BÖLÜM 11

261 16 0
                                    

Destiny 11.bölüm

   Dudaklarımızı yavaşça ayırdıktan sonra birbirimize baktık. Kalbim heyecanla atıyordu. Onun da benden farklı olduğu söylenemezdi zaten. Gözlerinin içindeki mutluluk parçacıklarını görmemek için kör olmak gerekirdi. O anda dünyadan soyutlanmış gibiydik. Sadece o ve ben. David. Hayallerimin erkeği. Masmavi gözleri şimdi daha bir başka bakıyordu. Gözleri daha derindi. Daha anlamlı. Daha içten.

-“Seni seviyorum.”

   Kafeterya kalabalıktı. Sesini duymakta zorlanmıştım. Ancak duymamak elde değildi zaten. Bu iki anlamsız sözcüğün bir araya gelip oluşturduğu pek çok şey ifade eden cümle sanki en mükemmel şairin elinden çıkmış, dünyanın en özel sözleriydi. Bu özel cümleyi David’den duymak ise benim için paha biçilemez bir mutluluktu. Mavi gözlerinin o yoğun bakışları kalbime işliyordu.

-“Ben de seni seviyorum.”

  Karşılık olarak bir kez daha öptü beni. O anda sağ taraftan patlayan flaş ile ikimizde kafamızı oraya çevirdik. Ki sevgili (!) Luna için bu pek de yeterli değildi. Ona dönmemizle bir flaşın patlaması daha gecikmemişti. İkimizde şaşkın çıkmış olmalıydık. Luna önce elindeki profesyonel makinenin minik ekranına baktı. Ardından kahkahalar atarak yanımızdan uzaklaştı. David ile birbirimize bakıp gülmemizde bunun hemen ardından oldu zaten. Tutmam için uzattığı eline parmaklarımı kenetledim. Onun uzun ve ince parmaklarını kendi parmaklarım arasında hissetmek mükemmel bir duyguydu. Kafeteryadan o halde çıktık. Bütün gün o halde gezdik. Daha önce olmadığım kadar mutluydum. Başka ne isteyebilirdim ki?  

^^

   Mükemmel bir güne gözlerimi açarken oldukça heyecanlı olduğumu hissedebiliyordum. David ile iki haftadır harika bir şekilde seyrinde ilerleyen ilişkimiz görenlere taş çatlatacak derecedeydi. Ben daha önce yaşamıyormuşum. Hayatım ikiye ayrılabilirdi. David’den önce ve David’den sonra. O benim başlangıcımdı. Ben onunla doğmuştum. O benim miladımdı. Ve bugünde onunla ilk resmi yemeğimize çıkıyoruz. Aklıma Dexter ile olan yemeğimiz geldi nedensizce. O gün Dexter’a neredeyse inanabilirdim. Daha önce hiç görmediğim insani yanını görmüştüm o gün. Hiç kimseye göstermediği yanını. İstediği zaman gayet romantik ve iyi bir insan olabiliyordu. Ama çoğunlukla bunu istediği söylenemezdi. O kendini güçlü göstermek istiyordu. Yenilmez, gücü her şeye yeten.. Bunun getirileri olarak da daima acımasız Dexter’ı oynuyordu. Düşüncelerimi dağıtmak için başımı iki yana sallayıp yataktan kalktım. Tamam. Bugün sevgilim ile yemeğe çıkıyor olabilirim. Ancak benim acil yeni bir kıyafete ihtiyacım var. Bunun içinde..

-“Lunaaaaa! Çabuk çık banyodan. Alışverişe gitmemiz gerek.”

  Yaklaşık beş dakika sonra Luna başına doladığı havlusuyla banyo sınırlarından çıktı. Duşun verdiği etkiyle rahatlamış görünüyordu. Yüzünde insan dışı bir gülümseme vardı. Doğruyu söylemeliyim. Endişelenmeye başlamıştım.

-“Hey sen iyi misin?”

  Saçma bakışları ve gülümsemesi hala devam ediyordu.

-“Tanrı aşkına! Şu aptal yüz ifadeni acil terk et.”

-“Ahh Alex bugün okulumuza öğrenci değişim programıyla bir çocuk gelecekmiş. Fransız’mış. İnanabiliyor musun? Umarım yakışıklıdır.”

    Nasıl unuturum? Luna ve Fransız aşkı. O ırkın erkeklerine ölesiye bayılır. Zavallı Luna. Gerçekten umarım şu yeni çocuk Luna’ya göre olur. Ama ondan önce bugünkü işlerimi halletmeliyim.

-“Tatlım seni anlıyorum. Umarım Tanrı dualarını kabul eder. Ama önce diyorum ki benim elbise işini halletsek?

-“Ahh doğru. Şu yemek işi değil mi? Tamam o zaman. Hadi hazırlan da çıkalım.”

DestinyWhere stories live. Discover now