•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Sorma bana ne kadar seviyorsun diye! O kadar işte! Tavanı kadar sokağın, ve dibi kadar cehennemin.
Nâzım Hikmet Ran
••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Birbirimize öylece bakarken buna son veren ben olmuştum yoksa kendileri bunu bitirmeye pek niyetli değildi. Gözlerimi kaçırıp kulaklıklarımı çantama tıkıştırdım. Yanımdaki kadından izin isteyip arka kapıya doğru ilerledim. İnmeme ne kalmıştı ki?
Gözlerimi ondan uzak tutuyordum çünkü gözleri gözlerime değdiğinde değişik hissediyordum. Bu hissi sevmiyordum.
Bu aralar aşk ve benzeri olaylara girmek istemiyordum. Yeterince yoğun bir programa sahiptim. Aşkla uğraşmak istemiyordum bu yüzden ondan uzak durmalıydım. Belki kuruntudur bu zihnimde kurduklarım fakat bana karşı hal ve tavrı fazla yakındı. Gereksiz bir samimiyet vardı üzerimizde. Ve bunu biran önce yok etmeliydim. Aynı bölümde okuyorduk. Gayet başarılı biriydi. Belki iyi biridir de bilinmez... Kişiliğini bilmiyordum birçok kez bunun için bana izin verse de ben bir adım atmadım,atamadım...
Düşüncelerime bir perde çekip inmek için düğmeye bastım. Kısa bir süre sonra otobüs durmuş bende inmiştim. Onun indiğini de biliyordum bunu umursamama çalışıyordum. Ne kadar başarılı olduğum ise muamma...
Adımın seslenilmesiyle kısa bir süre olduğum yerde kaldım. Fakat cevap verme niyetinde değildim. Adımlarımı atmaya devam ettim. Çok geçmeden kolumu tutan kollarla kaşlarımı yukarı kaldırıp bakışlarımı koluma çevirdim.
"Neden bir tepki vermiyorsun?"
Bakışlarımı sakince yüzüne çevirdiğimde yine aynı bakışlarla karşılaştım. Neredeyse iki haftadır bu bakışlarla karşılaşıyordum ve sanırım alışmıştım.
Ben bir cevap vermezken sabırsız davranıp cümlelerine devam etti.
" Bak sadece seni tanımaya çalışıyorum ve buna izin vermiyorsun. Neden yapıyorsun bunu?"
Neden yapıyordum bunu? Korkuyor muyum? Hayır.
Endişeleniyor muydum? Hayır.
Peki neden böyleydim? Kalbimi birinin avuçlarına bırakmak fazla saçma değil miydi? Sen kalbini ona veriyorsun ve o parçalayıp atıyor... Saçma...Dudaklarımı nemlendirip gözlerimi kıstım.
" Gerek duymuyorumdur olamaz mı?"
Fazla klasik olmuştu sanırım. Olsundu.. böyle iyiydi benim hayatım...
Derin bir nefes alıp elini kolumdan çekti. Sakince gözlerime baktı.
" Sana seni sevdiğimi defalarca kez söyledim değil mi?"
" Önemsemiyorum.."
Gözlerimi başka yöne çevirdim. Çok büyük yalan söylüyordum. Önemsiyorum hemde çok fakat kalbimi parçalamasından deli gibi korkuyordum.
Arkamı dönüp okula doğru ilerlemeye başladım. Arkamdan seslendi dedikleriyle bir süre yerimde durdum. Başımı iki yana sallayıp okula girdim.
Dersin başlamasına vardı. Bende çantamdan bir kitap çıkarıp okumaya başladım.
Bazen tek dostum kitaplarım oluyordu. Onlar hayal dünyamın anahtarıydı. Okurken dış dünyadan soyutlanıp hayal dünyamda çok farklı şeyleri gerçekleştiriyordum.
Gerçek dünyadan çok daha güzel bir dünyam olduğu kesindir çünkü orada korku,hayal kırıklığı gibi negatif düşüncelere yer yok.
