Düş çöllerinde kayıp bir derviş.

1K 135 110
                                    

(Y/N: bölüm sonunda veya paragraf aralarında yorumlarınızı görmeyi çok istiyorum. yorum yapmanız kitabım için çok önemli, ona göre kendimi geliştirmeye çalışacağım. yorum yaparsanız kelimelerimi mutlu edersiniz..!)

Yorgun bedeni, bir kaç saat önce uykusundan uyanmış ve uzun bir aradan sonra kulakları, ona göre güzel fakat hüzünlü bir hadise işitmişti. Kuzey Kore'den kaçmaya çalışıp, Yoongi tarafından yakalanmış birisi şu an mahçupça karşısında köşeye sinmiş ve kirli ellerini yanağına yaslayarak gözlerinden akan uyku ile mücadele etmeye çalışıyordu.

Gece geç saatte uyandığı için, Yoongi ile birlikte Kuzey Kore'den kaçmaya çalışan bu çocukla konuşmaya çalışmışlardı. Çocuğun ağzından sadece 'ben bir şey bilmiyorum' lafından başka bir şey çıkmazken, arada Yoongi'nin sinirden benzi atıyor ve bağırıp bu sıska çocuğun korkmasına neden oluyordu.

Jungkook ise sadece olanları izliyor ve uzun bir aradan sonra Güney Kore'ye kaçma cesareti bulan bu çocuğa hayretle bakıyordu. Aradaki sınır hattında fazla asker ve ciddi bir koruması olan o sınırı nasıl geçmiş, ne için kaçmıştı, onu yakaladıklarından beri bunları düşünüyordu. Sonunda tahta kapının seslice aralanması ile Jungkook ve Yoongi, bakışlarını oraya çevirmiş ve askeriyenin komutanı olan Namjoon'u gördüklerinde derin bir nefes alıp üç genç bakışlarını camdan dışarıya doğru bakan gence çevirmişlerdi.

Yoongi Namjoon'un yanına adımlayıp aralarındaki samimiyetten dolayı elini omzuna atmış ve "gece onu yemek yerken yakaladım, ağzından bir laf alamadım Namjoon-ah. Ne yapalım?onu öldürmek istemeyeceğine eminim. özgürlüğe kavuşmak isteyen insanları öldürmeyi sevmediğini biliyorum." demiş ve başıyla soluk tenli çocuğu işaret etmişti.

Namjoon, bir süre yerde oturan çocuğu süzmüş ve üstündeki kan lekelerini kaşlarını çatarak uzun bir müddet inceledikten sonra onun yanına adımlamıştı. Yere çöküp, çocukla göz göze geleceği şekile bürünüp kabanının üstündeki kan lekelerinin olduğu yerde sertçe ellerini gezdirmiş ve elini genç çocuğun kurşunun onu sıyırdığı yere koyarak var gücüyle sıkmıştı.

Çocuk, acı içinde inleyip nefes verirken Jungkook Hyung'unun yanına hızlıca gelmiş elini elinin üstüne yerleştirmişti. "Namjoon hyung, sertçe davranırsan hiç konuşmayacağını ve onu o zaman öldürmen gerektiğini biliyorsun değil mi? Bırak lütfen." demiş ve Namjoon'un elini geriye ittirerek gözlerini kapamıştı.

Acele ile hemen karşısındaki çocuğun kabanını üstünden çıkarmış ve üzerinde ki yırtık tişörtü çıkartmasını sağlayarak kolundaki derin yarayı incelemişti. İçtiği sigara yüzünden hafiften siyahlaşan ellerini yaranın üstünde gezdirip genç çocukla göz göze geldiklerinde karşısındaki genç bacaklarını kendisine doğru çekmiş ve "Kaçarken, kaçarken oldu. beni yanlış anlamanızı istemem, sadece kurşun kolumu sıyırdı." diyerek Jungkook'un çekinerek yüzüne bakmıştı.

Jungkook gencin sesinin inceliğine, masumluğuna yüzündeki çok hafif tebessümle karşılık verince başını Yoongi'ye çevirip "Hyung, revirden bir şeyler bulabilir misin? yarasını iyileştirdikten sonra gerisini düşünürüz olur mu?" diyerek Namjoon'a bir şeyler demek istercesine gözlerinin içine bakmıştı. Namjoon bir kaç kere gözlerini kırpıştırmış ve arka odalardan birisine geçerek banyoya girmişti.

İki genç, odada yalnız kaldıklarında Jungkook gencin karşısına oturmuş ve sigarasını cebinden çıkarıp boynundaki tüfeği hemen masanın üstüne bırakmıştı.
Cebindeki çakmağı ile hızlıca sigarasını yakarak ölümü dudaklarının arasına koymuş ve bakışlarını etrafta gezdirerek gözleri tekrardan ona bakan genci bulmuştu.

fernweh ﻬ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin