BÖLÜM 3

407 15 0
                                    

3.bölüm

   David bana o muhteşemden öte mavi gözleriyle bakarken, birden manzaramı kapatan ve 32 dişiyle sırıtan Ted’i gördüm. Ted beni kolları arasına alıp sıkıca sarmalarken Ted’in arkasından David’e kaçamak bir bakış atıp hala bana bakıp bakmadığını kontrol ettim. Maalesef bana bakmıyor onun yerine Alessia’nın Angelina Jolie dudaklarını sömürüyordu. Başımı sıkıntıyla Ted’in omzuna gömerken kollarımı omuzlarına doladım. Nihayet ayrıldığımızda –yaklaşık on yedi saniye sonra- Ted hala sırıtıyordu. Tanrı’m bu çocuğa bir şeyler olmuş.

-“Tanrı aşkına! Sen de kimsin ve Alex’e ne yaptın?”

Ve ardından kocaman bir kahkaha.

-“Abartma Ted. Sadece bir kaç küçük değişiklik ve sonuç bu. İnan bana her şey Luna’nın fikriydi. Ona çok aşırıya kaçmamasını söyledim ama tabii ki de beni dinlemedi. Yani Luna’dan bahsediyoruz. Biliyor musun? En az bir milyon tane poşet vardı ellerimizde alışverişten geldiğimizde. Ya ayakkabılara ne demeli? Paris Hilton’un ayakkabı koleksiyonunu geçti resmen aldığımız ayakkabılar. Ayrıca-“

-“Tatlım, nefes almaya ne dersin? Ne dediğini pek anlamadım ama kesinlikle doğru söylüyorsundur. Her neyse partideyiz değil mi? O yüzden şimdi ne yapıyoruz? Dans ediyoruuz.”

     Beni kolumdan çekip bahçenin ortasına, insanların kendinden geçip çılgınca dans ettikleri yere sürüklerken anın tadını çıkarmaya karar verdim. Göz ucuyla Luna’ya baktım. Onun keyfi yerindeydi. Sevgilisinin pardon onu aldatan sevgilisinin yanında kahkahalar atıyor, arada boynuna kollarını doluyordu.

     Ted ile saçmalık ötesi bir şekilde dans ederken –buradaki herkes öyle- eğlencenin doruklarındaydım resmen. Uzun zamandır bu kadar eğlenmediğimi fark ettim. Bundan sonra eski Alex yok. Sanırım artık Luna’nın geceleri yurttan kaçma fikirlerine karşı çıkıp odada oturup ders çalışmaya çalışmak yok. Çalışmaya çalışmak diyorum çünkü Luna onun fikirlerine karşı çıktığın zaman yaklaşık üç saat süren geneli sitem içerikli konuşmalarına başlıyor. Beni gitmeye ikna edemediği için ders çalışmamı engelliyor ki bence gayet başarılı da. Her neyse bundan sonrasını merakla bekliyorum.

    İki dakikalığına dinlenmek için mola verdiğimizde bahçedeki içki standlarından bir bardak votka aldım. Saate bakmak için telefonumu çıkardığımda gözlerimde yuvalarından çıkmak üzereydi. Çoktan 1 olmuştu ve vakit nasıl böyle hızlı geçti anlayamadım. Etrafıma bakındım şaşkınlık içerisinde. Fazla kişi kalmamıştı. Aniden çalmaya başlayan slow müzikle arkamda sıcak bir nefes hissetmem bir olmuştu.

-“Güzel bayan dans etmek ister mi acaba?”

    Korkuyla arkamı dönmemle okuldaki kızların David ve Tyler’dan sonraki üçüncü tercihleri olan Dexter’ı gördüm. Şöyle bir alıcı gözüyle baktım da gerçekten çok yakışıklı. Dexter da basket takımında ama David gibi sevgilisi yok. Ayrıca boyu David’den daha uzun. Tanrı’m ne yapıyorum ben böyle? Dexter ve David’i karşılaştırmak ha? Hadi amaa.. Beni düşüncelerimden ayıran Dexter’ın cevap bekleyen bakışları oldu. Ona memnuniyetle gülümsedim ve uzattığı elini tuttum. Karşılığında aldığım şey ise dayanılmaz bir gülümseme. Piste geldiğimizde beni yavaşça döndürdü ve tek eliyle belimi sıkıca kavrayarak kendine çekti. Ben ise kollarımı boynuna dolamıştım bile çoktan.

-“Bu gece gözleri kamaştırıyorsun. Söylesene Levine, bu değişikliğin herhangi bir sebebi var mı?”

En salak ifadem ile ona baktığımdan emindim. Bugün herkes aynı şeyi sormuştu. Ama ben onları kısa ve baştan savma cevaplar ile geçiştirmiştim.