Amfi yavaş yavaş dolmaya başladığında son birkaç sayfa daha okuyup kitabın kapağını kapattım. Onu bir kenara koyup çantamdan defter kalemimi çıkardım. Kimse kimseye not vermek zorunda değildi. Çok fazla bir zaman dilimi geçmemişti ki sınıftan içeri o girmişti.
Gözleri direk gözlerimi buldu. Derin bakışlarına derince karşılık veremezdim. Gözlerimi kaçırdım. Nereye oturduğunda dikkat etmedim zaten o yerine geçerken de hocamız içeriye girmişti.
Dikkatli bir şekilde hocayı dinlemeye ve not almaya başladım. Aralıksız bir şekilde iki saat boyunca ders işlemiştik. On dakika ara verdiğimizde yanımda hareketlilik hissettim. Bakışlarımı defterimden kaldırıp yanıma ilişen kişiye baktım. Bakmamla gözlerimi devirmem bir olmuştu. Bu kız hep benimle uğraşmaya devam edecek sanırım. Ve bundan gram haz etmiyordum.
" Ay kıyamam not tutmuş bizim inek. "
İtici bir şekilde yan bir gülüş attığında sinirle güldüm.
" Hmm öyle yaptım da bundan sanane?"
Gözlerimi kısıp yüzüne bakmaya başladım. Söylediğimden hoşnut olmamıştı.
"Ne ters yapıyorsun kızım?"
Gözlerimi devirip elimle sırada ritim tutmaya başladım.
" Ne zaman gideceksin boş zamanım yok seninle ilgilenemem"
Sinirle nefes aldığında yüzüme doğru eğildi.
" Sabah onunla konuşurken zamanın vardı ama.."
"Neyden bahsediyorsun sen?"
Gözleriyle onu işaret etti. Bu salak kız ne ima ediyordu? Birazdan yolabilirdim.
" Baya yakındınız. Şimdide söyleyeyim. Boşuna heveslenme onu bilirsin kullanır atar. Bir daha yüzüne bile bakmaz."
Elbette bu söylediklerini biliyordum. Belki de bu yüzden ona karşı bir adım atmıyordum.
Yanımdan ayrıldığında gözlerim hedefini buldu ve gözlerimiz birbirine kavuştu.
Manasız hızlanan kalbime lanet ederek başımı sıraya yasladım. Beynimdeki şu düşüncelerden kurtulmalıydım. Bu kafayla doğru karar veremezdim.
Bir iki saat daha ders işledikten sonra çantamı toparlayıp durağa ilerlemeye başladım. Daha yarım saat vardı saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp etrafıma göz gezdirdim.
Benim hayatım biraz fazla sade fakat bundan rahatsız değildim. Sakin bir yaşam oldum olası iyidir diye düşünüyorum.
Her dakika yeni bir olay olması benim kaldırabileceğim birşey değildi sanırım. Telefonum çalmaya başladığında çantamdan çıkarıp arayana baktım. Yabancı bir numara arıyordu. Açıp kulağıma koydum.
"Alo.."
Karşıdaki kişi konuşurken ben hayattan soyutlanmış bir şekilde öylece karşıdaki duvarı seyrediyordum. Dizlerimin bağı çözüldü. Tutunacak yer aradım bulamadım. Gözlerim karardı bu olmamalıydı.
Bahar....#################
##################
Uykum geldi bu bölümde kısa oldu. Umarım diğer bölümleri uzatabilirim...
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın İçindeki SEN
General Fiction••••••••••••••🥀🥀🥀🥀🥀•••••••••••••• Gözlerin gözlerime öyle güzel bakıyordu ki bu şekilde sonsuza kadar kalıp hayal kurabilirdim. Sahi sende benimle aynı fikirde misin? Huzurla nefes alıp verdim yanında gözlerine bakarken. Kokun.....Kokun nüfus...