Pvrıs, 070 Shake - Use Me
"Seninleyim, zamanımın sonuna dek."
Elimde tuttuğum ve bana sanki kocaman bir kayayı taşıyormuşum gibi hissettiren buket içerisinde sarılı zambakları sokak lambasının altına yavaşça bırakıp doğruldum. Sokak lambasının ışığı bozulmuştu ve arada bir küçük cızırtılar eşliğinde yanıp sönüyordu.
"Merhaba," diye mırıldandım zambaklara bakarken. Sıkıntıyla nefes alıp saçlarımı karıştırdım. "Asil bu gece bana çok garip şeyler söyledi." Ellerimi yavaşça iki yana indirirken sokak lambası aniden söndü ardından cızırtı çıkararak birkaç saniye sonra yeniden yandı. Gece çoktan şehri sarmıştı. Bu yüzden esen rüzgar beni üşütürken üzerime giydiğim kapüşonluma biraz daha sokuldum. Altımda dizlerimin üzerinde biten sporcu bir tayt vardı ve bu kesinlikle ısınmama engel oluyordu. Buna aldırmayarak bakışlarımı diğer elimde tuttuğum sprey boyaya çevirdim.
"Bu gece buraya bir çentik bırakmayacağım." Daniel'ın boyadığı duvara baktım. "Ona haksızlık yaptığımı düşünmeye başladım ve bu düşünce beni o kadar çok kötü hissettiriyor ki ne yapmam gerektiğini bilmiyorum." Titreyen dudaklarımı ısırdım ve burnumu sertçe çektim. "Keşke burada olsaydın." Durdum. "Olsaydınız."
Derin bir nefes alıp ağlamamak için kendimi sıkarken sprey kutusunu hızlıca salladım ardından kapağını açıp duvara yaklaştım. Spreyi duvara püskürtmeye başladığımda ışık bir kez daha yanıp sönmüştü. İşim bittiğinde hüzünlü bir gülümsemeyle duvara baktım. Şimdi zambakların arasında küçük ama benim için çok büyük masmavi bir gülücük vardı. O gece Asil için, onu affetmek için zihnimde attığım üçüncü çentik yerine çizdiğim gülücüğe baktım. Bu gülücük, onu affetmek için attığım çentiklerden biriydi.
"Asil," diye fısıldadım duvarı izlemeye devam ederken. "Biz geride bırakıldık ama ben seni geride bırakmak istemiyorum." Yavaşça gülümsedim. Son kez mavi gülücüğe bakıp elimdeki boyayı duvarın bir köşesinde açılmış oyuğun içerisine yerleştirdim ve arkamı dönüp ilerlemeye başladım. Asil'in attığı son mesajdan sonra kendimi burada bulmuştum ve uzun uzun düşünme fırsatım olmuştu. Belki de gerçekten ona haksızlık ediyordum. Onun da affedilmeye ihtiyacı vardı.
Benim gibi.
Kapüşonlumun cebindeki telefonum çalmaya başladığında çoktan sokaktan çıkmıştım. Arayan kişi nefesimi tutmama sebep olurken kalbim çarpmaya başlamıştı. Telefonu yanıtlayıp kulağıma götürürken ana caddede yürüyordum.
"Asil?" dedim heyecanla. Önce yüksek sesli müziği duydum ardından bir anda müzik kesildi.
"Benim, Kaan." Kaşlarım şaşkınlıkla havalandığında birkaç saniye olduğum yerde durmuştum.
"Kaan?" dedim sorarcasına. "Neden beni Asil'den arıyorsun?"
"Çünkü kendisi telefonu göremeyecek kadar sarhoş," dedi bıkkınca.
"Ve? Beni neden aradın?" Karşıdan karşıya geçtim.
"Buraya gelmelisin Gece." Adımlarım bir bıçak gibi kesildiğinde şaşkınlıkla boşluğa baktım.
"Ha?"
"Asil tüm gece senin adını sayıkladı ve şimdi de eğer gelmezsen hiçbir yere gitmeyeceğini söylüyor." Bir kere daha bıkkınca soluğunda bir an neredeyse gülecektim.
