesle suratımın tam ortasına yapıştığında önce ağzımı açıp çığlık atmak istedim ama hemen vazgeçtim. Çünkü ağzımı açtığım anda çamur ağzıma da girecek ve dün gece büyük zorluklarla temizlediğim, bu sabah da sırf beyaz görünsün diye kahvaltı etmediğim dişlerimi simsiyah yapacaktı.

Çamurun katı kısımları suratımda kalıp, tavuk pisliğiyle karışmış kirli sıvılar boynumdan süzülmeye başladığında George, Emma'nın tutuşundan kurtuldu ve eve doğru son hızla koşmaya başladı. Annem, cebinden dantelli bir mendil çıkarıp elimden tuttu ve beni atlı arabamıza doğru götürdü. "Seni temizleyeceğim ama önce yola çıkmamız lazım, arabada hallederim." Sesindeki titremeden bu olayın onun için ne büyük bir felaket olduğunu anlamak güç değildi. Ben ise tepki veremiyordum, sadece dudaklarımı birbirine bastırmakla meşguldüm çünkü lanet olası çamurun dişlerimi kirletmesine izin veremezdim.

Emma hızlı adımlarla peşimizden gelip araçtaki minik koltuklarda karşımıza oturdu. Babam atların kontrolünü alıp bizi yola çıkarırken Walter'ın geride kaldığı gözümden kaçmamıştı. "Önemli değil," dedi annem sanki ne düşündüğümü anlamış gibi. "George'u alıp evdeki atla oraya gelecektir. Eğer seçilirseniz vedalaşmak için vaktiniz olacak. Önemli olan seni temizlememiz. Ah! Elbisene bulaşıyor!"

BeatriceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin