BÖLÜM 10

302 21 0
                                    

Destiny 10.bölüm

   Gözlerimi açmaya çalışıyordum. Ne yazık ki pek başarılı olduğum söylenemezdi. Kirpiklerim birbirine yapışmış gibiydi. Bütün çabalarıma rağmen açamamıştım uzun bir süre. Burnuma dolan iğrenç küf ve pas kokusu zaten boş olan midemin daha da bulanmasına neden olmuştu. Tiksinti ile yüzümü buruşturdum. Son kez gücümü kullanıp gözlerimi açmamla pencereden sızan güneş ışınlarının gözlerimi yakması bir oldu. Canım acıdı diyebilirim. Ellerimle gözlerimi ovuşturma çabalarına henüz girişmişken daha öncede fark etmediğim bileklerimdeki sıkı halat parçasını gördüm. O anda parçalar yerine oturdu. Dexter beni kaçırmıştı. Tanrı’m demesi bile komik. Kaçırmak ha? Şu anda hastalıklı bir psikopat tarafından alı koyulmuş bulunmaktayım. Bu bir gerçek. Acaba kendisi neredeydi? Peki ya David? Ona ne olmuştu? En son ciddi anlamda kötü bir durumdaydı.

“Seni duyamaz tatlım. Sanırım şu anda beyin kanaması filan geçiriyordur.”

“Ben varken kavuşmanıza izin verir miyim sanıyorsun?”

“Ona iyi bak belki son görüşün olur.”

 Dexter’ın kurduğu cümleleri teker teker sanki yanımdaymış gibi duymuştum. Aklım bana oyun oynuyor olmalıydı. Ya da kafayı filan yemiş olmalıydım. Her türlü aynı kapıya çıkıyordu. İyi değildim. Hem de hiç. Birden içimde oluşan dürtüyle bulunduğum yeri incelemeye koyuldum. Öncelikle büyük bir yerdi. Duvarları paslanmış, bazı yerleri yosun tutmuştu. Kesinlikle hoş bir görüntü değildi. Onun dışında kırık camlar ve eskimiş, önceden büyük ihtimalle beyaz olan ama şu anda tam anlamıyla gri perdelerin durumu da pek iç açıcı değildi. Üst üste köşeye atılmış devasa dikiş makinelerine bakılırsa burası önceden tekstil fabrikası filan olmalıydı. Kim bilir ne zaman kapatılmıştı? Ya da şöyle diyelim bizden önce buraya ayak basan olmuş muydu? İncelememe devam ederken o makinelerin arasında üzeri örtü ile örtülmüş bir kabarıklık dikkatimi çekti. Gözlerimi kısıp onun ne olduğunu anlamaya çalıştım. Bir insan bedeni gibi duruyordu. Örtünün üst kısmından görünen sarımsı saçlar ile bedenim kaskatı kesildi. O David olabilir miydi? Peki o ise neden üstü örtülüydü?

“…belki son görüşün olur.”

   Bu sözler belki de hayatımı bundan sonra anlamsız kılacak olan sözlerdi. Hayır. O David değildi. Olmamalıydı. Olamazdı. David ölmemişti. Gözlerimden bir damla düşmüştü ki onun o iğrenç sesini duydum.

-“Şuna da bakın hele. Uyuyan güzel uyanmış ha?”

  Lanet olası domuz. Geber. Abartılı bir şekilde gözlerimi devirdim. Kendini ne sanıyordu ki bu?

-“Nasılsın sevgilim? İki gündür uyuyorsun. Sana bir şey oldu sandım. Neyse ki iyisin.”

  Bunları söylerken yanıma çömelmişti. Demek 2 gün? Tanrı’m Luna delirmiş olmalı. Ve diğer insanlar. Neden bizi bulmak için uğraşmıyorlardı ki? Çenemden tutup başımı kaldırdı.

-“Tatlım bana kızgın mısın yoksa? Ben sadece bizim mutluluğumuz için uğraşıyorum. David’i ortadan kaldırınca ikimiz olacağız. Sadece ikimiz. Bizi mükemmel bir hayat bekliyor.”

  Eğilip dudaklarıma kısa ve iğrenç bir öpücük kondurdu. Ellerim bağlı olduğu içinde bir şey yapamıyordum. Çömeldiği yerden kalkıp gitmek için arkasını döndü. Tabi ki benim aptal ağzım durmamıştı.

-“David nerede Dexter?”

   Soruyu sormam ile David’in elinin sol yanağıma çarpması gecikmemişti. Başım hızla sağa çevrilirken Dexter oldukça sinirlenmişe benziyordu. Bir anda kolumdan çekip ayağa kaldırdı. Aniden çektiği için halat bileklerime iyice sürtünmüştü ve bu acı veriyordu. Diğer yandan iki gündür yattığım için bacaklarımın da o kadar iyi tuttuğu söylenemezdi. Dexter beni sürüklüyordu. Biraz önce gördüğüm yere doğru. O örtüye doğru. İşte korktuğum başıma gelmişti. Onun altında David vardı. Ve ben onun ne halde olduğunu görmekten korkuyordum. Tanrı’m sen ona yardım et! İşkence gibi geçen yaklaşık 10 saniye sonra oraya gelmiştik. Dexter önce örtüyü açtı. O manzara o kadar korkunçtu ki… David ölü gibi yatıyordu. Yüzü yara ve kan içindeydi. Nefes alıp almadığını anlayamıyordum. Dexter bedenimi bir eşyaymış gibi David’in bedeninin üzerine itti.

DestinyWhere stories live. Discover now