BÖLÜM 7

167 13 4
                                    


 "Eve! Ödümü kopardın, ne arıyorsun burada?!"

İçeri girdiğim zaman odanın köşesinden gelen garip kıkırtıyı duyduğumda elimdeki mumla titreyerek o tarafa doğru döndüm ve sessizce odama girmeye çalışırken beni görüp kendi kendine eğlenen Eve ile karşılaştım.

"Küçük Beatrice, kimin yanından geliyorsun bu saatte?" Kendi kendine gülmeye devam ederken önce suratına ne derece delirdiğini anlamak istercesine baktım. Birkaç saniye sonra delirme derecesinin oldukça fazla olduğunu fark ettiğimde benim bilmediğim bir şey bildiğini düşünmeye başlamıştım.

"Kardeşim Walter'ın yanından geliyorum. Biliyorsun ki bugün onun sarayda ilk günüydü." Penceremin önünde duran üstü boş masaya doğru ilerleyip mumu üzerine koydum ve minik mum odamı loş bir şekilde aydınlatırken Eve'in bu saatte neden odamda olduğunu anlamaya çalıştım, özellikle ben içeride değilken. "Sahi, neden buradasın Eve?"

"Oğlumla tanıştın mı?" Kaşlarımı çatıp bakışlarımı karanlıkta saklanan Eve'in üzerine çevirdim. Mum ışığı boynumdaki kolyeden yansırken garip bir şekilde delirmiş gibi sırıtan kadının yüzünü yalayıp geçti.

"Hayır Eve, henüz oğlunla tanışmadım." dedim tereddütlü bir şekilde. Bir süre beni süzdükten sonra ayağa kalktı. Ciğerlerime derin bir nefes çektim ve önce anlam veremesem de daha sonra çığlık atma hazırlığı yaptığımı korkunç bir şekilde fark ettim. Beynim idrak edemese de şu an bu kadının yanında kendimi tehlikede hissediyordum ve vücudum buna tepki veriyordu.

"Ah, yazık." dedi büyük bir sakinlikle ve birkaç saniye garip bir şekilde baktıktan sonra beni ciğerlerimde çığlık atmak için birikmiş havayla baş başa bıraktı. Tanrım, ne kadar da korkunç görünüyordu.

Birkaç saniye ne yapacağımı bilemez halde ayakta dikildikten sonra boynumdaki ağrıyı geçirmek için elimi boynuma attım. Kolyemin tenime bastıran hafif ağırlığı bana evimde hissettiğim huzuru ve güveni hatırlatıyordu. Uzun saçlarımı yavaşça tarayıp örerken gözlerim sarayın geniş bahçesini tarıyordu. Neden bilmiyordum ama Charles'ın o ağaçlardan birinin tepesinde beni izlediğini düşünüyordum ve bu ensemdeki tüyleri diken diken ediyordu.

"Ah, bu delilik," diye fısıldadım kendi kendime ve gözetleme deliğinden Kraliçe Victoria'nın odasını kontrol ettikten sonra mumu söndürüp yatağıma girdim. Serin çarşafların tenimde bıraktığı his cennet gibiydi.

-

"Beatrice,"

"Leydim?"

"Sör Geoffrey seni akşam yemeğine davet etmemiz gerektiğini söyledi." Gözlerimi kırpıştırırken neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Doğru mu duymuştum? Koskoca İngiltere Kraliçesinin kardeşi General Sör Geoffrey Barton, beni, bir hizmetçiyi, kendi özel salonlarında akşam yemeğine mi davet etmişti? Başım mı dertteydi yoksa çok mu seviliyordum, anlamıyordum.

"Leydim, mazur görün ama..."

"Neden diye mi soracaktın?" Düşes Elizabeth ağzından kaçan küçük kıkırtıları eliyle yakalayıp ağzının içine geri tıkıp yutkundu. "Aslında bu düşünceyi onun kafasına ben yerleştirdim çünkü neden bilmiyorum ama..." Ağır elbisesiyle bana yaklaşıp kulağıma doğru eğildi, "...etrafımızda daha çok bulunacakmışsın gibime geliyor ve seni daha yakından tanımak istiyoruz."

Başımı anladığımı belirtircesine küçük bir hareketle salladım. Beni baştan aşağı beğeniyle süzdükten sonra yakası kapalı elbisemin düzeltilmeye ihtiyacı olmayan yakasını daha da dikleştirdi. "4 kişilik bir akşam yemeği eğlenceli olacaktır. Uşağı yollayıp seni aldırırım." dedikten sonra minik adımlarla salınarak uzaklaştı.

BeatriceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin