BÖLÜM 2

439 16 0
                                    

2.bölüm

 1 hafta sonra…

    Vee mükemmel bir güne, perdeden sızan güneş ışınlarını vücudumu ele geçirmesi ile, ki özellikle gözlerim, uyandım demek isterdim ancak sizin de Luna gibi bir arkadaşınız olsaydı emin olun bunu ne kadar zor olacağını bilirdiniz. Ama yoktur. Neden mi? Çünkü benim çok sevgili arkadaşım Luna türünün tek örneği.

   Evet acı gerçekler vol 1: Uyanışım Luna’nın cırtlak sesi ve sevinç çığlıklarıyla oldu. Tanrı’m ! Bir anda öldüğümü filan sandım yani. O nasıl bir sestir? Kaç yıldır arkadaşız ama hala alışamadım Luna’nın sesine. Bugün cumartesi. Yani okul yok. Yani bugün ‘yaza hoşça kal’ partisi var. Yani siz anlayın ki bir haftadır Luna her gün böyle. Bugünü halatla çekiyordu. Attığı çığlıklarda cabası. Gerçekten kafayı yemiş olmalı. Biri ona dur desin! Tabi ölmeyi göze alıyorsa. Daha çok genç olduğuma karar verip şaşkın şaşkın Luna’yı izlemeye devam ettim. Yerinde duramıyordu bir türlü.

-“Tanrı aşkına Luna sakin ol artık!”

-“Delirdin mi sen.? Ne sakin olmasından bahsediyorsun? Bugün mükemmel bir gün. Hadi kalk artık daha çok işimiz var. Ve Tyler bizi bekliyor. Alışveriş merkezine bırakacak.”

    Ahh lanet olası pislik adi herif! O budalanın yüzünü parçalamak istiyorum. Ya da cinsel organını koparıp eline verirsem daha iyi olur sanki. Luna’yı aldatmak neymiş görsün. Öğrendiğimden beri Helena ve Tyler’ın yüzüne tiksinerek bakıyorum. Tyler bir keresinde yanıma gelip bir problem olup olmadığını sordu. Ben ne mi yaptım? Tam bütün nefretimi üstüne kusacakken Luna yanımızda belirdi ve konu kapandı. Ve Tyler hala tüm sırnaşıklığıyla ve ölümcül esprileriyle yaşamaya devam ediyor.

    Aslında Luna’ya her şeyi söylemek istiyorum. Ama içimden bir ses daha zamanı olmadığını söylüyor. Ben de o sesi dinlemeye karar verdim. Luna’ın üzülmesine dayanamam ama bu şekilde hayatıma devam edemem de. Ona yalan söylemek çok zor. Ondan bir şeyler saklamak çok zor. Sürekli gülen yüzüne bakınca bir gün gerçekleri öğrendiği zaman neler olacağını tahmin edemiyorum. Luna’yı daha önce sinirliyken hiç görmedim. Ama maalesef o gün geldiğinde olacaklardan kaçınmak gibi bir durum söz konusu değil.

    Düşüncelerimi dağıtmak istercesine kafamı iki yana sallayıp kendime geldim ve hazırlanmaya başladım. Önce bi değişiklik yapmaya karar verip elime aldığım gömleği daha sonra kıyafet denerken giyip çıkarması zor olmasın diye her zamanki t-shirtlerimden biriyle değiştirdim. Gözlerime çok hafif bir kalem çekince hazır olduğuma inandım ve Luna ile odadan çıkıp Tyler’ın yanına gittik. Son model arabasıyla yurdun otoparkında bizi bekliyordu. Luna sanki ilk defa görüyormuş gibi büyük bir aşkla Tyler ı öperken garip bakışlarım eşliğinde yanlarından geçip arkaya oturdum. Sonunda Luna ve Tyler da zahmet edip arabaya bindiler ve yola çıktık. Yol boyunca arabada hakim olan sessizliğe benim arada Tyler’a attığım iğneleyici bakışlar ve Tyler’ın gözlerini kaçırması eşlik ediyordu. Tyler ile konuşmalıyım kesinlikle. En azından bildiğimi bilmeli.

    Sonunda alışveriş merkezine geldik ve Luna ile kol kola girip gezmeye başladık. Tyler işi olduğunu söyleyip gitmişti. Lanet olası kesin Helena’nın yanına gidiyor. Günümüzü böyle mahvetmemek için Luna ya kocaman gülümsedim ve alışveriş başlamış oldu.

    Yaklaşık 20 mağaza sonra hala parti için bir elbise bulamamış ama Luna’nın ısrarları üzerine milyonlarca mini etek, topuklu ayakkabı, günlük elbiseler hatta fantezi çorabı bile almıştım. Luna’nın en mutlu hali alışveriş yaparken ki hali. Onu böyle görmek beni de mutlu ediyor. O yüzden Luna’nın beni deney faresi gibi kullanıp her mağazada elime yaklaşık 50 elbise askısı tutuşturup kabinlere yollamasına ve denediklerimin hepsini aldırmasına sesimi çıkarmadım.

    Ve evet. 21.mağazamızda aradığım elbiseyi daha kapıdan girer girmez bulmuştum. Sanki sıcacık ekmek ve Nutella gibi birbirine kavuşmayı bekleyen iki varlıktık ben ve elbisem. Elimdeki poşetlerin çokluğuna ve mağazadaki insanların   -heyburadabidelivar- bakışlarına aldırmadan elbisemin uygun bedenini buldum ve kabinlere doğru yol aldım. Elbisemi giyip aynaya baktım ve halinden gayet memnun olan ben ile karşılaştım. Yüzüme gülümsememi yerleştirip kabinden önce kafamı çıkardım ve Luna ‘ya bakıp yanıma çağırdım. Luna yaklaşık beş dakikalık bir süzüşten sonra büyük bir ciddiyetle –ki bu ciddiyeti FBI ajanlarının yüzlerinde bile bulamazsınız- yüzüme baktı.

