Masaya döndüğünde, Regulus, annesiyle babasını şüphelendirmemek için yemeğine devam etmeye çalıştı "Kusura bakmayın... Birden heyecan bastırınca ne yapacağımı bilemedim." Orion başını salladı "Önemli değil. Biz de çok heyecanlıyız. Seni düşünemiyorum bile." Regulus ailesini şüphelendirmediğini fark edince çatalı bıçağını bıraktı "Müsaade ederseniz ben odama çekilmek istiyorum. Yol epey yordu, uykum da geldi." Walburga, Orion'a baktıktan sonra gözlerini ağır ağır kırparak Regulus'a izin verdi "Yat uyu. Uyku düzenin bozulmasın."
Regulus odasına geçince, ışığı hiç yakmadan yatağına girdi. Kıyafetlerini yatağın içinde çıkarıp yere attı. Nefes almakta bile zorlanıyordu artık. Bir süre sonra odaya Kreacher girdi. Regulus'un sandığını getirmişti. Onu ağlarken görünce de tüm işini gücünü bırakıp, başına dikildi "Efendi Regulus... Ağlamayın efendim." Regulus incecik bir sesle "Kreacher," dedi, ciğerlerini güçlü bir nefesle doldurdu "Ben öldüm."
Kreacher yatağa oturunca, Regulus da başını onun bacaklarına koydu "Korkuyorum, Kreacher." Kreacher, genç çocuk tir tir titrerken Regulus'un saçlarını sıvazladı "Korkmanıza gerek yok efendim. Siz çok güçlü, akıllı ve cesursunuz. Üstesinden gelemeyeceğiniz hiçbir şey yok." Regulus iç çekti "Ölü bir adam güçlü olsa ne yazar; cesur olsa, akıllı olsa ne yazar?" Sonra itiraf etti "Karanlık Lord için çalışmak istemiyorum."
Kreacher daha fazla konuşmadı ama Regulus'un ağlayıp, içini dökmesine de izin verdi. Regulus ağladı, sustu. Yaşadıkları aklına gelince tekrar ağladı. Saat sabah dört olduğunda Kreacher "Efendim, artık ağlamayın." dedi "Gözleriniz şişecek. Sonra efendi Orion ve hanımım..." Regulus başını,
Kreacher'ın bacaklarından kaldırdı, yorganın altında kayboldu "Sabah bir bahane bul ve kimsenin odaya girmesine izin verme."Regulus gözlerini kapattı, Kreacher da odadan çıktı. Regulus tam uykuya dalmıştı ki alnına değen bir el onu uyandırdı. İrkilince, Orion elini çekti "Regulus neyin var?" Regulus boğuk bir sesle "Hiç halim yok." diye yanıtladı. Onun ardından Kreacher devam etti "Efendi Regulus dün gece ateşlendi. Sabaha karşı düşürmeyi başardık ama uykusuz kaldı, efendim." Regulus onaylamak istercesine belli belirsiz başını salladı.
Orion, Regulus'a az çok şüpheyle baktı. Şüpheli ama daha ziyade ürkmüş görünüyordu "Rengin atmış, ateşin yok hatta aksine buz gibisin. Gözlerin de şişmiş. Sana bir şifacı çağırmamı ister misin?" Regulus başını iki yana salladı "Hayır, hiç gerek yok. Benimle en iyi Kreacher ilgileniyor." Orion, Regulus'un üstünü sıkıca örttü "Şimdilik sen nasıl istersen öyle olsun. Bu arada yatıp dinlen. Kreacher kahvaltını yatağına getirir. Özellikle istediğin bir şey olursa, ona söylersin. Kreacher, sen de Regulus'u aksatayım deme."
Babasının çıkışıyla birlikte Regulus da ayağa kalktı. Zaten korku içindeydi ve kendini boy aynasında görmesiyle daha da paniğe kapıldı. Rengi atmıştı. Gözlerinin altı ve dudakları mosmor kesmişti. Sanki korkunç bir hastalıkla cebelleşiyor gibi. Çalışma masasına otururken, Kreacher "Efendim!" dedi, sadece onun duyabileceği bir tonda "Yatağınıza dönün. Efendi Orion sizi ayakta görürse hasta olmadığınızı anlar. Babanızı kızdırmak istemezsiniz."