-“Tam olarak öyle olduğu söylenemez. Sadece bilirsin Luna’yı. Onun ısrarları üzerine bundan sonra böyle olmaya karar verdim.”

Çapkın bir şekilde sırıttı.

-“Bak sen Luna’ya! Ayda yılda bir işe yarar bir şey yapmış. Sen gerçekten çok…”

-“Ben çok..?” Soran gözlerle ona bakıyordum.

-“Çok farklısın. Yani farklı demek istediğim şey çok güzelleşmiş olman. Evet. Sanırım doğru kelime bu. Sen mükemmel görünüyorsun.”

    Hafiften biraz utanmıştı. Cümlenin sonuna doğru sesi kısılmıştı zaten. Tanrı’m burası sıcak mı oldu ne.? O kadar tatlı görünüyordu ki. Tıpkı frambuazlı bir pasta gibi.

-“Ahh hadi ama Dexter utanma !”

    Cümlemi bitirmemle gülmeye başlamıştım. 1-2 saniye sonra onun da bana katılmasıyla kahkahalarla gülüyorduk. Bahçede kalan son bir kaç kişi bize deliymişiz gibi bakarken o bir kaç kişinin ben, Dexter , David ve Alessia olduğunu fark ettim. Luna ne zaman gitmişti ki bilir. Bir anda ikimizde sustuk ve sessizce bir süre bakıştık. Sanki birbirimizin aklını okuyormuş gibi aynı anda içki standına doğru koşmaya başladık. Tabi ki saçma yarış gibi şeyi Dexter kazanmıştı. Yani benimde öyle uzun bacaklarım olsa bende önce varırdım.

-“Hadi ama Alex çok yavaşsın!”

  O gülerken ben de –sonunda- yanına gitmiştim. Onun bu sözüne karşılık bacağımı yavaşça kaldırdım ve gözünün içine soka soka ayağımdaki topukluları gösterdim. Sessizce kıkırdadı. Ve sonra viskileri sıra sıra mideye indirmeye başladık. 5. bardağımdan sonra başım çoktan dönmeye başlamıştı bile. Sarsak adımlarla Dexter’a yaklaşıp beni odama götürmesini söyledim. Beni yavaşça kucağına aldı. Kollarımı boynuna doladım ve ses çıkarmadan odama gitmeyi bekledim. Beş dakika sonra sırtımı yumuşak bir zeminde hissettim. Sanırım odamdayım. Ama bizim odamız böyle ağır bir erkek parfümü ile kokmuyordu en son hatırladığım kadarıyla.

-“Dexter? Neredeyim ben böyle?” Başım çatlamak üzereydi adeta.

-“Benim odamdayız tatlım. Bu gece biraz eğleneceğiz.”

  İşte bu cümleden sonra üzerimde hissettiğim ağırlık ve dudaklarımdaki baskı ölmeme yeterdi sanırım. Ona karşı koymaya, hali kalmayan kollarımla itmeye çalışıyorum ama maalesef ki Dexter buna izin vermiyor, ben ondan kurtulmaya çalıştıkça beni kendine daha çok bastırıyordu. Gözlerimden akan yaşlar hız kazanırken bir anda üstümdeki ağırlıkta kalktı. Dexter’ın büyük bedeni kimin olduğunu henüz anlayamadığım bir yumrukla yan tarafa doğru savrulurken, Dexter’dan eş zamanlı olarak hiç duymadığım küfürler ve acı dolu iniltiler çıkıyordu. Ve ben güçsüz bedenimi oynatamıyordum.

-“Alex iyi misin? O sana bir şey yaptı mı?”

 Ve o anda beni Dexter’ın iğrenç ellerinden kurtaran kişinin Tyler olduğunu anladım.

-“Ty beni odama götür. Lütfen.”

  Tyler kolumu omzuna atarken diğer eliyle de belimden destek aldı. Uzun koridorlardan ve kısa bir kapı tıklama sesinden sonra Luna’nın çığlığını duydum. Tyler’a neler olduğunu soruyordu. Tyler ise pek bir şey bilmediğini söyleyerek Luna’dan su getirmesini istedi ve ardından beni kucağına alıp yatağıma yatırdı. Henüz kollarını benden çekmemişken Tyler’ı yakasından tutup kendime çektim ve kulağına bir daha asla geri dönüşü olmayan sözleri söyledim.

“Helena ile yattığını, Luna’yı aldattığını biliyorum Tyler Waterson.”

   Hala kapanmamış gözlerimin ardından Tyler’ın kaskatı olmuş bedenini görebiliyordum. Onun yaptığı tek şey ise Luna’nın sorularına cevap vermeden aniden odayı terk etmek oldu.

   Benim yaptığım şey ise üstümdeki bu ağır yükün birazının kalkmış olmasının verdiği rahatlama ile kendimi derin bir uykunun kollarına bırakmak…

DestinyWhere stories live. Discover now