Ve, piknikteydik...
Bizim grup -Ludmila hariç...- tamamen buradaydı. Nasıl başardılar bilmiyorum ama, Federico'yu da evden çıkartmışlardı. Hemde gülümsemesini bile sağlamışlardı, inanılır gibi değil!
Birkaç fazladan kişi daha vardı. León'un, isminin hakkını yerine getirerek, pençelerini onlara sallamasına az bir zaman kalmıştı tabii.
Kim mi onlar? Hemen söyleyeyim; Tomás, Leonel, Diego ve... TEO. Onu bile bulmuş olmaları öyle değişik gelmişti ki! León tarafından da feci kötü bir durumdu. Biri gidiyor, biri geliyordu. Elbette benimle "biraz" yakından ilgileniyorlardı. Diego hariç ama. Kız arkadaşı ile birlikteydi saatlerdir. Arada benim yanıma geldiği oluyordu. León boş durur mu? Elbette ki hayır! Radarları tarafından sinyali aldığı an damlıyordu yanıma. Çocuklar gidene kadar da sarılmalar, öpmeler, saç okşamalar, kulağa fısıldamalar... bitmiyordu.
"León, hayatım, aşkım... Gitsene artık ya! Yeter! Sabahtan beri kurtulamadım bir türlü senden! Çocuklarla oynasana birazcık da! Bak, Leonard seni çağırıyor hem." Dudaklarımı birbirine bastırıp, öfkeli olabilmeyi umutladığım ifadeyi takındım.
León ise yanağıma minicik bir öpücük kondurdu. Sanki bu öpücük, beni sakin tutması içinmiş gibiydi. "Bir tanem... seni bu köpek balıkları ile yalnız mı bırakacakmışım? Haha çok yanlış tanımışsın beni!"
Yerimde tepinip kafamı geriye doğru atsam da fayda etmedi. Gidip Leonard'ı kucakladı, yanımıza getirdi. Bu sayede evli-mutlu-çocuklu bir görüntü sunuyorduk "köpek balıkları"na. Gıcık, pislik. Ne vardı ki eski arkadaşlarımla bir arada olsam? Diğerleri gibi konuşamıyordum da kimseyle. Sadece grubumuz, o kadar. Eskiden benimle ilgilenenler -kabul, bende onlarla birazcık ilgilenmiştim- kesinlikle konuşmama izin verilmeyen topluluktandı. Adımımı bile atmama izin vermiyordu sevgili kocacığım.
"Al oğlunu, sev. Sadece beni istemiyor üstelik. Annesi değil misin? Öp, oyna işte! Neden onların yanına gidecekmişsin? Vermiyorum izin falan. Nokta." Benim kucağıma bıraktı Leonard'ı ardından. Bir oğluma bakıyordum, bir de kıskançlık tarafından ele geçirilmiş kocama. Bu adam benim olan değildi ya. Bir şeyler yemişti sanki onu. Yoksa böyle olmazdı da. Daha önceleri de böyle değildi hem.
Birisine göz kırpıp, 'tamamdır' şeklinde başını salladı. Bunları yaptığı kişiye baktım. Erkekler topluluğu. Hepsi pis pis sırıtıyordu. Yer yer kahkaha atanları da vardı tabii. Başka kim olabilirdi ki? Kesin doldurdular saf kocacığımı, o da sinirlendi bu hale geldi. Biliyordum çünkü huylarını. Sınırını aşan kıskançlık krizleri sadece bana özgüydü.
"Siz ne karıştırdınız bakalım? Ne bu işaretler falan? Söylemezsen, görürsün."
Elini kalçamın hemen yanına koydu ve üzerime doğru eğildi. "Neyi görürüm, karıcığım?"
Duyduklarımdan sonra Leonard'ın kulaklarını ellerimle kapattım. Küçücük çocuğun yanında bunları söylemeye utanmıyordu da! Edepsiz pislik! Ama yine de sinirlenmemiş gibi yaparak, "Gider, Tomás ile takılırım. Ne kadar karşı çıksan da," dedim. Anında kaşları çatılmış, ürkütücü bir hal almıştı suratındaki sevimli ifade.
"Dene ve gör, prenses." Hım. Denemekten bir zarar gelmez, dese de iç sesim, cesaret edemedim. Sonuçta León bu. Ne yapacağı belli olmazdı. Ya ilk aşkıma saldırırsa? Hemde onun "nişanlı" olduğu kadının yanında? Tomás ile aramızda olduğunu asla unutamadığım muhteşem bağ bir anda kopardı. Onu öyle çok seviyordum ki... buna cesaret edebileceğimi de hiç sanmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
∞ GEÇMİŞİN İZLERİ-VEDA ∞ |3.KİTAP|
Storie d'amore'Biliyorum yoksun... Ben hiçliğin içinde kalmış kırık bir peri masalı... Uyandığım günüm gibi her yanım sen... Ve biliyorum... Öldüğüm gün bile her anım sen...' --- Şiir için Nehir (Sedef) Erdem'de teşekkürler. @NehirErdem7 Kapak fotoğrafı için Deni...