"Alt tarafı sarhoş bir insan. Size ne kadar karşı koyabilir ki?" dedim olduğum yerde durmaya devam ederken.
"Sen öyle san Gece," dedi, "adam inatçı keçinin teki ve ayrıca hayvan gibi de gücü var. Bana bir kere daha vurursa bu sefer gerçekten tahtalıyı boylayacağım." Dudaklarımı birbirine bastırdım. Nedense onları bir an için öyle hayal etmiştim.
"Pekâla," dedim beni bile şaşırtacak bir sakinlikle. "Adresi gönder."
"Gönderiyorum. Sağ ol Gece," dedi rahatlamış bir ses tonuyla.
"Önemi yok." Telefon kapandığında Kaan zaman geçmeden adresi atmıştı ve bir taksiye atlayıp oraya varmam neredeyse yirmi dakikamı almıştı. Sonunda oldukça büyük ve lüks bir evin önünde indiğimde taksiye parasını ödeyip eve girmiştim. Evin evden büyük bir bahçesi vardı ve bahçede öyle büyük bir kalabalık vardı ki bir an şaşkınlıkla etrafıma baktım. Okulda sima olarak tanıdığım herkes buradaydı. Yavaş adımlarla bahçeye ilerleyip kalabalığa karıştığımda tanıdık bir yüz arıyordum ama görünürlerde kimse yoktu. Tam sol tarafa ilerleyeceğim sırada bir el kolumu yakaladı. Arkamı döndüğümde Kaan'la göz göze gelmiştik.
"Bu taraftan," dedi beni evin içine yönlendirirken. Arkasından ilerlerken başımı sallamıştım. Evin içerisi sandığımdan daha büyüktü ve inanılmaz şıktı. Merdivenleri tırmanıp üst kata çıktığımızda uzun koridorda ilerliyorduk.
"O iyi mi?" diye sordum bir anda. Koridorun sonuna geldiğimizde Kaan bir kapıyı açıp içeri geçmem için yer verdi.
"Pek sayılmaz." Tek kaşımı kaldırarak ona baktım. "Biraz değişik davranıyor." Odadan içeri girdiğimde buranın aslında bir oda değil bir yere açılan merdiven boşluğu olduğunu fark etmiştim. Hiçbir şey demeden merdivenleri tırmandığımda Kaan da arkamdan geliyordu. Son basamağı da çıkıp şaşkınlıkla etrafıma baktım. Tam olarak evin çatısındaydık ama burası arka tarafta kaldığı için ve oldukça yüksek olduğu için küsme burayı göremiyordu. Hemen sağ tarafta yere koyulmuş renkli minderler vardı. Bartu ve Eflah görüş açıma girdiğinde onlara doğru ilerlemeye başladım ve sonunda onu gördüm.
Asil.
Sırtını çatının duvarına yaslamış boş gözlerle boşluğu izliyordu. Elinde tuttuğu içki şişesine baktığımda derin bir nefes aldım.
"Asil," diye mırıldandım yavaşça. Duraksadı ardından bakışları beni bulduğunda o an orada bulunmamak istedim çünkü gözlerime öyle kırgın bakıyordu ki bu benim canımı yakmıştı. Bir süre boyunca ikimiz de sustuk ama bakışlarımızı bir an olsun birbirimizden çekmedik. Aramızdan bir rüzgar esip geçtiğinde Asil içkisinden bir yudum aldı ve bana o geceyi asla unutamayacağım o sözleri söyledi:
"Bana onu getirdiğini zannetmiştim."
Merhaba! Çok uzun bir süre ara verdiğimin farkındayım ama artık beraberiz. Asil ve Gece'nin hikayesi kaldığı yerden devam ediyor. Güzel okumalar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lilyum | Texting
Fiksi Remaja+054****: Her gece sokak lambasının altına bıraktığın zambaklar bir gün solacak. +054****: Kimsenin seni görmediğini düşünüyorsun. +054****: Ama ben görüyorum. +054****: Bugün o duvara bir çentik daha atma. Bırak 1230 çentik olarak kalsın.