      Sağ kaşını kaldırmış bir vaziyette hala yüzüme bakarken ben de bu sırada bir zamanlar tek kaşımı kaldırmaya çalışıp ama beceremediğim günleri aklıma getirdim ve bu düşüncelerime kendi kendime gülerken bir anda Luna’nın kollarını ahtapot misali belimde hissettim. Kahkahalar atıyordu hem de çok yüksek sesli kahkahalar. Tamam. Yani içinde bulunduğumuz durum da kanıtladı, ki artık mağazadaki insanlar -heyburadabidelivar- bakışlarını bana değil Luna’ya atıyorlardı.

-“Tanrı’m Alex ! Güzel olacağını biliyordum ama bu kadarını da tahmin etmemiştim açıkçası. Mükemmel görünüyorsun. Bekle David! Alex geliyor.!!”

 -“Yani bunu almalıyım öyle değil mi?”

-“Senin kafan iyi mi ? Tabi ki de alıyorsun bunu!”

  Aceleyle kafamı aşağı yukarı sallayıp üstümü değiştirmek üzere kabine girdim. Luna da aynı yerden mükemmel bir elbise aldı. Ben diyorum bu kız seksi diye ama beni takan yok ki. Ben yine iç dünyamla kelime savaşı verirken Luna da elbisesinin parasını ödemiş ve koluma girmişti çoktan. Şimdi ki durağımız kuaför. Ancak önce oturup birer M&Ms li dondurma yemek lazım.

3 saat sonra..

  Tanrı’m.!! Kelimenin tam anlamıyla nasıl derler hani , odamıza gelip kendimi canım yatağımın üzerine bıraktığımda bütün hücrelerim isyan ediyordu. Ağrımayan yerim yoktu resmen. Luna ile üç saat süren kuaför maceramızdan sonra nihayet yurda gelmiştik. Ben sadece saçımı kestirdim. Ekstra olarak fön, maşa gibi bir şey yaptırmadım. Neden? Çünkü yurda döner dönmez duş almalıydım. Çünkü bu yorgunluk ancak önce sıcak suyun altında kaslarınızın rahatlaması ardından mayışma  kıvamına gelince buz gibi suda yaklaşık yirmi dakika kalıp ayılmakla geçerdi. Ve ben de öyle yaptım. Nihayet duştan çıkıp saçlarımı kuruttum ve elbisemi bütün organlarımla dikkat ederek elime alıp giymeye başladım. Zaten düz olan saçlarımı da dağınık bir topuz yapıp önden birazcık perçem bıraktım. Elbisemin birkaç ton koyusu topuklularımı da giydikten sonra sevgili arkadaşımın makyaj malzemelerinin başına geçtim ve magazin dergilerinden okuduğum tüyolarla üstüme uygun bir makyaj yaptım. Yani tamam normalde makyaj yapan biri değilim ama bende kesinlikle yetenek var. Nihayet görüntümden gayet memnun olduğumu belli eden ifademle aynanın karşında dikilirken Luna’nın da hazırlandığını fark ettim.

    Sırıtarak birbirimize bakarken onun ne kadar mükemmel göründüğünü de anlamış oldum. Diz kapağının az üstünde kırmızı dar elbisesi ve fönlü saçlarıyla resmen harikaydı. Beni tek üzen şey ise Luna’nın bunca hazırlığı aslında onu hiç hak etmeyen biri için yapmış olması.

    Kol kola girip parti yerine -ki bu yer okulumuzun devasa bahçesi oluyor- ilerledik. Koridordan geçerken insanların özellikle benim üzerimde dolaşan gözleri kendimi tuhaf hissetmeme neden olmuştu. Luna güven verircesine kolumu sıkarken ona dönüp bir kez daha gülümsedim ve duruşumu dikleştirerek ve çevremdeki insanlara gülümseyerek yürümeye devam ettim. Tabi bu arada ardımızda bıraktığımız fısıldaşmalar daha iyi hissetmeme yardımcı oldu. Uzun zaman sonra insanların konuştuğu kişi olmak gerçekten ama gerçekten beni kendime getirdi. Bunca zaman neyi beklemiştim ki? Sanırım bunun için Luna’ya ayrıca teşekkür etmem gerekiyordu.

    Çoktan geldiğimiz bahçeyi Luna, Tyler’ın yanına gidince inceleme fırsatı  bulmuştum. Hava çoktan karardığı için her yerden ışık patlaması yükseliyordu. Ve canlı müzik de cabası. Çevremdeki bakışlara aldırmadan –ki beş dakika içerisinde üç tane dans teklifi alıp üstüne kibarca reddetmiştim.- Ted i bulmaya çalışırken bir çift okyanus ile çakıştı gözlerim. Sahibinin şaşkınlık içinde olduğunu yeterince belli eden bir cm kadar açılmış ağzı ve daha sonra gülümsemeyle üste doğru kıvrılan kiraz rengi dudakları ile David Lawrence karşımda 1.85 boyu ve daha önce kimseye bu kadar yakıştırmadığım takım elbisesiyle bana bakıyordu. Ve işte o anda aklıma bir şey geldi. Ne demişti Luna?

“Bekle David.! Alexandra geliyor.!!” 

DestinyWhere stories live. Discover now