"Ayakta değilim, oturuyorum." dedi Regulus, paniğini bastırmaya çalışarak. Kreacher'a hızlı bir bakış attı "Senin bana kahvaltı hazırlıyor olman gerekmiyor muydu?.. Özellikle istediğim bir şey yok. Neleri sevip sevmediğimi biliyorsun. Ona göre bir şeyler hazırla." Kreacher ellerini önünde birleştirip "Nasıl isterseniz, efendim." dedi ve odadan çıktı. Sonra Regulus kendi kendine konuşmaya başladı "Ne yapmalıyım? Bir yolunu bulmam gerekiyor."
Önüne bir parça parşömen aldı "Sevgili Sirius," durup düşündü "Sevgili mi?.. Sirius," Biraz daha düşündü "Sirius'u siktir et. Ölüyorum desem bana yardım etmez o bencil yaratık." Kağıdı karaladı "Andromeda, yardımına ihtiyacım var... Andromeda bana niye yardım etsin ki? Kendi eşi ve çocuğu var. Ailesi varken beni neden umursasın?" Oflayarak parşömeni parçaladı, yüzünü yastığına gömüp, çığlık attı.
Üst kattan birilerinin indiğini duyunca hemen yatağına geri döndü ve üzerini örterken odasının kapısı açıldı. Walburga hemen eşikte durmuş ona bakıyordu "Baban ve Kreacher, hasta olduğunu söyledi... Dün gayet iyi görünüyordun. Ne oldu birden bire?" Regulus hissettiği baskı sebebiyle zar zor yutkundu "Herhalde yolculuk sırasında üşüttüm. Bir şeyim yoktu. Akşam yemeğinden sonra kötüleştim. Belki de yediğim bir şey dokunmuştur, bilemiyorum."
Regulus'un hasta numarası onu bir süreliğine idare etmiş olsa da eninde sonunda Voldemort'un karşısına geçmek zorunda kaldı. Onunla yüz yüze geldiğinde ise çaresizlikle nutku tutulmuştu. Voldemort gergin bakışlarını Regulus'un üzerine dikerken, Orion da Regulus'un çok heyecanlı olduğunu söyleyip ortamı yumuşatmaya çalışıyordu. Regulus fazla konuşmadı. Sadece Karanlık İşaret, koluna dağlanırken acıyla bağırdı o kadar.
Genç çocuk artık tam anlamıyla bir Ölüm Yiyen olduktan sonra Grimmauld Meydanı'ndaki evde aile içinde bir kutlama yapıldı. Regulus hala sessizdi ve ona bunun nedeni sorulduğunda, var olmayan heyecanını suçluyordu. Artık kendini hiç olmadığı kadar çaresiz hissediyordu. Ne Hogwarts ne Grimmauld Meydanı ne de James'in kolları. Artık, evim, diyebileceği hiçbir yer kalmamıştı.
Kendini dinlememeye çalışsa da yapamadı. Bundan kurtulmak istiyordu ama Voldemort ile bir kez anlaşma yapıldı mı, bunun geri dönüşü olmadığını biliyordu. Korku ve endişe içini kemirirken, Noel tatilinin sonu geldi. Tatiline dair sadece birkaç küçük detay hatırlıyordu. Gerisi koca bir boşluktu.
***
Noel tatilinin bitişi okulda kalan öğrenciler için de heyecan verici olmuştu. Şatoda canları iyi sıkıldığından, derslerin başlaması için sabırsızlanıyorlardı. Tabii bu, Çapulcular için geçerli değildi. Tatil boyunca dördü aşırı eğlenmişlerdi. Zaman zaman Sirius, eğlencelerine çomak sokmuş olsa bile diğer üçü keyiflerinin kaçmasına izin vermemişlerdi.
