Doktorun konusmasıyla uyandım.
''İlik örnekleri alındı. Uygun bir ilik bulunana kadar beklemeliyiz.'' dedi. Gözlerimi yavasca actım.
''Peki. Sey... Yani eger ilik bulunamazsa ne kadar yasayacagim? '' diye sordum.
''Hastalıgın cok ilerlememis. İki yıl daha yasarsin en az. Seni bu gün taburcu edicez. Normal hayatına devam et. ama basketbol yasak.'' dedi doktor. İki yıl daha yasarsin en az nedir ya!?
''Asla! '' diye bagirdim. ''Ölürüm ama basketbolu bırakmam! ''
''Küçük hanım, basketbol size yasak.'' dedi doktor.
''Sanada doktorluk yasak be! '' diye bagirdim.
''Sena sakin ol.'' dedi abim.
''Olmuyorum lan! Sakin falan olmuyorum! Basketbol yasak nedir ya!? Basketbol ya basketbol! Bana!! '' diye bagirdim.
''Sakinlestirici yapalım mı? '' diye sordu hemsire.
''Daha önce denediler tatlim. Sonra hemsirenin yedi ceddinin ağzına sıçtım! '' dedim sinirle.
''Bizi biraz yalnız bırakabilir misiniz? '' diye sordu abim.
''Tabi.'' deyip cıktılar. Onlar cıkınca ağlamaya basladim.
''Ölücek olmam umrumda degil abi. Sadece siz üzüleceksiniz. '' dedim.
''Kes sesini geri zekalı! Sen ölmeyeceksin! Hele bi öl seni gebertirim!'' dediginde güldüm.
''Waoow! Ozan bey, harika bir kesif ölü insanı gebertmek! '' dedim abartılı bir saskınlıkla. Sonra aklima bizimkileti görmedigim geldi.
''Benimkiler nerde? ''Diye sordum abime.
''Dısarıdalar. Umut ve Efe'de geldiler.hepsi ilik örnegi verdi ama tutmadi.'' dedi abim.
''Cagirir misin? '' dedim. Basıyla onayladi ve cıktı. Bir dakika gecmeden öküzler iceriye daldılar. Hepsinin gözleri kırmızıydı. Vay amk! Ben bu kadar seviliyo muydum?
''Naber milleeet? '' dedim neseyle.
''İyi misin?'' dedi Caner. Basımı ağır hareketlerle asagı yukari salladım.
''Sena.'' dedi Nese ve bana sarıldı.
''Lan ölmüyorum! Size en az iki sene daha musallatım! '' dedim ve güldüm.
''Hele bir olma.'' dedi Can.
''Sen sus mavisim benim. Tabisi olucam.'' dedim. Sonra Efe'ye dönüp. ''Annen nasıl? '' diye sordum.
''Aynı.''dedi Efe.Umut ile konusmayı düsünmüyordum.
''Ya bu siktigimin doktoru bana basketbolu yasakladi lan! '' dedim.
''Mal ya buna mı takıldın?'' dedi Mete.
''Ivıt bını tıkıldım.'' dedim alay eder gibi.
''İlk gün oldugu gibi.'' dedi Caner. Tabi kimse anlamadı.
''Unutmamıssın. 'Mıtfık ırdı'yı.'' dedim ve güldüm.
''Oys! Bunlar iyice ask böcügü oldu lan! Yine sap ben, yine sap ben! '' diye yakindı Can.
''Ha!? '' diye bir ses geldi Umut'tan.
''Nasıl? '' dedi Efe.
''Sadece gereksizleri unutup hayatıma devam ederken azıcık Caner'e aşık olmus olabilirim ve dün bana cıkma teklifi etmis olabilir.'' dedim.
''Senin adına sevindim.'' dedi Efe. Umut tepki vermiyor sadece bana bakıyordu. Gözünden bir damla yas düstü. İcimin acıdıgını hissettim. Bir damla, bir damla daha..
