Anahtarla daire kapısını açıp içeri girdiğimizde onunla buluşmadan önce tüttürdüğüm esrarın kokusu hala ortadaydı ve onun da kokuyu aldığından emindim. Yine de hiçbir şey söylemeden salona geçip gergin bir şekilde "Keyfine bak." diye mırıldandım. "Birazdan gelirim."
Sadece şu elbiseden kurtulmak istiyordum.
Onu orada bırakarak yatak odasına geçtim ve topuklu ayakkabıları bir kenara fırlatıp elbiseyi üzerimden sıyırdım. Gri eşofmanımı ve üzerine de kısa kollu bol tişörtümü giydikten sonra banyoya geçerek makyajımı da temizledim. Bunları oldukça kısa bir sürede halledip mutfağa ayak bastığımda onun nasıl kahve içtiğini sormayı unuttuğumun farkına varmıştım.
Aynı aceleci adımlarla salonun kapısına ulaştığımda onu koltukta oturmuş bir şekilde beklerken buldum. Telefonu elindeydi ve geldiğimi duyduğu anda ekrandaki gözlerini bana kaldırmıştı.
"Kahveni nasıl istersin? Sütlü, sade?"
"Sade."
Tıpkı benim içtiğim gibi. Başımı onaylar anlamda sallayıp mutfağa geri döndüm ve muhtemelen hayatında içeceği en boktan kahveyi hazırladım. Kupaları elime alıp içeri dönmek için hazırlanıyordum ki, neler olduğu bir kez daha aklıma geldi ve buna inanamadım. Çok garipti. Onun evimde olması, ona kahve yapmam ya da birlikte televizyon izleyecek olmamız... Hem de boktan bir Reality Show' u. Birkaç gün önce bunları yapacağımızı duysam kesinlikle bir kahkaha atardım.
Ama sakin olmam gerekiyor. Onun yanında oluşan bu sakarlıkları kesip rahatlamalı ve onu yakmadan kupayı eline vermeliydim. Derin bir nefes aldıktan sonra salona gidip yanına oturdum ve kupalardan birisini ona uzattım. Bir teşekkür mırıldanarak kupayı alırken koltuğun benim tarafımda duran kumandayı gördüm. Bir elim boşalınca kumandayı alıp televizyonu ve sonra da kanalı açtım.
"Başlamak üzere." dedim bir şey söylemek zorundaymışım gibi.
Bana baktığını hissettim. "Bu şeyi izlediğini düşünmezdim."
Ona dönüp "Neden izlediğimi ben de bilmiyorum." dedim omzumu silkerek.
"Onları seviyor musun?"
İğrenerek yüzümü buruşturduğumda dudakları yukarıya doğru gerilmişti.
"Hayır ama sahte kavgalarını izlemek beni eğlendiriyor."
Cevap vermediğinde kendimi gözlerine bakmaya zorladım. Bu sebeple aramızda uzun bir bakışma olmuştu. Tabi yine bu yarışı kaybeden bendim. Zaten herhangi bir insanın gözlerine uzun uzun bakamaz, rahatsız olurdum. Yine öyle oldu.
"Eğlenmek için daha farklı şeyler yapmalısın."
"Vaktim yok."
"Yaratabilirsin."
Gülmeye benzer bir nefes bıraktım. "Senin için söylemesi kolay."
"Neden?" diye sordu ilgiyle.
"Para içinde yüzüyorsun. Çalışmana bile gerek yok." Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Çalışıyor musun?"
"Evet."
"Babanın şirketindeki imza işleri falan mı?"
Sesimdeki alay onu bir kez daha gülümsetti. "Sadece imza işleri değil."
Ona cevap verecekken tanıdık melodiyi duymamla tüm dikkatimi televizyona verdim. Şu an geçen haftanın özeti veriliyordu. Khloé çığlık atarak ağlarken gülmeden edemedim.
Özet boyunca sessiz kalıp kahvelerimizi yudumlamıştık. Yeni bölüm başladığında ise bacaklarımı bağdaş haline getirip üşüyen ellerimle sıcak kupayı sardım.