Kitap okuyamıyordum. Midemden başlayıp tüm göğsüme yayılan bu garip ağrı öylesine berbattı ki, ne dikkatimi herhangi bir şeyde toplayabiliyor ne de sakin olabiliyordum. Gözlerim durmaksızın saatteydi. Çünkü bu akşam evime gelecek ve birlikte televizyon izleyecektik. Doğrusu, televizyon izleyebileceğimi bile sanmıyordum.
Kitap okuyamayacağımı kabullendiğimde bir saat önce yaptığım gibi ayaklanıp etrafı toparladım, kitap raflarını düzenlemeye koyuldum. Kitapları boylarına göre ya da renklerine göre tekrar yerleştirmek en azından düşüncelerimi biraz dağıtabiliyordu. Şimdi olduğu gibi. Ve bu beyin rahatlaması yalnızca yarım saat kadar sürdü.
Dükkanın kapısı açıldığında elimdeki kitapla beraber kapıya doğru döndüm. Midem tekrardan bulandı. Aptal torbacımın burada ne işi olabilirdi?
Elleri bol eşofmanının cebinde, yüzündeki yayvan gülücük ile bana bakıyordu. İçeriye doğru birkaç adım daha atarak bana yaklaştı ve bu sırada gözlerini ilgiyle etrafta gezdirdi.
"Burada ne işin var?" Elimdeki kitabı yerine bırakarak masamın önüne geçtim ve kalçamı oraya yasladım. Kollarımı birbirine bağlayarak onu izlemeyi sürdürürken burnunu çekmişti.
"Canım sıkıldı tatlım."
"Ne yapayım?"
"Eğlendir beni. Arkadaş değil miyiz?" dedi ve aramızda birkaç adım olacak şekilde karşımda durdu.
"Değiliz. Git buradan." Bıkkın tavrım gözle görülür bir şekilde onu eğlendiriyordu.
"Esrar için babacığına geldiğinde gitmeni söylememi ister misin tatlım?"
Bir nefes bırakarak gözlerimi devirdim. Her ne içtiyse daha da aptal olmuştu.
"Neden buradasın?"
"Söyledim sana tatlım. Canım sıkılıyor."
"Canın sıkıldığında buraya gelemezsin."
"Nasıl istersen. Bir daha gelmeyeceğim." Bir elini cebinden çıkararak çenesini kaşırken yüzünü ani bir ciddiyet hakim oldu. "Malik' le takıldığını duydum."
"Ne?"
"Duydun tatlım. Onunla takılıyormuşsun."
"Kiminle ne yaptığım seni ilgilendirmez."
"Evet... Evet, tatlım ama seni uyarmaya geldim. Ben senin için öyle olmasam da sen benim arkadaşımsın tatlım."
Cevap vermedim. Sormamı beklemedi zaten.
"Zengin bir babanın oğlu, başarılı, yakışıklı ve dahası. Sana kendini böyle tanıttı değil mi tatlım? Ama o bunlardan daha kötüsü. O kadar kötü ki, daha kötüsünü görmedim tatlım. Yemin ederim."
Enerjim olsaydı kahkaha atardım.
"Keş bir torbacıdan tavsiye alacak değilim."
Az önce onun ciddileştiğini söylemiştim. Ancak şu anki yüz ifadesi diğerini çöpe atacak kadar korkunçtu. Boynundaki damarlar belirginleşip solgun teni kızardığında bana saldıracağını bile düşündüm. Ama yalnızca bağırdı: "Torbacı olmayı gerçekten istediğimi mi düşünüyorsun?!"
Bu ani öfkesi beni de gerginleştirmişti. "Seni okuldan attıklarında başka bir okula gitmek yerine sokakları seçtin Felix."
"Seni akıllı birisi sanmıştım, tanrım! Denemediğimi mi sandın? Hiçbir sikik okul beni kabul etmedi Nova! Çünkü Malikler böyle olmasını, hayatımı sikmek istediler. Başka şansım yoktu." Gözleri dolduğunda birkaç adım geriledi. "Yaser' in piçine güvenme. Ona yanlış yapan herkesi sikiyor. Sana aşık olması bile bir şeyi değiştirmez."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
phosphene • malik
FanfictionKarşılık alamayacağını bilse de yıllardır ona aşıktı. 21819