Satır arası yorumlarınızı bekliyorum,,,
Yok gibiydi, kendi içinde bile fakat bulmuşlardı elbet düşündüğü gibi. Eskimiş ayakkabıları izliyordu gözleri. kendi yenilgisi olmayacak şeyi düşünüyordu. Soracaklardı ve yine kaçmasını istediği ateşe atacaktı kendi elleriyle bilmeden.
"çocuk.. büyük ihtimalle ölmüştür"
Adım gibi emindi ki bir yerlerde yaşamaya devam ediyordu. Bu biçimsiz insanlar ölmüş bilsinlerdi yine de onu. Taehung bu gerçeği bilmek istemedi.
"Ama hala bir yerlerde yaşıyor olabilir emin olmalıyız."
Karşısında ki adam sessiz çocuğa dönerek ellerini masaya koydu.
"Onu da senden öğreneceğiz?"
Sesinde bir nevi emir verir ifadesi vardı, soru sormamıştı. Bulurlar mıydı onu? O hiç bir şey bilmediği halde bulurlardı elbet. Ellerinden kaçmanın sonu yine ellerine düşmek olurdu hep. Şimdi nasılda cansızdı, nasıl ölüydü. Hala inanıyor muydu kuşların özgür olabileceğine? Renksiz kentlerin ardında düşlediği yeri bulabilmiş miydi yoksa?
"Sana diyorum!"
Karşısında ki öfkeli ses sert bir şekilde masaya vurdu.
"Onunla doğru düzgün konuşmadık, askerler ailesini götürmeden önce sadece bir kere görebildim."
"Çocuk mu var karşında,"
Yalan değildi jimin'i bir o zaman görebilmişti, bir o zaman kaçtığını, cehennemden kaçışını. Hoseok sır olmuştu, hepsi dağılmıştı. Sualler durmadan çoğalıyor gibiydi kafasında, taşıyamıyordu.
"Benim tek bildiğim bu, son zamanlar'da da konuşmuyorduk üstelik bilmiyorum."
Jimin'in sözlerini anımsadı, söyleyemediklerini. Ondan daha çok gitmek istedi belki buradan ama bu şekilde değildi. İri gövdeli asker sinirle gülmüş sandalyeyi duvara fırlatmıştı. Tek bir hareket bile korkutmuyordu Taehyung'u artık. Öylesine çok korkmuştu ki bir zaman şimdi tümünü alıp götürmeye yetmişti.
"seni evine geri gönderecekler onu bulana kadar. Uzun sürmez cesedini buluruz"
kan çanağı gözleri ilk o zaman çevrilmişti karşısındakine. Adam şaşırmış fakat bunu belli etmeyerek arkasını dönmüş o soğuk odadan çıkmıştı yanındakiyle. Bahar geliyordu üşümez diye düşündü, ölümün varlığını kabul dahi etmedi, hiç bir zaman yakıştıramamıştı çünkü ona. Yeni filizlenmiş ağaçların altında artık güneşi görüyordur dedi, sessizce gülümsedi.
Güney Kore sınır birliği
Jungkook'un eli ayağına dolaşmış gibi hızlıca hazırlanıyordu, onu izledim. Gözlerimi hissetmiş gibi bana döndü, oturdu. Cansız odanın içinde gün ışıkları süzüldü.
"Endişen olmasın, ben yanındayım jimin."
Yatıştırmaya çalışıyordu küçük bir kırlangıcı sever gibi. Yanında bir gün olsun karamsarlığını hiç görmediğimi fark ettim.
"Biliyorum, buradasın" elimi soluma koydum. Gülümsedi. Gülümsedik. Ayağa kalktı, kalktım ve saçlarımda gezdirdi ellerini. Küçük çocuktan bir farkım kalmıyordu onun yanında. Bunu bilir gibi çenesini başımın üzerine koydu sarılırken ben ona.
Öğlen vaktiydi. Hava hala soğukken bahar çiçekleri açmadan yapamıyordu.Komutan Namjoon'un sesini duyar duymaz ayrıldık birbirimizden.
"Hazırsınız değil mi? Yola çıkacaksınız birazdan."
![](https://img.wattpad.com/cover/193685529-288-k18278.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fernweh ﻬ jikook
General Fiction"bir şu yalnızlığın bastırdığı kanlı geçiştirmeler...büyük sofranın içinde ne diye küçük sofralar açıyorsun? çiçekleri öldürülmüş sanıyorsun, onlar zaten ölüler. çiçekleri canlanmış buluyorsun ki gerçekten canlılar. ara vermeden solan renklerin aras...