"Kendi elinle kazdığın kuyuya, aşk; taş atmak demektir. Gürültüsü büyüyünce sessizliğin, marifet, yosunlar gibi susmaktır." (Can Yücel)
Susmak isteğim, gözlerimin doluluğu ve kalbimin düğüm düğüm olduğu bu bölümde bir kez daha anladım. Bu ikili hayatıma aniden girdi ama iyi ki girdi. Ezel ve Umay. Küçük dünyama iyi ki geldiniz. Bugün özel bir gün veya anlamlı bir gün değil ama bugün bölümü düzenlerken ve eklemeler yaparken duygusallaşmam bana bu sözleri söyletti. Neyse, ben daha fazla duygusallaşmadan ve sizi fazla oyalamadan bölüme alayım, en iyisi. :)
15.Bölüm|Tenin Özgür Kuyusundaki Güller🥀
"Nefes boşluğumdaki kuyu içimdeki yollara küller döktüğünde özgürlüğüm yanmıştı ama şimdi öyle değil.
Çünkü tenim özgür bir kuyuya dönüştü, güllerim ise o suyun üzerindeki berrak kırmızılığa.Ten özgürlüğe, gül ise kuyuma karıştı.
Ve artık tenimdeki kuyu nefesimi gül kokusuyla sarmaladı.
Tenin özgür kuyusu nefesin kan kırmızısı, boşluğun ise dalgalanan en berrak suyu olduğunda ise onun gözlerinde gördüğüm şefkat, içimdeki kız çocuğunun ağlayışı değil en içten gülüşü olmuştu.
Ellerimin buz kesen tarafı önümdeki kapıyı engel varsayarak ortadan kaldırdı, uçuşan tül açık kapıdan içeriye serin havayı da beraberinde getirdi. Odada gezinen gözlerim her seferinde başka eşyalarla karşılaşmak zorunda kaldığında ise odadan hızlıca çıkıp, merdivenleri indim. Adımlarım benden bağımsız gittiğinde yönüm bahçeydi.
Ela harelerim anında arkası dönük bir şekilde oturan adamın sırtıyla kesiştiğinde sanki büyük bir enkazdan çıkmış gibi sıkışık bir nefes aldım ve bir süre arkasından görünen siyah tutamlarına, siyah tişörtünün ardındaki sırtına baktım. Bir an sırtında gördüğüm o çizgiler aklıma geldi, irkildim. Öyle bir irkildim ki dudaklarımın bile titreştiğini hissettim.
Ayaklarım onun için ilk adımını attığında içim acıdı, ikinci adımını attığında kalbim kırık bir nefes aldı, üçüncü adımda derin bir boşluk, dört de ağır bir baskı, beş, altı, yedi, sekiz...
Tam sekiz adım.
Yanına gelene kadar fark etmediğim sigarası usulca dudaklarına uzanacakken duraksadı, hatta kaskatı kesildi.
İşte o an anladım.Bu adamın bir alarm gibi sinyal veren duyuları sadece benim için bu kadar aceleci ve tanıdıktı, arkasını dönmedi, çünkü biliyordu ben olduğumu. Bende ses çıkarmadan hâlâ göğsümü bir ok gibi vuran atışları ile yanına oturdum.
Üzerine sinen sigara kokusu kendi eşsiz kokusuyla birleşerek burnuma dolduğunda sadece dizlerine yatmak ve o büyük elleri ile saçlarımı okşarken kokusunu içime çekmek istemem, içimi bir fare gibi kemiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Martıya Âşık Kız
Romance"Bir gün seni çözeceğim," diye fısıldadım ellerimdeki umutsuz ancak kuvvetli duyguyla. "Bir gün senin aslında kim olduğunu öğreneceğim," diye fısıldadım onun gizemindeki kafese ilmik atarak. Dudaklarının yavaşça yanağıma doğru kaydığını, ardındansa...