"Koridorlar tekrardan hayat dolu olacak, ona seviniyorum." dedi Peter. Okula dönüşün başladığı sabah, dört arkadaş James sayesinde Başkanlar banyosuna girmişlerdi. Sirius, Remus'un önünde kalan baloncukları patlatmaya çalışırken Remus da onun eline vurdu "Kalabalığı çok sevmem ama dersler başlayacağı için heyecanlıyım." Sirius "Kalabalığı ben de sevmem." diye destekledi sevgilisini "Aylak'la yiyişme yerlerimizi kapıyorlar."
James kahkaha attı "Yeryüzündeki tek çift olmadığınız gerçeğiyle yüzleşmiş gibisin." Sirius omuz silkti "Diğer çiftler umurumda değil." James olduğu yerde süzüldü "Tatil boyunca Regulus bana hiç yazmadı. Onu özledim." Sirius ona, salak mısın dercesine, sert bir bakış attı "Belki korkunç bir hastalığa yakalanıp ölmüştür. Kim bilir!"
Bu lafının ardından Remus, Sirius'un kafasına bastırarak onu boğdu. James ve Peter kahkaha atarken Sirius ağzından su fışkırtarak dışarı çıktı. Ona bakarken Remus da gülüyordu "Bunu hak ettin." Sonra onu öptü "Bir daha saçma espriler yapmazsın." Sirius gözlerini kocaman açarak etrafına baktı "Espri yapan kim?" sonra güldü "Tamam, ben kendi kendimi boğarım." ve suyun altına girdi.
James birden ayaklanınca herkes ona baktı. James üzerine havlusunu sararken "Akşam için hazırlanmaya gidiyorum." dedi "Hem diğer tüm öğrenciler hem de Regulus için." Peter'a döndü "Sen de benimle gelsene, Kılkuyruk. Belli ki Remus ve Sirius'un özel zamana ihtiyaçları var. Haritayı da onlara bırakalım. Basılmasınlar.
O günün akşamında James ve Lily, Okul Başkanı olarak öğrencileri karşıladılar. James, Regulus'un geldiğini görmüştü ama onu yemekte göremediği için meraklanmıştı. Yemekten sonra Yatakhaneye gittiklerinde aklı hala Regulus'taydı. Remus "Belki aç değildir." dedi, James'in de olumsuz düşünmesini engellemeye çalışmak istercesine. Onun ardından Peter yorum yaptı "Belki trende midesi bulanmıştır ve şimdi yatakhanesinde dinleniyordur."
Sirius eliyle pencereye işaret etti "Belki de sana bir baykuş göndermiştir." James pencereyi açtığı gibi baykuşu içeri aldı. Hayvanın bacağındaki notu almaya çalışırken neredeyse elindekinin bir canlı olduğunu unutuyordu ki Remus olaya el koydu. Zarfı sakince alıp, James'e verdi ve baykuşu da serbest bıraktı. Regulus'tan bir not almanın sevincini yaşayan James, zıplayarak yatağına oturdu ve zarfı açtı.
"James,
Karşına çıkacak cesareti kendimde bulamıyorum. Bugüne kadar bana yaşattıkların için sana teşekkür ederim ama sen de tahmin edersin ki bu ilişkiyi daha fazla sürdüremeyiz. İkimizin de iyiliği için ikimizin olmaması gerekiyor. Dediğim gibi, seninle yüzleşmeye cesaretim yok. Bunun için bu mektubu yazdım. Lütfen mektubu aldıktan sonra benimle konuşmaya çalışma.
Hoşça kal!
Regulus"
![](https://img.wattpad.com/cover/198616277-288-k685000.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Please Don't Love Me It's a Waste | Jegulus
FanficRegulus Black X James Potter hikayesidir. Yayınlanma Tarihi: 27 Ağustos 2019 Final Tarihi: 21 Kasım 2019 Wattpad üzerindeki ilk Türkçe Jegulus hikayesidir ❤️