"Megan?" Sabahın köründe ofisimin koltuğunda belim tutulmuş bir şekilde uyanmıştım. Megan etrafta gözükmüyordu. Ayağa zorlukla kalkıp masamdaki telefonumu elime aldım. Ekranı açtığımda bunun benim telefonum olmadığını fark etmiştim. Megan'ın telefonu olmalıydı. Saat ise dokuz olmuştu çoktan. Kapım tıklandığında üzerime köşedeki gömleği giydim.
"Gir." Dedim sandalyeme oturmuş köşedeki dünden kalma kahveden bir yudum almışken. Sekreter kapıda olağan gülümsemesiyle göründü.
"Megan nerede onu gördün mü?" Dedim bedenimi arkaya doğru esneterek. Kafasını salladı.
"Oğlunun bir rahatsızlığı yüzünden sabah erkenden ayrıldı." Elindeki kağıtları masanın üzerine bırakıyordu.
"Telefonu burada." Dedim yavaşça. "Sanırım benim telefonumu alıp gitti." Aynı model kılıfsız telefonlarımızın karışması olağan bir durumdu fakat nasıl fark etmemiş olduğunu anlamıyordum.
"Müşterilerde sorun çıktı mı?"
"Çıkmadı efendim. Zaten neredeyse hepsi gitti. Sanırım sadece 12 kişi kaldı. 6 oda. Bayan Levian yeni ayın programını mail adresinize yollamış. Kontrol ve onay istediğini belirtti."
"Tamam, çıkmam lazım benlik bir durum var mı?"
"Hayır efendim."
Altımda ince bir şort üzerimde gömlekle gece Megan ile kaldığımız odaya geçtim. Sağdan soldan eşyalarımı toplarken Megan'ın hiç eşyası kalıp kalmadığına baktım. Herhangi bir şey yoktu. Tekrar odama geçtim ve çantamı aldım. Otelden çıkıp arabama atladım.
Eve gidip doğru düzgün bir duş almam ve derse gitmem gerekiyordu. Bunları yapmam ise yorgunluğum ve üşengeçliğim yüzünden neredeyse iki saatimi almıştı. Öğle paydosunun sonuna doğru üniversite kampüsüne girmiştim. Elimde Megan'ın telefonu çantamı omuzuma takmış kendimden emin bir şekilde üniversite sekreterine doğru yol aldım.
Ağzında her zaman sakız olan saçlarını kalemle toplayan sekreterin masasının önünde durduğumda gözlerini bilgisayar ekranından alıp beni süzdü.
"İyi günler efendim. Bayan Kamen'in odası ne tarafta acaba?"
Megan'ın burada olup olmadığını sorsaydım cevap alabileceğimi dahi düşünmüyordum. Gözlükleri üstünden bana baktı.
"Güney kanadı kat dört." Dedi umursamazca. Kuzey kanadından çıkıp üniversitenin diğer bloğuna geçtim. Asansöre binmeye çalıştığımda bozuk olduğunu anlamam önünde bekleyip üçüncü katta sabit durmasını biraz algılamam sonucunda beş dakika kadar sürmüştü. Megan'ın odasını diğer profesörlerin odalarının kapılarından hızlı hızlı geçerek bulmuştum. Sanırım diğer kanattan gelseydim daha kolay ulaşabilirdim bu odaya... Kapısında kalın siyah puntolu gümüş plakada Profesör Megan L. Kamen yazıyordu.
Kapıyı tıklamadan açtığımda Megan kafasını hızlıca önündeki kağıtlardan kaldırdı ve bana doğru baktı.
"Kapıyı çaldığını duymadım." Dedi iğneleyici bir tavırla.
"Çünkü çalmadım." Dedim içeri girip kapıyı kapattıktan sonra.
"Seninle sevişip, iki gecemi beraber geçirdim diye kendinde bu hakkı bulmana şaşırdım." Önündeki kağıt yığınına döndü yeniden. Bana bakmasını istiyordum, kağıtlara değil.
"Biraz geç uyandım, saate bakmak için telefonumu aradım ama telefonları karıştırmışsın sanırım." Masasının önündeki rahat deri koltuklardan birine oturdum ve bacak bacak üzerine attım.
"Bilerek yaptım. Yeniden bana gelmen için." Masasındaki hâlâ dumanı üzerinde olan kahveye uzandım.
"Çağırsan zaten gelirdim."
"Biliyorum." Dedi kestirip atarak. Ne halt olmuştu buna böyle?
"Megan..."
"Bayan Kamen." Diye düzeltti. Gözleri keskin bir bakış fırlatmıştı. Kızıl saçlarına değen ışık gözlerimi çoktan güzellikle kör etmişti. Ellerimi göğsüme bağladım.
"Umm, Bayan Kamen, oğlunuz nasıl?" Yüz ifadesi biraz donuktu ama yine de o minik dudak kıvrılmasını görmüştüm ucundan.
"Gayet iyi onu okula bırakıp geldim." Kahvesinden bir yudum daha alıp masasına bıraktım. Telefonunu kağıt yığının kenarına koydum ve masadaki diğer telefonu aldım. Ekranı kaydırarak bunun benim telefonum olduğuna emin oldum.
"Ben gidiyorum." Dedim ayağa kalkarken.
"Pekâlâ Bayan Tunre çıkabilirsiniz." Yine bana bakmadan cevaplamıştı beni. Sakince kapıya doğru yürümeye başlamıştım ki aniden gelen dürtüyle arkamı döndüm, Megan'ın yanına yaklaştım. Sandalyesinin yanına geldim ve üzerine eğilip çenesini kavradım parmaklarımla.
Kafasını kaldırdı. Sonunda güzel ela gözleri hak ettiğim gibi gözlerimdeydi. Sakince dudaklarımı kırmızı rujlu dudaklarına bastırdım. Sadece kısa bir öpücük.
"İyi günler diliyorum Bayan Kamen." Dedim öpücüğümü aldıktan hemen sonra. Kapıyı çekip çıkmadan önce son kez ona baktım. Sandalyesinde geriye yaslanmıştı, beni süzüyordu. Gözlerimiz buluştuğunda ufak bir sırıtış yolladım ona. Ardından kapıyı kapatıp. Sınıfların olduğu bloğa ilerlemeye başladım.
Bayan Kamen, ondan kolaylıkla kurtulamayacağımı belirtmişti. Ben de onun benden kolaylıkla kurtulmasını istemiyordum. Onunla uğraşmak için can atıyordum...
#KalbiDengem
Hadi accık daha yorum yabın 🫠
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayın Çıplak Günü (GxG) +18
Romance+18 GirlxGirl kurgudur. Kurallar belli, elli oda, yüz kişi. Elli kırmızı, elli mavi bileklik. Karanlık bir salon. İşte Ayın Çıplak Günü partisinin özeti. #KalbiDengem