BÖLÜM 9

229 13 12
                                    

Serenity saçlarımı daha önce hiç görmediğim bir şekilde şekillendirirken aynadan dikkatle onu izliyordum. Üzerimdeki lacivert elbise bütün iç organlarımı sıkıyordu ve göğüslerimin yakamdan kabarmasına neden oluyordu ama güzel olduğunu inkar edemeyecektim.

Emma arkasına bile bakmadan odamdan çıktıktan sonra gözlerimi kırpıştırıp, göz pınarlarımı dolduran yaşlarımı geri yollamıştım ve güçlü durduğumu düşünüyordum. Charles'ın söylediğine göre bu saray ve bu hizmetçiler benimdi. Zayıf, narin, küçük bir kız olduğumu düşünmelerini istemiyordum. Ama arada gerçekten öyle hissediyordum ve öyle de olmak istiyordum. Narin bir küçük kız gibi birinin kucağına kıvrılıp saatlerce ağlamak ve sızlanmak istiyordum.

Serenity saçlarımı bitirdiğinde geriye çekilip memnuniyetle yaptığı işe baktı. Saçlarımı yer yer örmüş, sonra da tepemde güzel bir topuz yapmıştı. Boynum ince ve narin görünüyordu. "Hangi mücevherinizi kullanmayı düşünürsünüz Leydim?" dedi Serenity sonunda.

"Bilmem ki, sanırım safir bir şeyler..." daha cümlemi tamamlamama fırsat kalmadan Serenity çekmecelerden birini açıp kadife bir kutu çıkardı.

"İşte," dedi. "Kraliçe Victoria bunu ilk yolladığında daha küçük bir çocuktum ama bu kolyeyi sizin boynunuzda görmek için her zaman sabırsızlanıyordum Leydim." dedi. Kolyeye baktım. Üçgen şeklinde bir kolyeydi. Üçgenin en ucunda büyük safir bir taş, tasma gibi olan kısımlarında ise büyüklü küçüklü safirlerle beraber elmaslar da vardı.

Çok parlak olduğunu söylemeden edemeyeceğim.

"Sence de bir akşam yemeği için bu biraz fazla değil mi? Daha ufak..."

Serenity üzüntüyle kutuyu kapatıp, "Haklısınız, bu daha çok balolar için uygun olur." dedi. Kutuyu çekmeceye yerleştirdikten sonra başka bir çekmeceyi açıp ince uzun başka bir kutu çıkardı. "İşte bu, daha uygun olur Leydim."

Kutuyu açtığında ince bir kolyeyle karşılaştım. Zincirin üzeri minik safirlerle kaplanmıştı ama boyu biraz kısa gibiydi. "Zincir neden bu kadar kısa?" dedim birden.

"Göstermeme izin verir misiniz Leydim?" dedi Serenity ve hevesle bekledi. Neyi göstereceğini anlamamıştım ama başımı sallayıp bekledim. Zinciri dikkatle kutusundan çıkarıp arkamdan yaklaştı ve boynuma takıp arkasındaki kilidi kapattı. Şimdi zincirin neden bu kadar kısa olduğunu anlamıştım.

Daha önce bir leydiyi böyle bir şey takarken görmemiştim ama zaten leydilerin yaşlılıktan dolayı buruşmuş boyunlarında bu kolyenin o kadar da güzel duracağını düşünmüyordum. Boğazıma sıkı bir şekilde sarılmış bir ip gibi duruyordu. Garip olduğu bir gerçekti fakat bir şekilde oldukça da hoşuma gitmişti.

"Ah, çok güzel oldu," dedi Serenity ellerini heyecanla çırparak. "Küpeleri de var Leydim, hatta bir yüzüğü bile var!"

Kutudaki yüzüğü çıkarıp sağ elimin orta parmağına yerleştirirken Serenity de büyük bir dikkatle küpelerimi takıyordu. Elimdeki parlak yüzüğe bakarken derin bir iç çektim. Rüyada gibiydim, belki de daha çok bir kabustu. Henüz karar veremiyordum ama bunun benim hayatım olduğuna inanmak da oldukça güçtü.

Sonunda üzerimdeki ağır elbiseyle ayağa kalkıp boy aynasından kendime bakarken odamın kapısının çaldığını duydum.

"Onu akşam yemeğine hazırlamanızı söylemiştim, yarın sabahki kahvaltıya değil." dedi Charles büyük kapının ardından. Serenity dudağını ısırarak gülümsemesini gizlemeye çalışıyordu. Ben ise saklamaya gerek görmeden kocaman sırıtmaya başlamıştım.

"Geliyorum!" diye seslendim kapıya doğru. Eskiden olsa böyle bir şey yapmam tamamen saygısızlık olarak algılanırdı ama şu anda mevkii olarak Charles'dan daha soylu biri olarak görülüyordum. Bu yüzden bana nasıl davrandığına dikkat etse iyi olurdu. Kraliçe'nin yeğeni olduğu doğruydu, ben ise Kral'ın yeğeniydim.

BeatriceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin