BÖLÜM 4

194 13 0
                                    

 "Kraliçe öksürdüğü zaman?" dedi kadın önümde dolaşırken. Dik oturmaya çalışıyordum ama oturmaktan belim ağrımaya başlamıştı ve pozisyonumu korumak git gide güçleşiyordu.

"Önce ılık ve limonlu bir bardak su vereceğim, boş bir zamanımda da bunu doktoruna ileteceğim." dedim onuncu kez.

"Güzel," dedi ve odanın etrafında dolaşırken 5 gündür bana öğrettiği şeyleri bir kez daha tekrarlattı. 5 gündür Kraliçe ne yer ne içer, saat kaçta uyanır, gece kaç defa lavaboya kalkar, neye alerjisi var, her şeyi öğrenmiştim. Kendimden daha iyi tanıyordum artık Kraliçe Victoria'yı.

O akşam hava kararmadan önce Kraliçe Victoria yemeğini yiyip odasına çekilmişti. Benim ise görevim bu geceden itibaren başlıyordu. Üst kata yerleştiğimden beri soyluların arasında olmaya iyice alışmış, Kraliçe Victoria'yı ne zaman görsem bayılacak gibi olmaktan vazgeçmiştim. Birkaç güzel günlük elbisem ve hatta iki tane balo kıyafetim bile olmuştu.

Penceremin önünde dikilirken bir yandan da Kraliçe Victoria'yla odamızı ayıran duvara bakıyordum arada. Burada bir gözetleme deliği vardı. Deliği öyle bir yapmışlardı ki, oradan baktığınız zaman içeride ne olup bittiğini tam olarak göremeseniz de mum ışığını görebiliyordunuz. Kraliçe Victoria'nın mumu söndüğünde uyumak için yatağına girdiğini anlamış ve derin bir nefes vermiştim dudaklarımın arasından.

Hava tam anlamıyla kararmamıştı ve bir sis bulutu Buckingham Sarayının etrafını kaplarken gök gürültüsüyle beraber yağmur yağmaya başladı. Kapımı açıp, koridorda bekleyen uşağa banyo için sıcak su istediğimi söyledim ve iç elbisemi görmesine fırsat vermeden aceleyle kapıyı geri kapadım. Evet, ben bir hizmetçiydim ama benden daha düşük hizmetçiler de vardı ve onlardan bir şey istemeye de hakkım vardı. Bunu bana eğitimimin 3. gününde Leydi Susane odama su taşırken gördüğünde söylemişti.

Prens Edward'ın odası Kraliçe Victoria'nın odasının öbür tarafındaydı. Onu en son Beyaz Salonda görmüştüm. Daha sonra nedense ortadan kayboluvermişti ve neredeyse benden kaçtığını düşünmeye başlamıştım. Halbuki bunun için bir sebep bile yoktu. Prens Edward'ın odasının yanında Prenses Aleksandra'nın odası vardı. Birkaç defa eğitim aldığım odaya girerek beni huzursuz etmeye çalışmıştı ve başarılı da olmuştu. Benimle alıp veremediğinin ne olduğunu bilmediğimi söyleyemeyeceğim çünkü biliyordum, nişanlısı akşamın bir vakti odama girmişti.

Ben olsam...

Ben olsam ben de biraz huysuzluk yapardım ama bu kadar yapmazdım. Söz konusu erkek gerçek bir Prens olunca işler değişiyordu anlaşılan. Prenses Aleksandra, Prens Edward'la aramızdaki kısacık konuşmaların yakınlıktan çok uzak olduğunu anlayamıyordu bir türlü.

Kapım çalındığında masamın üzerindeki mumu alıp kapıyı açtım ve gelenin Alice olduğunu gördüğümde kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. Aynı kasabadan seçildiğimiz halde ben soylularla beraber kalırken o saçı başı dağılmış halde bana sıcak su getiriyordu. Mantığım olanları bir türlü kabullenemiyordu.

"İyi akşamlar leydim," dedi birkaç saniye suratıma baktıktan sonra. Paravanın arkasındaki küvete doğru ilerleyip elindeki iki kova suyu küvete boşalttı ve arkasını dönüp çıkmak için hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledi.

"Alice, bekle!"

"Hayır!" dedi hışımla arkasına dönerken. "Ne var biliyor musun? Aynı köyden geldiğimiz halde neden senin ek olarak seçildiğini, neden soylularla beraber uyuduğunu, neden bu güzel kıyafetleri giydiğini ve neden sana hizmetçilik yapmamız gerektiğini öğreneceğim!" Telaşla Kraliçenin odasının bulunduğu tarafa baktım.

BeatriceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin