Satır arası yorumlarınızı özledim,
Hatırlıyorum, ilk o zaman acının yüzünü anımsadım. İnsan mahçup bir varlıktı ve pis bir suya dokunmadan edemiyordu. Başlangıcın hangi yerde bittiğini adımlarımın nerenin sonunda başladığını bilmiyordum. Fani bir yaşama ayak uydurmaktan başka bir şey değildi bu yaptığım. Gidilen hiçbir yolun çizgisini ben çizmemiştim.
Şimdiyse ölecek olsa bile bana da ayak uyduran biri olmuştu bu tenha yerde. O'da ben'de ya aynı şeyleri arıyorduk ya da arayıştan çıkmıştı bu yolculuğun amacı. Ne o soruyor ne ben cevaplıyordum, yersiz bir gölge de durmuştuk. Sessizliğin yeni bir sesi bu, kırıklığını kendi kırıklığına benzetiyor yeni bir kırıklık yaratıyorduk belki. Koca bir kavmi arkamıza almış koşuyorduk bu ayaklarımızla. Dünya dönmeyi bırakmıştı, biz kaçtığımız yere geri dönüyor dünyanın küçüklüğünü yeni yeni fark ediyorduk.
Zaman bizi yenmeyi bırakmıştı bundan zamanı biz var ediyorduk. Garip bir yaşamın yolcusu olmaya söz vermiş gibi ellerimizi tutarak kurak bir çölü susuzluğa emanet ediyorduk. Bu çölün bir ucunda uçurum diğer bir yanında koca koca aşılmaz duvarlar vardı, gidemiyorduk ya duvarlara başımızı vuracak ya da uçurumdan atlayacaktık, oysa biz zaten boşlukta süzülen bir toz parçasından farksızdık.
Uzunca birbirimizi izler gündüzün geceye düşmesini, gecenin gündüze katılmasını beklerdik. Bitecekti, her şey gibi birbirimizden kopacak görünmez bir ipin bağlarını düğümlerinden kurtaracaktık, kurtaracaktım.
Onu ölümlere emanet etmeden, saçlarının toprağa denk gelişini görmeden, belki yetmeyecek bir zamana sığdırmaya çalışmadan yapacaktım bunu. Yanımda değildi alışmalıydım. -daha şimdiden alışmalıydım- Karşı duvarda ki paslı aynaya düşen yüzümü inceledim, değişmişti, bu ben değildim cümlesi kafamın içini işgal ediyordu. Büyümekti belki bu. Bir iki ay belki bir gün bile yetmişti büyümeye.
Buraya geldiğimde ki korkum uçup gitmiş şimdi yerini bir kuş kadar hafifliğe bırakmıştı, biri vardı biri benim için vardı. Şu kısa vaktin içinde sarılabileceğim bir şeyler vardı, ama hiç pişmanlığım yoktu.
"Güzelsin."
Kadife sesi tam yanımda bitmişti, belki geleli bir kaç dakikadır oluyordu fakat varlığını şimdi hissetmiştim
"Ama çok yakından."
Yüzümde gezinen göz bebekleri söylüyordu sanki biraz önce söylediği şeyi, somutlaşıyordu.
Birini bir şeyleri andırır gibiydi, Kimdi? Kendime bu nedenli yakın gördüğüm insan bende neyi andırırdı? Kaç sayılı yüz görmüştüm bu ömrümde?"Yanına gelebilmek biraz zamanımı aldı fakat Namjoon hyung'a yardım ediyordum."
Bugün büyük gündü, sevdiğim insan yine sevdiği birinin mutluluğuna şahit olacaktı. Nasıl bir histi bu? Taehyung evlenseydi, bir insanı bir hayatı paylaşacak kadar çok sevseydi nasıl hissederdim? Mutluluktan havaya uçmak deyimini gerçekleştirmiş olurdum belli ki.
"Niçin öyle gülümsedin?"
"Hiç, bir şey hayal ediyordum da."
Dudaklarını araladı fakat bir şey söylemeden geri çekti sözcüklerini. Aramızda ki bu sayısız uçurumdan aşağı bir kaç taş düştü. Seslerini bir kaç saniye önce solumda duydum, gözlerine baktım. Ne kadar uzun bakılırsa, kaybolmayayım diye yeniden fakat orada kaybolacağımı bilmeden.
"Hyung seni bekler."
Söylediğime kulak asmamış olacak ki şapkasını kenara bırakarak ayak ucuma sokuldu. Başını dağınık çarşafın üzerine yaslamış karşı duvarın çatlaklarını izliyordu. Düşüncesinde neleri gezdirdiğini merak etsem de karşısında ki duvar gibi öylece onu izledim. Özlüyordum. Bu öyle bir özlemdi ki karşımdaydı, yanı başımda belki bir kaç nefes yakınımdaydı. Özlüyordum, yıllardır uzaklığını tadar gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fernweh ﻬ jikook
Ficção Geral"bir şu yalnızlığın bastırdığı kanlı geçiştirmeler...büyük sofranın içinde ne diye küçük sofralar açıyorsun? çiçekleri öldürülmüş sanıyorsun, onlar zaten ölüler. çiçekleri canlanmış buluyorsun ki gerçekten canlılar. ara vermeden solan renklerin aras...