BÖLÜM 5

188 14 1
                                    

Ailemin mektubumu aldıklarındaki yüz ifadelerini oldukça merak ediyordum. Kendi kendime kıkırdayıp adımlarımı hızlandırdım ve Pazar ayininin yapılacağı sarayın kilisesine doğru gitmeye başladım. Kraliçeyi ayine hazırlamış, sonrasında kahvaltısını yapana kadar beklemiştim. Kahvaltısı bittiğinde benim de kahvaltı yapabilmem için beni mutfağa yollamıştı ve o sırada kendisi Düşesle beraber Beyaz Salonda çay içmişti. Şimdiyse hizmetçiler dışında bütün saray ayin için kilisedeydi ve ben geç kalmıştım.

Kilisenin geniş kapılarını açık gördüğümde rahatladım ve adımlarımı yavaşlatıp sakince kapılardan içeri süzüldüm. Ayin henüz başlamamıştı ama görebildiğim kadarıyla herkes buradaydı. Beyaz elbisemin eteklerini çaktırmadan düzelterek en ön sıraya, Kraliçenin yanına doğru ilerlemeye başladım. Amacım bir ihtiyacı olup olmadığını sormak, sonra da yer kalmadığı için muhtemelen en arka sıralardan birine oturmaktı.

Kraliçe beni görür görmez giydiği elbisenin kabarık eteklerini kenara çekti ve benim için oturacak yer açarken eliyle boşluğa vurdu. "Beatrice! Yetiştin. Gel buraya," Gözlerimi kırpıştırarak sağında oturan Prens Edward'a ve solunda bulunan Prenses Aleksandra'ya baktım. Benim için ayırdığı boşluk Prenses Aleksandra'nın tarafındaydı ve oraya oturduğumda Kraliçeyle Prenses'in arasına oturmuş olacaktım. Bunun kalabalık tarafından nasıl görüleceğini düşünemiyordum bile. Nazik bir reverans yapıp yutkundum.

"Leydim, Prensesle aranıza oturmamın yakışık alacağ..."

"Burayı senin için ayırdım Beatrice, otur lütfen." Yaklaşık bir haftadır kraliçenin özel hizmetçisiydim ve öğrendiğim bir şey varsa Kraliçenin isteklerinin ilk seferde yerine getirilmesi gerektiğiydi. Bu yüzden daha fazla ısrar etmeyerek hafifçe gülümsedim ve benim için ayırdığı küçük boşluğa oturdum. Kraliçe Victoria kabarık eteğini bacağımın birinin üzerine doğru serdi ve güzel görünmesi için düzeltti. Dizlerimin üzerinde onun elbisesinin olduğunu gördüğümde istemsizce kıkırdadım. Kraliçe ise dik duruşunu bozmadan bana doğru dönüp göz kırptı.

Peder kürsüye çıkıp önce Kraliçeye selam verdi, sonra da ayine başladı. Anlattığı şeyleri ilgiyle dinliyor, bazı şeyleri aklıma kazımaya çalışıyordum. Benim ailem dindar ailelerden biri olmamıştı hiçbir zaman. Sadece pazar ayinlerine giderdik, onun dışında evimizde bir incil bulunduğundan bile emin değildim. Annem de bizi bununla ilgili eğitmemişti ve Kraliçe diğer leydilerle muhabbet ederken bazen benim fikrimi de almak istiyordu. Cevapsız kaldığımda utanıyordum ve onlardan ne kadar da eksik olduğumu fark ediyordum. Annem bizi her şeye karşı eğittiğinden kesinlikle emindi ama maalesef bu doğru değildi. Yine de tek başına elinden gelenin fazlasını yapmıştı ve ona minnettardım.

Bu yüzden Emma'ya o mektubu yazmıştım ya. Şimdi tek yapmam gereken ailemden gelecek 'sen çıldırdın mı?' mektubunu ya da erkek kıyafetleri içindeki Emma'nın saraya ulaştığını görmek için beklemek olacaktı.

Prenses Aleksandra yanımda kıpırdandığında düşüncelerimden sıyrıldım ve gözümün kenarıyla ona doğru baktım. Kraliçenin yanında beni rahatsız etmeyeceğini umuyordum ama son zamanlarda ne zaman ne yapacağı belli olmuyordu. Geçen gün Beyaz Salonda diğer leydilerle birlikte hep beraber mendil işliyorduk ve işlediği mendili kenara bırakıp benim mendilime bakmıştı. Surat ifadesinden yaptığım mendili beğenmediğini görebilmiştim ama seslendirmemesini ummuştum. Umutlarımı yıktığındaysa ağlamamak için kendimi zor tutmuştum.

"Bu nedir böyle?" demişti tiksinti dolu bir sesle. Diğer leydilerin dikkatleri bizim üzerimize çevrilirken kısık sesle cevaplamıştım.

"Bu bir kedi, leydim."

"Ah Tanrım, ömrümde gördüğüm en çirkin kedi bu Beatrice!" Yutkunarak gülümsemiştim ve Emma'ya yolladığım mektubu düşünerek kendimi teselli etmiştim. Bazı konularda Emma benden zayıftı ama bu konularda benden çok daha akıllıydı. Emindim ki saraya geldiğinde beni en azından teselli edebilecekti.

BeatriceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin