Destiny 13.bölüm
Saçmalık! Bu tamamen saçmalık. Dünyanın en büyük saçmalığı. Anlayamıyordum. David neden bu kadar abartmıştı ki? Buna gerek var mıydı? Bu davranışına anlam veremiyordum. Kıskanç erkek arkadaş moduna geçmişti bir anda. Jason’a karşı bu ön yargılı tavrı hoş değildi. Onu tanımıyordu bile! Birazcık tanısa aslında gayet yakın iki arkadaş olabilirlerdi. Tamam. Kendisi arkadaş olmak istemiyor olabilir. Bunu anlayışla karşılayabilirdim ancak benim hayatıma yön vermeye çalışması tahammül edilemez bir şey. Ciddi anlamda. Jason iyi bir insandı. Gerçekten iyi bir insandı. Onu tanıdığım için mutluyu. Onda farklı bir şey var. Sanki ona ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. Jason’un sahip olduğu bir şey beni ona çekiyordu. Kötü niyetli bir insan değildi. Bu garip gelebilir. Sonuçta onu sadece bir gündür tanıyorum. Ama bu bile onu tanımama yetti. Peki David neden bunu göremiyordu ki? Neden Jason’u kabul etmiyordu? Neden onu tanımak için az da olsa çaba göstermiyordu? Bütün bunları yapmadığı yetmezmiş gibi bir de kavga etmiştik. Fazlasıyla sert çıkmıştı. Çok fazla. Abartmıştı. Onunla arkadaş olmamı istemediğini kibar bir dille söyleyebilirdi ki David bunu yapmadı. Yani zaten kibar bir dille arkadaş olmamı istemediğini söylese onun dediğini kabul edecek değildim. Bende kibar dille itiraz ederdim ki bu konuda oldukça başarılıyım. Her halükarda David ile ilk ve en büyük kavgamızı yapmış bulunmaktayız ki bu zaten yeterince üzücü. Arkasına bakmadan uzaklaşmıştı yanımdan. O anı asla unutmayacağım. Kalbimi kırıp paramparça edip gitmişti. Özür dilemeyi filan da düşünmüyordum. Yani tabi duruma göre değişirdi ama sonuçta abartan ve kavgayı başlatan David’di. Yani gelip onun özür dilemesi gerekiyordu. O gittiğinden beri yerde oturmuş önümdeki çimleri büyük bir hırsla yoluyordum. David’e olan sinirimi zavallı bitkilerden çıkarıyordum ki içim sızladı ve buna bir son verdim. Ayağı kalkıp eşyalarımı alıp kafeteryaya yürüdüm. Belki David’de oradadır. Ama Luna’yı bulsam iyi olurdu. Kafeteryaya giriş yaptığımda şöyle gir gözlerimle taradım. Objektiflerime takılan en arka masalardan birinde oturan iki kişi olmuştu. Lisa ve David. Lisa genellikle kendi halimde takılan, kimseye bir zararı dokunmaış iyi bir kızdı. Ama sorun şu ki David neden onu yanında oturuyor? Ve neden bu kadar sinir bozucu davranıyor? Sinirli bakışlarımdan birini David’e yolladıktan sonra kısa bir lanet çekip hemen iki masa yanlarında oturan Luna ve Marlon’un masasına yürüdüm. Bir dakika. Luna ve Marlon mu? Bakıyorum da hemen kaynaşmışlar. Gülerek yanlarına oturdum. Luna mutlulukla bakıyordu. Marlon’dan gelen soru ise fazla gecikmemişti.
-“Şuna da bakın hele! Alex’ti değil mi?
Gözlerimi alayla kısıp nerdeyse tısladım.
-“Fransız çocuk.”
Sanırım burada Fransız olan Marlon değildi. Olanlara Fransız kalan sevgili Luna’mdı.
-“Hey siz tanışıyor musunuz?”
Ve ardından Luna’dan bana gelen ölümcül bunubananedensöylemedin bakışı. Şaşırmayın Luna’da o bakışlardan çok var.
-“Ah Luna sevgili arkadaşın sabah odama tecavüzde bulundu.”
-“Hey bir kere orası David’in odasıydı. Nereden bilebilirdim ki senin odada olduğunu ve –sabahki halini hatırladım- öyle dolaştığını?
-“Biri bana neler olduğunu anlatabilir mi lütfen?
Marlon olayları abartarak anlatırken –ben tabi ki de müdahale edip düzeltmiştim- aslında baya eğlenmiştik. David ile olan kavgam neredeyse aklımdan gitmişti. Gözüm masanın altından mesaj yazmaya çalışan Luna’ya takıldı. Bundan tam üç saniye sonra Luna telefonunu masanın üzerine koydu ve bundan tekrar üç saniye sonra telefonumun titremesi bir oldu. Luna’ya hızlı bir bakış attım. Marlon ile derin sohbetleri seyrinde gidiyordu. Hızla telefonumun tuş kilidini açıp mesajı gönderen baktım. Luna.
