"İstersen gözlerindeki yaşlarda boğulurum, güzelim. Sen yeter ki ağlama."
Keyifli Okumalar...🧡
17.Bölüm|Islak Martının Kalbindeki Acı
❧
Ruhumda derin bir buzul kütlesi, kalbimde derin bir ağrı vardı.
Baba, ruhum kanıyor. Baba, ölüyorum. Baba, beni neden görmüyorsun?
Kanatlarımdaki ıslaklık, gözlerimdeki yaş içimi delip geçiyordu.
İçimde öyle bir acı vardı ki, nefesim tükenip beni ölüme sürüklüyordu.
Yüreğimde sancılanan bir acının yavaş yavaş içime yayıldığını öyle çıplak hissettim ki, ağzımdan çıkan en ufak bir inilti bile sanki o acıyı harmanlayıp, tekrar ve tekrar kalbimi yakmak için yaşatacaktı. Annem, karşımdaki bedenin merhametinden yoksun bırakılan, kadın. Siyah saçlarının her bir teline kıyamadığım, annem. Neden böyle bir adamı sevgisizliğine rağmen hâlâ hayatında tutuyordu? Neden kendini böyle bir hayattan kurtarmıyordu?
Bazı geceler çok düşünürdüm, bazı geceler çok kızardım, bazı gecelerse çok hissizleşirdim. Neden, derdim. Neden, böyleyiz. Böyle olmak zorundayız. Ama her gecem, bu düşüncelerle yeni bir sabaha merhaba der. Her düşüncem ise yanıtsız kalırdı.
Şimdi anlıyordum.
Bizim gölgemizde bir kadın vardı.
Yapma artık baba. Beni kanatma, beni yakma, beni senden nefret ettirme.
Lütfen.
Lütfen, yapma bunu bana.
Bize.
Ezel'in gözleri tıpkı benim gibi ondan ayrılamazken, dudaklarından usulca bitik bir isim döküldü. "Lina." Babam beni görmediği için bir kez daha duyduğu isim ile duvara vurduğunda çıldırmış gibi bağırdı. "Sus lan! Sus!" O an, adımlarıma komut verdim ve enkazıma yürümeye başladım. Her bir adımımda aldığım nefes, içime bir oyuk açıp beni kendine çekmeye çalışıyordu ancak bu gece o cümleyle yüzleşmeden buradan asla gitmeyecektim. Sonucu her ne olursa olsun.
Babamın iri bedeni yavaşça bana doğru döndüğünde, anında kesişen bakışlarımız aldığı soluğun, içe çekilmesini, yüzünün ise bembeyaz kesilmesini sağlamıştı. Bir defa yüzünde gördüğüm o duygu yeniden sert yüz hatlarına konduğunda, dinç yüzünün içe çöküşü benden bile hızlıydı.
"Kızım," sesindeki haraplık yıllarca içime konulan duyguların başındaki en belirgin içsizlikti. Karşı karşıya geldiğimiz an dudaklarımdan çıkmayı başarabilen acı, dudaklarıma yayılan tuzlu gözyaşında cızıldadı.
"Kim?" İlk sorum bu olmuştu. Babamın ela hareleri her şeyi duyduğumu anlamış olduğunda, elleri büyük bir boşluğa çekildi."Yıllarca üzerime boş topraklar gömmene neden olan, o kadın kim?"
"Kız çocuğu," Ezel'in fısıltısında kaybolan çaresizliğim çok acıyordu. Ona bakmadım, belki de bakamadım. Barlas'ın yavaşça bizden uzaklaşmaya başladığını hissediyordum ancak sadece karşımdaki adama, babama bakıyordum. Bana tıpkı yıllarca çektiğim çaresizlik gibi bakıyordu."Kızım."
"Bana kızım deme!" Diye bağırdığım an, omuzlarımdaki yük ile çöktüğüm andı. "Kim, o! Kim!" Durduramadığım gözyaşlarım arasından bu sefer sessizce fısıldadım. "Bana sadece ismini söyle." Ezel'in büyük ellerini saçlarımda hissettiğimde deli gibi ağlamamak için kendimi çok zor tutuyordum ancak başarılı olamayacağımı ve çok kısa bir süre sonra deli gibi ağlayacağımı da biliyordum. "Bırak kızımı!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Martıya Âşık Kız
Romance"Bir gün seni çözeceğim," diye fısıldadım ellerimdeki umutsuz ancak kuvvetli duyguyla. "Bir gün senin aslında kim olduğunu öğreneceğim," diye fısıldadım onun gizemindeki kafese ilmik atarak. Dudaklarının yavaşça yanağıma doğru kaydığını, ardındansa...