Rengini kaybeden tablo.

8.4K 295 223
                                    

Uykulu olan gözleri, yine her sabah doğan fakat kendi dünyasını aydınlatmaya yetmeyen güneş ışıklarının perdenin arasından içeri süzülüşünü izliyordu. Işıklar odanın belirli kısımlarını aydınlatıyor ama yattığı yer kapkaranlık kalıyordu, ruhu gibi. Sokaklarda hiç koşan çocukların masum mutluluğunun, sevinç çığlıkları yoktu. Duyduğu tek ses, içinde boğulduğu sessizliğiydi. Yastığının soğuk kısmını çevirip, yerinde dikleşirken eskimiş yorganı üstünden attı ve yatağından kalktı, aynanın karşısına geçti yorgun yüzünü izledi bir süre sonra ellerini saçlarına götürdü, karıştırdı. İştahı her zaman ki gibi yoktu. Bu kanser rengi duvarların arasında iştahı nasıl olabilirdi ki ya da nasıl yaşamaya devam edebilirdi, bilmiyordu. Mutfak kapısına yöneldiğinde annesini gördü. Saçları ağırmıştı şimdi farkediyordu, üstü kırışmış özensiz bir hali vardı. Bir şeyler hazırlıyordu. Yanından geçerek dolaba yöneldi, kapağı açtığında neredeyse yok denecek kadar az şey vardı ki bu duruma alışmıştı hep böyleydi. Annesi onu farkettiğinde ellerini saçlarına götürdü yavaşça okşadı yorgun yüzüne bakarak.

Odaya geçtiğinde ilk gözüne çarpan o sararmış defteri oldu masanın üzerinde duran. Oturdu ve kalem ile birlikte defterini eline aldı, her gün yaptığı gibi ne hissettiyse kimseye söyleyemediği, yapmak istediği, gerçekleştirmek istediği -bunlar ona göre imkansızdı- ne varsa hepsini bir bir o deftere yazıyordu. Yine öyle yaptı, onu da düşündü, arkadaşını. Ona göre bu rengi siyah beyazın arasına karışmış yaşadığı yer de o tuvale fırçanın ucuyla değdirilen küçücük bir renk misaliydi arkadaşı. O renksizliğe küçük bir renk katıyordu ki bu onun için çok özel bir şeydi, bunu o biliyor muydu, bilinmez.

Defteri kapatmama sebep olan camdan gelen seslerdi, dışarı doğru baktığımda aşağıda yüzünde kocaman gülümsemesiyle bana bakan arkadaşımı farkettim, Taehyung. Renksizliğimin küçük bir kısmına renk katan kişi. Yorgun yüzümün gülümsemesine sebep olan kişi. Bana göre çok daha neşeli ve rahattı, yaşadığı yere rağmen nasıl böyle olabilir diye düşünürken buluyordum kendimi bazı zamanlar.

Küçük bir gülümseme ile işaret verdikten sonra aşağı indim. Kaldırımın kenarında otururken ayak seslerimi duymuş olacak ki bana çevirdi gözlerini;
"Hiç gelmeyeceksin sanmıştım" dedi  ayakkabılarını yere sürterek.
"Bir şeyler yazıyordum, geç farkettim sesleri"
"bu kadar dalgın olman önemli bir şey yaptığını gösterir, ne yazıyordun?" dedi yarım gülüşüyle.

fernweh ﻬ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin