"Ve bir gün, gözlerine yeniden bakacağım,""Ne yapıyorsun?" dedim Asil'e kaşlarımı çatıp bakarken. Okuldakiler arka tarafta olduğu için ön tarafta bizden başka kimse yoktu.
"Asıl sen ne yapıyorsun?" Göğsü hızla inip kalkıyordu. Dudağının kenarı kızarmıştı ve çok az kanıyordu. Kolumu tutan eline baktığımda elinin üstünün de kızardığını fark etmiştim.
"Neden çocuğa vurdun?"
"Sana ne!" dedi hiddetle. Bu tavrı afallamama sebep olmuştu. "Kendini iyilik meleği falan mı zannediyorsun sen? Neden her boka atlıyorsun kızım?" Kolumu elinden kurtardım.
"Bu iki oldu," diye mırıldandığımda artık ben de sinirliydim. "İkinci kez canımı böyle yakıyorsun." Kolumu ima etmiştim. Duraksadı. Suratını buruşturduğunda eli ensesine gitti.
"Amacım canını yakmak değildi." Gerçekten pişman görünüyordu.
"Boşversene ben iyilik meleği değilim. Birbirinizi öldürseniz dahi dönüp bakmayacağım." Ardından yanından geçmek için hareketlendim ama beni kibar bir şekilde durdurdu. Gözlerine baktım. Siyah gözleri hafif çekikti ve bu ona yabancı havası katıyordu. Bildiğim kadarıyla babası Kore'de doğmuştu.
"Öyle demek istemedim," dediğinde alayla gülümsedim.
"Biz düşman gruplarız Asil. Bana kendini açıklamana gerek yok." Bu söylediğim onu daha çok afallatırken yanından geçtim ve okul binasına doğru ilerlemeye başladım. Nedense içimden bir ses onu kırdığımı söylüyordu ama bu umrumda değildi. Biz onunla düşmandık.
"Gece!" Binadan girmek üzereyken Kardelen'in sesini duyduğumda duraksamıştım. Ahsen'le birlikte koşarak geliyorlardı.
"İyi misiniz?" diye sordum korkmuş suratlarına bakarken.
"Ben iyiyim ama Bartu değil," Ahsen duraksadı. "Şey, onun yanına gideceğim," dedi utanarak. Kardelen boğazını temizlediğinde dönüp ona baktım.
"Sanırım ben de gideceğim," dediğinde gülümsedim.
"Sorun yok kızlar. Ben de eve gidecektim zaten yorgunum."
Kızlarla vedalaştıktan sonra sınıftan çantamı almış ve eve gelmiştim. Hâlâ anonimin engelini açmamıştım. Aldırmayarak geceye kadar izleyeceğim bir dizi açtım ve kendimi yatağa attım.
Hava karardığında üzerimdeki sweatin kapüşonunu kafama geçirip odadan çıkmıştım. Anahtarı alıp evden çıktığımda elimde bir buket zambak vardı. Oldukça yavaş hareketlerle yürürken kendimi çok karışık hissediyordum. Bir yandan kim olduğunu bilmediğim ve sırrımı bilen anonim. Diğer yandan düşmanım olarak bildiğim ama öyle hissetmediğim Asil. Sıkıntılı bir nefes verirken sonunda sokak lambasının altına gelmiştim.
Bu sokak lambası yıkılmış bir binanın arkasında kalıyordu o yüzden buraya kimse uğramazdı. Elimdeki buketi sarı ışığın altına bırakırken titrek bir nefes aldım.
"Biliyorum buradasın," diye mırıldandım. Ağlamak üzereydim. "Ben seni hep bekleyeceğim." Cebimdeki çakıyı çıkarıp direğin arkasında kalan duvara doğru adımladım. Gördüğüm manzara karşısında şok olmuştum.
Üzerine çizikler attığım duvar tamamen siyaha boyanmıştı. Çiziklerin hepsi yok olmuştu ve duvara büyüklü küçüklü bir sürü beyaz zambak çizilmişti. Duvarın köşesinde tek bir şey yazıyordu.
Zambaklar bir gün solacak ama bunlar senin için hep yaşayacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lilyum | Texting
Teen Fiction+054****: Her gece sokak lambasının altına bıraktığın zambaklar bir gün solacak. +054****: Kimsenin seni görmediğini düşünüyorsun. +054****: Ama ben görüyorum. +054****: Bugün o duvara bir çentik daha atma. Bırak 1230 çentik olarak kalsın.