"Andolsun, Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik." (Bakara Suresi, 87), "Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de O salihlerdendir. " (Bakara Suresi, 130)
Biz tabiri Allah'ın çoğul olduğu anlamına mı gelir? Bu iddia son derece yüzeysel ve cahilce bir yaklaşımdan kaynaklanan bu yanılgından başka bir şey değildir. Biz tabiri tıpkı Türkçede olduğu gibi Arapçada da "Büyüklük, heybet, azamet, yücelik, üstün makam ve mevkii vurgulamak için kullanılır. Türkçede muhatabımız tek olsa da ona 'siz' diye hitap etmek nasıl nezaketse, yaratıcının da kendi azametini ifade etmek için çoğul kelime kullanması o kadar doğaldır. O yer ve göklerin yoktan yaratıcısı tek hakimidir. Yüceltmek, saygınlık ve kutsiyet ifade etmek için kullanıldığı açıktır.
Arapçada birinci çoğul şahıs, 'nûn' zamiri ile yapılır. Fail tek olmasına rağmen çokluk belirten ve "nûnu'l-azame" denilen bu zamir Arapçada sık kullanılan bir belağat çeşitidir.
Allah Teala'nın sıfatlarını, fiillerini ve icraatlarını ifadeye, dilin imkânlarının yetmediği de bir gerçektir. Düşünün bir kere" Yoktan var etmek" anlamındaki fiili bir daha nerede, kim için kullanabiliriz? Allah her şeyi ilk kez yaratmıştır, insanlar ise o yaratılana ancak şekil verebilmektedirler. İşte dil bazen yaratıcıyı anlatmakta yetersiz kalır (Suat Yıldırım, Kur'ân'da Uluhiyyet, İstanbul, 1997, s.57)
Ayrıca Allah biz ifadesini bazen vasıta olarak kullandıklarını kastetmek için de kullanır. Yani Allah icraatına bazen mahlûkatını perde yapmak suretiyle onlara değer verdiğini göstermek için de bu ibareyi kullanmıştır: "Hiç şüphe yok ki o zikri, Kuran'ı Biz indirdik, onu koruyacak olan da Biziz." (Hicr sûresi, 9) Kuran'ı melek Cebrail vasıtası ile indirtmiş ve o Kuran peygamberimiz, sahabe ve hafızlarca korunma altına alınmıştır. Allah (cc) Bakara sûresinde "bir halife yaratacağım" ( 30. ayet ) dedikten biraz sonra "kulnâ": dedik ( 35. ayet ) buyurur. Şimdi burada Cenab-ı Allah yaratma fiilinin yalnız kendisinin olduğundan, yaratmada hiçbir sebep, hiçbir vasıta bulunmadığından dolayı orada "Ben yarattım" derken, "dedik" ifadesinde, Cenab-ı Allah'ın kelamını insanlara tebliğde Vahy meleğinin, Hz. Peygamberin ve daha başka vasıtaların sebepliği söz konusu olduğundan Cenab-ı Allah orada cemi sigasıyla "Biz dedik" buyurur (B. Said Nursi, İşaratu'l-İ'caz, Bakara 30 tefsirinde (s. 297, İhsan Kasım neşri, 1409/1989)
"Biz sana aşikar bir zafer ihsan ettik. Bu da Allah'ın senin geçmiş ve gelecek kusurlarını affetmesi içindir" (Fetih sûresi, 1-2) ayeti için Âlûsî: "Allah Teala'nın azamet cem'i ile zaferi Kendisine isnad ettikten sonra affetme işini ism-i a'zam olan Allah lafz-ı celiline isnad etmesi şuna işaret edebilir: Mağfiret etmede hiçbir sebebin dahli yoktur. Ama zaferi Allah bazı vasıtaları kullanarak verir. Bazı âlimler şöyle demişlerdir: Büyüklerin âdeti, konuşmalarında birinci çoğul şahsı kullanmadır. Çünkü ekseriya yaptıkları icraatları, görevlilerini çalıştırarak gerçekleştirirler." (Ruhu'l-Meani, Fetih sûresi, 1-2 tefsirinde (26/91)
Bazen tekil ve çoğul zamir aynı ayette geçer, mesela. "Ahirette Allah nezdinde olan nimet, eğer bilirseniz, sizin için elbette daha hayırlıdır. Sizin elinizdekiler tükenir ama Allah'ın elinde olanlar bakidir. Biz sabredenleri, işledikleri en güzel işleri esas alarak ödüllendirecek, kötülüklerini bağışlayacağız." (Nahl sûresi, 95-96) Bu ayet için Âlûsî, " Ödüllendireceğiz ifadesinde üçüncü tekil şahıstan birinci çoğul şahsa geçilmesi, "ahirette Allah nezdinde olan nimet, eğer bilirseniz sizin için elbette daha hayırlıdır" cümlesinde yer alan vaadi te'kid için olup sözünde durmanın ehemmiyetini hatırlatmak gayesine yöneliktir." (Ruhu'l-Meani, Nahl sûresi, 95-96 tefsirinde (14/225) diye açıklar.
Bazen de bu biz anlamındaki azamet cem'i, failin büyüklüğünü hatırlatmanın yanı sıra, aynı zamanda mef'ulün- Nesnenin - ehemmiyetini de göstermek gayesine yöneliktir. "İman edip yararlı işler yapanların mükâfatlarını ise tam tamına ödeyeceğiz. Allah zalimleri sevmez" (Al-i İmran sûresi, 57) ayetinin tefsirinde İbn Âşur şöyle der: "Nüveffihim diye azamet nununa izafe etmek, failin yaptığı işin azametine dikkat çekmek içindir. Zira Büyüğün bağışı da büyük olur." (Tefsiru't-Tahrir ve't-Tenvir, Âl-i İmran sûresi, 57 tefsirinde (1/761) Buna bir başka örnek de şu ayet-i kerimedir: "Allah'a itaat edin, Resulüne itaat edin! Eğer yüz çevirirseniz bilin ki Elçimizin görevi sadece açık bir tebliğden ibarettir." (Teğabün sûresi, 12) Âlûsî bu ayetin tefsirinde şöyle der: "Zamirle ifade ederek "onun görevi" denmesi beklenirken azamet cem'ine muzaf olarak "Elçimiz" buyurulması, Hz. Peygamber (a.s)'ı şereflendirmek gayesiyledir. Ayrıca hükmün medarına yani tebliğ görevine, bir de ondan yüz çevirmenin ne derece büyük bir vebal olduğuna (adeta Allah'tan yüz çevirme olduğuna) dikkat çekmek içindir." (Ruhu'l-Meani, Teğabün sûresi, 12 tefsirinde (28/125)
Azamet üslubunun kullanılmasında failin azametini veya yapılan icraatların ehemmiyetini yahut o icraatların her tarafta çoklukla bulunduğunu, ayrıca çok sayıda kişinin onları gerçekleştirmede sebeplik açısından rol oynadığını, Allah Teala'nın onlara değer verdiğini göstermek gibi çeşitli fonksiyonlar bulunmaktadır. ( Prof. Dr. Suat Yıldırım, Yeni Ümit Dergisi Sayı:79 Yıl:2008 )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUR'ANDA ÇELİŞKİ YOKTUR
SpiritualAteistlere cevaben hazırlanmıştır. Hepinizi bekliyorum canlar.