''Ağlama.'' dedim caresiz sesimle. ''Hiç bir zaman beni suçlama Umut. Hersey senin eserin. Ama sana teskkür ederim. Eger beni ikinciye aldatmasaydın Caner'e aşık olmazdım. Tesekkür ederim.'' dedim. Caner'in yumrugunu sıktıgını fark ettim.
''Ben... Sadece.. Umarım ölmezsin Sena.'' dedi ve cıktı.
''beni yalnız bırakır mısınız? Uyumak istiyorum.'' dedim. Hepsi odadan cıktı ama Caner cıkmadı.
''Sena.. Onu hala seviyor musun? '' dedi bana.
''Sevmiyorum. Sevsem sana nasıl asık olabilirim? '' dedim.
''Seni seviyorum.''
''Bende.''
''Seni ne olursa olsun sevmeye devam edecegim.''
''Caner, eger ölürsem... Lütfen beni unutup mutlu ol tamam mı? '' diye sordum caresizce.
''Sena, sen ölmeyeceksin.'' dedi Caner. Beni degil kendini inandırmak ister gibiydi.
''Caner. Bizimkilere söyle. Lösemili cocuklar icin ilik versinler. Cok kısa bir zamandır hasta oldugumu biliyorum ama geride bıraktıkların icin korkmak cok kötü. Kime verdiginiz önemli degil. Hepiniz gidip ilik verin. Lütfen.'' dedim.
''Seni bu yüzden seviyorum. Her zaman baskalarını düsünebiliyorsun. Senin yerinde baskası olsa kendisi icin birini arardı.'' dedi Caner. Ve. ''Yarın hepimiz gidecegiz.'' diyerek alnımdan öperek dısarıya cıktı.
-__- Bir Hafta Sonra -__-
Taburcu olmus evime gitmistim. Annem ve babama haber verilmisti. Bursa'ya gitmemi istiyorlardı ama ben son zamanlarimmıs gibi Caner'le yasamak istiyordum. Anneme bunu söyledigimde anlayısla karsıladı ve İstanbul'a gelmeye karar verdiler.
Bizimkiler ilik verdiler. Ama bana degil malesef. Öyle bir psikolojiye girdim ki sanki her an son anımmıs gibi yasiyorum.
Bu arada odamdaki bütün mobilyaları mor yaptım. Duvardaki tablolar ve kitaplarım dısında renkli bir tek gri duvarım ile gri yatak örtüm var.
Sabah uyandıgimda banyoma girdim. Aynaya baktıgımda yüzümün renginin soldugunu gördüm. Gözlerim yeniden dolmaya basladi ama ben inatla gülümsedim aynaya. Yüzümü yikadım. Sessizce odama girdim. Bu aralar mor, gri, siyah ve beyaz favori renklerimdi. Üzerinde 'Always Smile' yazan mor tisortumle, gri sortumu giydim. Mor vanslarımıda giyip saclarımı taradım. Telefonumu ve mor kulaklıklarımı elime alıp gri ceketimle evden cıktım. İki renkli kombinleri her zaman sevmisimdir.
Sahilde yürümeye basladım. Bir yandana Little Mix-DNA'yı dinliyordum. İsimi ve anlamıyla hic bir ilgisi yok. Ben genelde melodisini sevmeme göre sarkı dinlerim anlama göre degil. Saat daha sabah altı oldugu icin hava serindi. Sahildeki yürüyüsümden sonra her zamanki banka oturdum.
O sırada yanımaa birinin oturmasıyla irkildim. Bakıslarımı ona cevirdigimde gördügüm yüzle baya sasırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERGENOTORUS
ChickLitNeşeli ama birtakım olaylardan sonra neşeli olmayi beceremeyen, hayattan bıkmış, aşk hayatı boktan, yinede sevimli bir kız. Ne olursa olsun, ne yaşarsa yaşasın, nesesini kaybetsede o bir ERGENOTORUS! ©Tüm haklarını yedim...